Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2009 bazlı “yeni” milli
gelir serisini 12 Aralık 2016 tarihinde yayınladı.
2016 yılında tarım sektöründe son 20 yılın en sert düşüşü yaşandı.
Buna göre Türkiye ekonomisi, 2016 yılının Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarını içeren üçüncü çeyreğinde önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,8 daraldı.
Tarımda ise son 20
yılın en sert düşüşü yaşandı.
Tarım sektörü ise birinci ve ikinci çeyreklerde yüzde 5,6 küçülürken; yılın 3. çeyreğinde yüzde 7,7 küçülme ile rekor kırdı. Buğday rekoltesi önceki yıla göre 2 milyon tondan fazla gerileyerek 20 milyon 500 bin tona düştü.
Türkiye, sahip olduğu toprak, su kaynakları ve iklim şartlarından dolayı tarım potansiyeli yüksek bir ülke. Buğdayın atasının bu topraklarda, ilk olarak Göbeklitepe eteklerinde yetiştiği biliniyor.
Ekolojik zenginlik bakımından dünyanın sayılı ülkelerinden birinde yaşıyoruz. Ancak geçtiğimiz günlerde Türkiye Toprak Mahsulleri Ofisi'nin Avrupa Birliği'nden toplam 230 bin ton buğday alımı için uluslararası ihale açtığını duyurması dikkatleri çekmiştir.
Nasıl olur da ekmek,
makarna gibi ürünlerin ham maddesi olan buğday üretimi Türkiye'nin en önemli
tarımsal faaliyetleri arasında yer alırken, ithalatı her geçen yıl artıyor?
*Türkiye, artık her yıl 4 milyon ton düzeyinde buğday ithal eden bir ülke konumunda.
*Son 27 yılda 4 milyon hektarlık tarım alanı yok oldu.
*2003 – 2015 döneminde Türkiye, tarım ve gıda ithalatı için yabancı ülkelere milyarlar harcadı
*Baklagillerin anavatanı olan Türkiye, tüm baklagil ürünlerinde ithalatçı oldu.
TÜRKİYE;
BUĞDAYI Rusya, Almanya, Fransa, Ukrayna’dan,
ARPAYI İngiltere ve Hırvatistan’dan ,
SAMANI Gürcistan’dan ,
PAMUĞU ABD, Yunanistan, Türkmenistan ve Hindistan’dan ,
SOYAYI Arjantin’den ,
MISIRI ABD, Arjantin ve Brezilya’dan ,
ÇELTİK VE MISIRI ABD Vietnam, İtalya ve Tayland’dan ,
KURUFASÜLYEYİ Etiyopya, Bangladeş, Mısır ve Çin’den ,
NOHUT VE YEŞİL MERCİMEĞİ Kanada’dan ,
BEZELYEYİ ABD, Ukrayna ve Kanada’dan ithal eder hale gelmiştir."
Gelelim ülkemizde ektiğimiz ürünlerin tohumlarına:
Tohum pazarının yüzde 70’i yabancı firmaların kontrolünde.
Türkiye'de sera ve kapalı alanlarda üretilen sebze ve meyve tohumlarının çoğunun yurtdışından ithal edilmesi ülke ekonomisini olumsuz anlamda etkilemektedir.Sadece ülke ekonomisini olumsuz etkilemenin yanı sıra insan sağlığını bozmaktadır.
Türkiye güçlü tarım geleneğine sahip bir ülke olmasına rağmen, bol çeşitliliği olan geleneksel ,organik tohum yerine hibrit tohum kullanılmakta, ve bunların çoğunluğu da ithal edilmektedir.
Mesela söz konusu ithalatın içerisinde israil devletinin toplam payı oldukça fazladır
Peki bu tohumların
özellikleri nelerdir ?
* Bu tohumlar 1'e 10 gibi yüksek derecede ürün verirken, besin değeri de 1'e 10 derecede düşük olmaktadır.
*Ekilen toprağın kimyasını bozmakta ve o toprak artık başka tohumları da hazmedeemektedir.
*Ayrıca ekilen tohumlardan üretilen ürünlerden, yeniden tohum elde edip kullanmak mümkün değildir .Mutlaka yeni tohum almak gerekmektedir. Tabi bu tohumların kilosu altından daha da pahalıdır
*Yine insanlarda uzun vadede hormonal dengeyi bozmakta, kanserojen etkiyi arttırmakta ve iktidarsızlık,kısırlık gibi sağlık sorunlarını da beraberinde getirmektedir
Neden sağlık sorunları oluşuyor?
Çünkü, yabancı şirketlerin ürettiği hibrit tohumlarının yerel ekolojiye ve coğrafyamıza uygun olmamasından dolayı yüksek verim almak için kimyevi gübrelerle gübrelenmektedir . Ama kimyasallar sağlığa zararlı olduğundan dolayı bu da beraberinde hastalıkları getirmektedir.
Modern tarım olarak
adlandırılan Hibrit tohum üretimine neden ihtiyaç duyulmuştur? Üretici
kuruluşlar bunu nasıl kabul ettirmişlerdir?
*İlk söylemleri dünyanın nüfusu artıyor,açlık artıyor bunu çözeceğiz şeklinde olmuştur.
*Burada amaç açlığa son vermek veya çok para kazanmaktan öte, bağımlılık oluşturmaktır. Tohum ve diğer canlılar insanların ortak mülküdür. "Örneğin Buğday bizimdir başkası ekemez" diyemezsiniz. Ama siz tohumu canlıların ortak mülkü olmaktan çıkarıp ticari şirketlerin patenti altına alırsanız ne olur? Bir müddet sonra sizin geleneksel ve tabi canlılarınız, tohumlarınız yok olur. Başkasının tescilli tohumun izni olmadan ekemezsiniz.
Biz geleneksel tohumlarımızı kaybedersek ya da topraklarımızı bağımlı hale getirirsek, topraklarımızda başka ürün yetiştiremez hale gelirsek. Kime bağımlıyız, ticari şirketlere bağımlıyız. Ticari şirket "ben bu yıl sana tohum vermiyorum" derse ne yapacaksınız?
Amaç uzun vadede insanları kendilerine bağımlı hale getirmektir. Mesele para değildir, para zaten bunların elindedir. Para dediğimiz şey Prof. Dr. Haydar Baş beyin de dediği gibi boyalı bir kağıttan ibarettir. Asıl bu mesele siyasal güç olarak kullanılmaktadır. Siyasal gücü ele geçiren kişi her şeyi ele geçirmiş demektir.
İklim ve toprak verimliliği nedeniyle en avantajlı olduğumuz tarım sektörü, küresel güçlerin ve uluslararası kredi kuruluşlarının ortaklaşa yaptıkları uygulamalar sonucu yok edilmektedir.
Tarımda bu düzene dur
diyecek yegane model Prof. Dr Haydar Baş beye ait olan Milli Ekonomi Modeli ve
onun adı üzerinde milli olan tarım politikasıdır.
*İsrail'den ve diğer ülkelerden alınan bu kimyasal tohumlara karşı hükümetin bir tarım politikası geliştirmesi gerekmektedir. Üzülerek ifade edelim ki, Türkiye kendi tarım teknolojisiyle, söz konusu bu tohumları hala üretmekten acizdir. Üretici de konuya ticari yaklaştığı için bu ithal tohumlarda ısrarını sürdürmektedir.
*Üniversitelerimizin de bu alanlarda araştırmalarına yoğunluk vermeleri ve desteklenmeleri gerekmektedir.
*Yerli tohumlara dönme noktasında tohum bankacılığı, teşvikler, sağlam politikalar gibi ciddi adımların atılması artık kaçınılmazdır. ‘Ekranların önüne çıkıp bir şey olmaz bakın ben de tüketiyorum' gibi laflarla konuyu geçiştirme dönemi artık kapanmalıdır.
*Tarım bakanlığının tohumluk üretebilecek elamanların yetiştirilmesinde imkânlar sağlaması gerekmektedir.
*Kendi yerel çeşitlerimizin yaygınlaştırılması, yerel üretim pazarlama şirketlerinin kurulması gerekmektedir.
*Zira bizim bu coğrafyaya en iyi uyum sağlayan yerel çeşitlerimizdir. Kimyasal kullanımını da bu yolla azaltmak mümkündür.
*Özelikle gıdada dışa bağlılığı bitirecek ve kendi öz kaynaklarımızın kullanılması, tarımda öncelikli hedefimiz olmalıdır.
Dyt. Rabia Gül Kepekçi
e-posta: [email protected]