Merhamet etmeyene merhamet edilmez
İbrahim vefat edince Peygamber (s.a.v) gözyaşları sakalına dökülünceye kadar ağladı. Kendisine, “Ey Allah’ın Resûlü! Siz ağlamaktan sakındırıyorsunuz ama siz ağlıyorsunuz?” diye sorulunca Hz. Peygamber, “Bu ağlama değildir, merhamettir. Her kim merhamet etmezse ona da merhamet edilmez” buyurdu.
Kur'an'da buyurulur ki: "Onlara bir musibet geldiğinde, 'Biz Allah'ınız ve elbette O'na döneceğiz' derler." (Bakara, 156).
İmam Ali (a.s) istircada bulunan birini işitince şöyle buyurmuştur: "Hepimiz Allah'tanız deyişimiz Allah'ın saltanatını ikrar edişimizdir. Ve 'hepimiz O'na döneceğiz' deyişimiz ise kendimizin yok olacağını ikrar edişimizdir." (Bihar, 82/131/13).
Resûlullah (s.a.a), çocuğunun ölümünü şikayette bulunan bir kadına şöyle buyurmuştur: "Kaç çocuğun ölmüştür?" O, "Üç tane" deyince şöyle buyurmuştur: "Sen ateş karşısında etrafına sağlam bir sur çekmişsin." (Bihar, 82/121/13).
Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim üç çocuğunun yasına oturursa ve onların ölümünü Allah'ın hesabına yazarsa cennet ona farz olur." (el-Hisal, 180/245).
Hz. Aişe şöyle demiştir:
İbrahim vefat edince Peygamber (s.a.v) gözyaşları sakalına dökülünceye kadar ağladı. Kendisine, "Ey Allah'ın Resûlü! Siz ağlamaktan sakındırıyorsunuz ama siz ağlıyorsunuz?" diye sorulunca Hz. Peygamber, "Bu ağlama değildir, merhamettir. Her kim merhamet etmezse ona da merhamet edilmez" buyurdu. (Emali et-Tusi, 388/850).
Cabir bin Abdullah şöyle diyor:
Allah Resûlü (s.a.a), Abdurrahman bin Avf'ın elinden tuttu ve can vermek üzere olan İbrahim'in yanına geldi, onu kucağına aldı ve ona şöyle buyurdu: "Aziz çocuğum! Allah'ın isteği karşısında elimden hiçbir şey gelmez." Gözlerinden yaş boşaldı. Abdurrahman şöyle arz etti. "Ey Allah'ın Resulü! Ağlıyor musunuz? Siz bizi ağlamaktan sakındırmadınız mı?" Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Ben bağırıp çağırmaktan ve iki ahmakça ve çirkin sesten sakındırdım: Keyif halinde çıkan sesten, yani oyun eğlence ve şeytani nağmeden ve musibet anında yükselen sesten; yani yüzünü tırmalamaktan, yakayı yırtmaktan ve şeytani feryattan… Ama bu ağlamam rahmettir. Rahmet etmeyen kimseye rahmet edilmez. Eğer ölüm hak, boş çıkması imkansız bir vade, gidilmesi gereken ve geride kalanlarımızın geçmişlere katılacağı Allah yolu, ilahi bir yol olmasaydı; şüphesiz senin için daha çok üzülürdük ve biz senin için gamlıyız. Gözler ağlıyor, kalpler gözyaşı döküyor ama ben Allah'ı hoşnutsuz kılacak hiçbir şeyi dile getirmiyorum." (Bihar, 82/90/43).
İmam Sâdık'ın (a.s), çocuklarından biri gözünün önünde yürüyordu ki aniden boğazına bir şey takıldı ve öldü. İmam (a.s) ağladı ve şöyle buyurdu: "Allah'ım! Eğer alırsan veren sensin. Eğer hasta kılarsan afiyet veren de sensin." Daha sonra cesedi kadınların yanına götürdü. Kadınlar çocuğu görünce ağlamaya başladılar. İmam (a.s), onlara and içirerek feryat etmemelerini istedi. Onu defnetmek için dışarı çıkardı ve şöyle buyurdu: "Çocuklarımızı öldüren Allah münezzehtir. Ama O'na olan aşkımızdan başka hiçbir şeyimiz artmaz." Bedenini toprağa verdiğinde ise şöyle buyurdu: "Ey evladım, Allah yerini geniş kılsın ve seni P eygamberle bir araya getirsin." (ed-Deavat lil Ravendi, 286/15).
Muhammed bin Abdullah Kufi şöyle diyor:
İmam Sâdık'ın (a.s) oğlu İsmail öldüğünde İmam çok şiddetli bir şekilde rahatsız olmuştu. İmam (a.s.) yeni bir elbise talep etti. Onu giydi, sonra dışarı çıktı, ilahi emir ve yasakları beyan etmeye koyuldu. Ashabından birisi şöyle arz etti: "Fedan olayım! Sizin sıkıntılı olduğunuzu görünce bir müddet sizden mahrum kalacağımızı zannettik."
İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Biz musibet inmedikçe sabırsızlık gösteren musibet geldiğinde ise sabreden Ehl-i Beyt'iz." (Kemaluddin, 73). (Muhammed Muhammedî Reyşehrî, Mizanu'l-Hikmet).
Okan Egesel
(Kilis Postası Haber Merkezi)