İmam Bâkır (a.s.) buyurdu ki: "Babam, Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletti: Kıyamet günü olduğu zaman peygamberler için nurdan minberler kurulacaktır. Benim minberim hepsinden daha yüksek olacak, Allah-u Teala o anda şöyle buyuracaktır: 'Ey Seçkin Peygamber! Konuşma yap.' Ben, o gün öyle bir şekilde konuşacağım ki, hiç kimse hatta resul ve peygamberler bile onun gibi bir konuşma duymamış olacaklardır. Daha sonra peygamberlerin vasileri için nurdan birtakım minberler kurulacaktır. O minberler arasında vasim Ali bin Ebi Tâlib'in minberi bütün minberlerden daha yüksek olacaktır. Bu esnada Allah-u Teala O'nun konuşmasını emredecektir. O hiçbir vasinin benzerini duymadığı konuşma yapacaktır. Daha sonra peygamberlerin evlatları için nurdan birtakım minberler dikilecektir. İki oğlum, iki torunum ve hayat bahçemin iki gülü olan Hasan ve Hüseyin için de nurdan minberler bırakacaklar ve onlardan konuşmaları istenecektir. Bunlar da peygamber evlatlarından hiç kimsenin duymuş olmadığı bir konuşma yapacaklardır.
Daha sonra bir münadi yani Cebrail: 'Muhammed Peygamber'in (s.a.v.) kızı Fâtıma nerededir?' diye seslenecektir. Bu esnada Fâtıma ayağa kalkacaktır. Allah-u Teala tarafından şöyle bir nida gelecek: 'Ey mahşer ehli! Ben yüceliği Muhammed'e, Ali'ye, Hasan'a, Hüseyin'e, Fâtıma'ya verdim. Başlarınızı aşağıya eğin, gözleriniz kapayın; bu Fâtıma'dır cennete gidecektir.' Daha sonra Cebrail, iki tarafın cennet süsleri ile süslenen, yuları inciden, eğeri ise mercandan olan cennet develerinden bir deve getirerek onu Fâtıma'nın önüne yatıracak ve Fâtıma da o deveye binecektir. Bu esnada, Allah-u Teala yüz bin meleği Fâtıma'nın sağından, yüz bin meleği de solundan hareket etmeleri için gönderecek ve yüz bin meleğe de kendi kanatları üzerinde O'nu cennetin kapısına götürmelerini emredecektir.
Cennetin kapısına ulaştıklarında Fâtıma dönüp arkasına bakacaktır. Bu esnada Allah-u Teala şöyle buyuracak: 'Ey Habibimin kızı! Neden cennete girmiyorsun?' Fâtıma arz edecek ki: 'Allah'ım! Böyle bir günde makam ve mevkiimin herkese belli olmasını istiyorum.' Allah-u Teala da, 'Ey Habibimin kızı! Dön mahşere bak! Kimin kalbinde senin veya evlatlarının sevgisi olursa, onu al, cennete götür' buyuracak."
Daha sonra İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurdular: "Ey Câbir! Allah'a and olsun ki, annem Fâtıma (a.s.) o gün kendi taraftarlarını ve dostlarını, bir kuşun iyi taneleri, kötü tanelerden ayırt ederek topladığı gibi ayırt edip toplayacaktır. Taraftarlarını onunla birlikte cennetin kapısında biraraya geldiğinde kalplerine durup geriye bakmaları ilham edilecektir. Geriye baktıklarında Allah-u Teala, 'Neden durup geriye baktınız; oysa Habibimizin kızı Fâtıma sizin hakkınızda şefaat etti' buyuracak. Cevaben şöyle diyecekler: 'Ey Rabbimiz! Bugün kulluk etmenin ve Ehl-i Beyt'i sevmenin ne kadar değerli olduğunu görmek ve makamımızın tanınmasını istiyoruz.' Allah-u Teala, 'Ey dostlarım! Mahşer sahrasına bakın! Her kim sizleri Fâtıma'yı sevdiğinizden dolayı severse, her kim Fâtıma'nın sevgisi uğrunda size bir yemek yedirmişse, her kim Fâtıma'nın sevgisi için size bir elbise giydirmişse, her kim Fâtıma'nın sevgisi uğrunda size bir yudum su vermişse ve her kim Fâtıma'nın sevgisi için bir gaybeti sizden reddederek sizi savunmuşsa onların ellerinden tutarak hepsini cennete götürünüz' buyuracak." (Bihârü'l-Envâr, c.8, s.51).
Allah, Allah ne büyük bir bereket, ne büyük bir makam, ne büyük bir azamet ve ululuk… Sadece Fâtıma annemiz değil, O'nu sevenler de o dehşetli günde şefaat yetkisine sahip olacaklardır…
Resûlullah (s.a.v.), Ali'ye (a.s.) şöyle buyurdu: "Sana verilmiş olan üç özellik var ki, onlar, Senden başka hiç kimseye, hatta Bana bile verilmemiştir: Sen Benim gibi bir kayınpedere sahipsin; Benim böyle bir kayınpederim yoktur. Fâtıma gibi bir sıddıka eşin var; Benim eşim (fazilet yönünden) O'nun gibi değildir. Ve Senin sulbünden Hasan ve Hüseyin gibi çocuklar vücuda gelmiştir; Benim böyle çocuklarım yoktur ama Siz Bendensiniz Ben de Sizdenim." (Er-Riyazu'n-Nadire, 4. bâb).
Hz. Ali (a.s.), Hz. Fâtıma'dan (a.s.) şöyle rivayet eder:
Resûlullah (s.a.v.) Bana dedi ki: "Ey Fâtıma! Kim Sana salavat getirirse, Allah onu bağışlar ve cennette nerede olursam olayım, onu Bana kavuşturur." (Keşfü'l-Gumme, c.1, s.472).
Ahmed bin Hanbel Müsned'inde ve Seyyid Ali Hemedani
Eş-Şafii, Meveddetu'l-Kurba'nın 13. meveddesinde, Selman Muhammedi'den rivayet
etmiş olduğu bir rivayette Peygamber-i Ekrem (s.a.a.) şöyle buyurmaktadır:
"Fâtıma (a.s.)'ın sevgisi yüz yerde insana yarayacaktır; onların en kolayı
ölüm, kabir, mizan, sırat ve hesaptır. Öyleyse kızım kimden razı olursa, Ben de
razı olurum,kimden razı olursam, Allah da ondan razı olur; Fâtıma'nın razı
olmadığı kimseden Ben de razı değilim, Benim razım olmadığım kimseden Allah-u
Teâlâ da razı değildir. O halde Fâtıma'ya, eşi Ali'ye ve onların soy ve
sevenlerine zulmedenlere yazıklar olsun."
Hz. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Eğer iyilik ve güzellik bir şahıs olmak isteseydi, o mutlaka Fâtıma olurdu; oysa Fâtıma ondan daha üstündür. Kızım Fâtıma soy, yücelik, keramet ve bağış bakımından yeryüzündeki insanların en üstünüdür." (Ferâidü's-Simtayn, c.2, s.143)."
Şefaat Ya Fatıma'tüz Zehra'tül Betül anamız…
Adem Birinci
(Kilis Postası Haber Merkezi)