Ayasofya Kilisesi müzelikten kurtulup, cami olarak ibadete
açılma kararnamesi imzalandı. Ayasofya Cami-i ve küllüyesi olarak da adı
değişti.
24 Temmuz da resmî törenle, görkemli bir açılış yapılacak ve
ilk Cuma namazı kılınacak. Bu gelişmelere bir Müslümanın karşı çıkılması asla
düşünülemez.
Bu satırların yazarı olarak bendeniz de mutluluk duyuyorum.
Emeği geçenleri kutluyorum. Feyizli bereketli namazlar kılınan mekân olarak
kalması için Yüce Allahtan niyaz ediyorum.
Siyasi iktidar, milli ve dini bir meselesini ve iç işleriyle
alakalı tercihini yerine getirdiği için elbette doğru olanı yaptı.
Bir yandan mutluluk duyarken bir yandan da konunun bilmeceye
döneceğinden endişe duyduğumu belirtmeden geçemeyeceğim.
60 kuşağı olarak kendimi bildim bileli Ayasofya siyaset
malzemesi olarak kullanılmış, siyasete alet olan zavallı dindarların üzerinden
oy devşirme malzemesi olarak kullanılmış bir meseledir.
Siyasi iktidarlar Ayasofya’nın cami statüsünde açılmasının
gereğini söyler, seçim öncelerinde özellikle siyasal İslam’ı savunanlar “bizi
seçerseniz Ayasofya kurtulacak” gibi vaatlerde bulunurlardı.
Sayın Cumhurbaşkanının uzun zamandır Ayasofya’nın ibadete
açılmasının başımıza birçok belalar açacağını, bu işin kârdan çok zarar
getireceğini savunurken ne oldu da bir anda fikir değişikliğine gittiğinin
sırrının zaman içinde öğreneceğiz.
Peki dış görünüşüyle hayırlı bir iş gibi görünen
Ayasofya’nın cami statüsüyle ibadete açılmasına neden endişe ile bakıyorum?
Çünkü Sayın iktidarın bu konuda karnesi zayıflarla dolu ve
çokça sınıfta kaldığı herkesçe malumdur. Dinlerarası diyaloga karşı zaafları
var ve FETÖ gibi bir belayı başımıza sarıp da “yanıldık” demeleri var(!)
İktidarın Dinlerarası diyalog, ılımlı İslam, medeniyetler
ittifakı gibi mevzularda bayağı hizmeti var bir de eş başkanlık gibi görevler
üslendiği zamanları mevcuttur.
Ayasofya meselesinin de bir şekilde Dinlerarası diyaloga
kurban gitmesinden, bu oyuna alet edileceğinden kaygımız vardır.
FETÖ meselesinde olduğu gibi Ayasofya mevzuunda da “kandırıldık”
demelerinden endişeleniyorum...
Zaman içinde “Ayasofya bir cami için çok büyük mekandır,
zaten dünya kültür mirasıdır” deyip de meşhur dinler bahçesi fikriyatının
icraata geçmesinden endişeleniyorum...
Bir mekânda kilise, havra, cami bir arada dinlerin
kardeşliğine(!) zemin hazırlanır mı? Diye endişeleniyorum…
İsa’nın, Meryem’in, haçın altında namaz kılma kültürü
yaygınlaşıp da Müslümanın gözü böyle şeylere de alışacağından
endişeleniyorum...
Dün Sultanahmet Camiinde huzur duruşu yapanlar; yarın
papazlarla, hahamlarla, imamlarla “çoklu huzur duruşları, çoklu ibadetler” yapacağından
endişeleniyorum…
Avrupa’da camilerde imamlar, papazlar ve hahamlar tarafından
yakılan barış mumları Ayasofya’da da yakılır mı? Diye endişeleniyorum…
İktidar sahiplerinin “Bir yıl siz namaz kılın ama
Hristiyanların da bir gün tören yapmasına müsaade edin” diyerek farklı
zamanlarda farklı dinlerin törenlerinin yapılacağı bir mekân olacağından
endişeleniyorum…
Velhasıl Ayasofya’nın ibadete değil de siyasete ve başka
şeylere açılmasından endişeleniyorum…
İnşallah, Sayın Cumhurbaşkanımız ve iktidar sahipleri bu
konuda beni şaşırtır da “karamanın koyunu sonra çıkar oyunu” hadisesi
yaşamayız.
Lütfen beni şaşırtın da sevincimiz kursağımızda kalmasın.
Ayasofya Kıyamete kadar cami vasfını taşısın.
Uğur Kepekçi