Dünyada uzun zaman cehaletin hâkim olduğu zamanlara din ve
bilim karşıymış gibi yanlış algılar oluşmuştu. Esas itibariyle ilk insan Hz.
Ademden bu yana ilahi hiçbir tevhit dininde ilme, düşünmeye engel bir delil yoktur.
Tevhit dini akıl sahipleri içindir…
Aslı bozulmuş, bazı kitap ve peygamber buyrukları kaldırılmıştır.
Son Peygamber Hz. Muhammed(sav) ve son kitap Kuran sayesinde kıyamete kadar
geçerli usul ve kaidelerle sunulmuştur.
“Kim İslâm'dan başka bir din ararsa ondan asla kabul
edilmeyecek ve o ahirette de zarar edenlerden olacaktır.” (Al-i İmran ayet 85)
Bu ayetten anlaşılan odur ki inanç sitemi olarak Kuran ve Hz.
Muhammed kaynaklı buyruklardan başka şeylere baş vurmayacağız. Buradan, dinden
başka ilim, bilim, akıl kabul edilmeyeceği anlaşılmamalıdır.
Çünkü gerek Kuran, gerek Hz. Muhammed düşünmeye, üretmeye,
ilim elde etmeye önem vermiştir. Bazı zamanlarda oyuna gelen sözde dindarların
uygulamaları Allah’ın dinine zarar veremez.
Olsa olsa açılan hidayet kapısından uzak kalmamıza;
dünyamızı zindana, ahiretimizi cehenneme çevirmekten başka bir işe yaramaz.
“Allah, içinizden iman edenlerin ve kendilerine ilim
verilenlerin derecelerini yükseltir.” (Mücadele suresi /Ayet: 11)
“…Eğer bilmiyorsanız bilenlere sorunuz!” (Enbiya suresi /
Ayet: 7)
“Sadakanın en kıymetlisi bir Müslümanın ilim öğrenip sonra
da onu Müslüman kardeşine öğretmesidir.” (İbn-i Mâce, Mukaddime, 20)
“İlim Çin'de de olsa ona talip olun. Çünkü ilim her
Müslümana farzdır.” (Beyhakî)
Yüce Peygamberimiz insanların faydasına olan ilimleri elde
etmek için uzak yakın demeden gidip almamızı istemiş. Ama İslam düşmanları
kafamızı kuma gömmeyi başarmıştır. Bu konuda lise yıllarımda okuduğum Osmanlı
arşivlerinden alınan bir Türk denizcinin hatıralarını içeren, tercüme bir
kitapçık okumuştum. “İngiliz sömürü ajanları ve masonluk” diye.
Okuduklarımdan aklımda kalanları sizlerle paylaşmak istedim.
Bu eserde İngiliz sömürge bakanlığının Müslümanlar üzerinde yapılacak
faaliyetlerini düzenleyen talimatlar arasında “Müslümanların dergahlarını,
tekkelerini, ele geçirin. Oralara bize teslim olanları yerleştireceksiniz.
Onları sadece dine yöneltecek, dinin emri sadece ibadettir algısı yaratacak onu
da kendi arzumuz istikametinde yönlendirip kendi icat ettiğimiz bir din şekline
getireceğiz. Çünkü bunlar Kuranı ve Peygamberi gerçek bir şekilde anlarsa,
yaşarsa asla mağlup edemeyiz.
Maalesef gerek parayla gerek ajanların özverili çalışmasıyla
gerek menfaati uğruna dinini milletini satan sahte dindarlar ve vatan
hainleriyle; tekke ve zaviyelerin çoğunluğu ele geçti. Hatta buralara ajan
şeyhler, ajan alimler sokuldu. Cahil halk kandırıldı. Bu sayede dinle bilimi
ayrı gibi görme algısı tekke ve zaviyelerden başlatıldı. Bunda da İngiliz
sömürge bakanlığı başarılı oldu.”
Aslımıza dönme zamanı geldi. Hani yeni dönemde kullanılan
bir terim var ya: “Fabrika ayarlarına dönmek” aynen onun gibi bir atılıma
ihtiyaç vardır.
Bu atılımı Cumhuriyetin kurulmasıyla Cennet Mekân Mustafa
Kemal tekke ve zaviyeleri kapatmakla, sahte din adamalarının cezalandırılmasına
yönelik çalışmalarıyla, yayılan zararlı virüsleri yok ederek başlatmıştı.
Birilerinin dediği “Atatürk tekke ve zaviyeleri kapatarak,
dilimizi değiştirerek bizi bir anda cahil koydu” ifadesinin aslı astarı yoktur.
Aslında dinin ve gerçek dindarın önünü açarak Müslümanların yaratılış fıtratına
dönmesinin kapısını aralamıştır.
Bu konuda daha kapsamlı bilgi elde etmek isteyenlere Prof.
Dr. Haydar Baş Hocamızın iki eserini tavsiye ediyorum: “Milli ve dini
bütünlüğümüze yönelik tehditler” / “Hoşgeldin Atatürk”
Gelelim asıl tavsiyemize: Dünya coronavirüs yüzünden ekonomik
ve sosyal çalkantılarla uğraşırken Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız gibi seçilmiş
bir insanı; Allah ekonomi ilminin kaynağı olarak bize gönderdi. Kurtuluşun
adresini bilen yabancılar “Milli Ekonomi Modeli” ve “Sosyal Devlet Milli
Devlet” tezinden elde ettiği bilgilerle ekonomide reformlara başladılar bile…
İlim almak için Çin’e falan gidip de virüs kapmanıza gerek
yok! Dünyayı kurtaracak formülün sahibi yanı başımızda, kapısına yönelmemizi
bekliyor. Hem bu bize ilahi bir lütuftur. Anlayana…
Uğur Kepekçi