Bakü Devlet Üniversitesi, Bakü Bilimler Akademisi, Şarkiyat Enstitüsü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Dünyamali Veliyev, uzun yıllar birlikte çalıştığı Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ı yazdı. Prof. Dr. Veliyev, Milli Ekonomi Kongrelerinin neredeyse tamamına katılmış bir ilim adamı. Kürsüye çıktığında farklı şeyler söyleyen bir mütefekkir... Can Azerbaycan'da Baş Hoca'yı en güzel şekilde anlayan şahsiyetlerden biri... İsmi de güzel, soyadı da... O açıdan Prof. Dr. Veliyev'in değerlendirmesi bizler için de derin anlamlar taşıyor.
Başlattığı büyük
işler sürecek
İşte Prof. Dr. Veliyev'in "Prof. Dr. Haydar Baş: Küresel Hırs Hakkında Fikirleri" başlıklı makalesi:
"Dünya çapında tanınmış, Kâinat devletinin kurulması için hayatını ortaya koymuş, dostumuz, üstadımız Haydar Baş Hocamızın vefatından dolayı acılarımızı tüm dünyaya beyan ediyoruz, ailesine, dostlarına baş sağlığı veriyoruz. Can dostumuz Haydar Baş Hoca hakkında geçmiş zamanda konuşmak bizi kahrediyor. Ben O'nunla beraber olduğum için kendimi bahtiyar sayıyorum, gurur duyuyorum. Biz elde ettiğimiz her şey için O'na borçluyuz. Sovyetler döneminde yaşamış bir insanın din-iman sahibi olması da O'nun sayesindedir. Allah O'na rahmet eylesin. Mekânı Cennet olsun. Bize ise düşen, Hocamızın başlattığı büyük işleri sonuna kadar devam ettirmektir.
Nobel'e aday
Türkoğlu
Türkoğlu, Nobel mükâfatına aday, Allah yolcusu, dostumuz Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın "sadece Milli Ekonomi Modeli değil, tüm eserleri eksiksiz yeni bir sistemdir, onların içeriği kodlandırılmış yeni fikirler ansiklopedisidir" desek hiç de yanılmayız. O, iktisat ilmini sistemleştirmiş, yenilemiş, daha yüksek düzeye çıkarmış, yeni bir ilim yaratmıştır.
İktisat dünyasında Haydar Hoca'dan önce hiçbir yerde bahsedilmemiş bir görüşü değerli okuyucuların dikkatine sunmak istiyorum. O da şu: "Kaynakların sınırsız, ihtiyaçların sınırlı olduğu" tezi. Tüm dünya iktisatçılarından farklı olarak Hocamız, "Kaynakların sınırsız, ihtiyaçların ise sınırlı" olduğunu tespit etmiştir. Bu iktisat ilminde yeni bir fikirdir.
Şimdi gelin bakalım ihtiyaçların sınırsız olması nedir? Tabiata ve insanoğluna neye mal oluyor?
20. yüzyılın sonlarında küreselleşmenin hızlanması ile insanoğlunun işleri küresel boyut aldı. O, uzaya doğru ilerlemeye başladı. Bu ise toplumsal kalkınmanın her bir aktörünü hem büyüttü, hem de sınırlandırdı. Onun kalkınma yönlerine büyük etki gösterdi. İnsanoğlunun sınırsız ihtiraslarının sonucu olarak küresel ısınma, ozon tabakasında değişme, biyosferdeki uygunsuzluk, bir takım hayvan ve bitki türlerinin yok olması şimdi tüm uygarlık için tehlike kaynağıdır. Dünyada en üst düzeye ulaşmış enformasyon mekanizması ile doğanın tüm zenginlikleri, özel olarak insanoğlunun yaşam tarzı, ahlakı; küresel güçlerin çıkarlarına, daha dakik deyimle iktisadi açgözlülüğe, tamaha uygun şekilde yönetiliyor. Bugün dünyanın başta gelen tehlikesi küresel açgözlülük desek hiç de yanılmayız.
Yıllardır mevcut bulunan manevi ortamın yok olması için direkt tehdit hasıl olmuştur. Sosyal durumda ortaya çıkan farklılık ve sosyal-ekonomik çelişkiler daha çok derinlik sergiliyor.
Özetlersek, söylemek kaçınılmazdır ki, 20. yüzyılın ikinci yarısından uygarlık tam olarak yeni ortamda yaşıyor ve onun işlerinin tüm yönlerinde (ekolojik, enformasyon, sosyal) istikrarsızlık durmadan artıyor. Bunların da kökü de küresel hırsa dayanıyor.
Zamanımızdaki gelişmiş ülkelerde bir takım ahlaki değerlerinden kaçılması, keyif çekmek hırsı ve her şeyin reva görülmesi düşüncesi gündelik hayatın bir parçasıdır. Aynı düşüncelerin şeytan tarafından kabul ettirildiği iddia ediliyor. Şeytan her türlü hilelerle kendisinin haklı olduğunu insanlara inandırıyor. Yalan dünya meydana geliyor, yalan olan amaçlar gündeme geliyor, şeytan ise her zaman melek durumunda oluyor! Onlara hizmet edenler ise doğru yol yolcuları gibi görünüyorlar.
Küreselleşmenin
zararları
Ayrıca tüm üretim, hatta hizmet alanları tekelleştirildi. Sonuçta, bugün dünya ekonomisi az sayıda, ancak çok büyük uluslararası şirketlerin kontrolü altındadır. Yalnız sanayi üretimi ve ileri teknoloji alanları değil, mal ve hizmet ticareti de birkaç şirketin tekeline geçmiştir. Küresel tekeller, ulusal pazarların kontrolünü ele geçirerek, küçük işletmeleri yok etmekte ya da onları küresel bir dağıtıcının ağına dahil etmektedir. Dünya piyasalarındaki tekelci yayılmaların geleneksel biçimleri 'şirketlerin satın alınması' ya da 'birleşmesi'dir. Tekel kârlarının çekiciliği, şirketlerin şiddetli bir rekabet ortamında sürekli olarak büyümesini zorunlu kılar. Büyümenin tek yolu, aynı alanda çalışan şirketlerin hangi yöntemle olursa olsun etkisiz kılınmasıdır. Bu da satın alma ya da birleşme yolu ile sağlanmaktadır.
Şimdi geçelim küresel hırs mekanizmasına... Bu mekanizmanın başında küresel tekelleşme, uluslararası şirketler yer alıyor. Uluslararası şirketlerin dünya için oluşturduğu büyük tehditleri şöyle tespit etmek mümkündür:
1. Ulus-ötesi şirketler son derecede değişik yapılanmalara, ulusal yasalardan kaçınma yeteneğine, büyük siyasi ve mali güce sahiptirler.
2. Ulus-ötesi şirketler yatırım yaptıkları ülkeye, kendi ürettikleri malları ihraç ettirmezler. Milli hükümetlere döviz kazandıracak gerçek ihracat politikaları uygulamalarına imkân sağlamazlar.
İhracat kısıtlaması, uluslararası şirketlerin ve örgütlenme biçimlerinin doğal bir sonucudur. Çünkü onlar dünyanın tüm piyasalarında var olmak için ve bölgeler düzeyinde yoğun şekilde örgütlenmişlerdir. Uluslararası şirketler ihracata yönelik yatırımlar yolu ile milli devletlerin dış ticaretini denetimleri altına alırlar.
3. Uluslararası şirketler vergi vermezler, mali açıdan denetlenemezler. Vergiden kurtulmak için küresel ticareti 'şirket içi ticaret' hâline getirmişlerdir. 50 yıldır oluşturulan yeni dünya düzeni, bu şirketlere sayısız vergi kaçırma olanağı sağlamaktadır.
Küreselleşme; ne liberal görüşlere dayanan yeni dünya düzeni, ne de Keynes'in getirdiği devletçi iktisat politikası uygulamalarını ve ülkelerin tümüyle ulusal bağımsızlığını ortadan kaldırmayı hedefler. Ekonomik, politik ve askeri yapılanmalar ile bu yapılanmaları düzenleyen uluslararası anlaşmaların tümü; küreselleşmenin, dolayısıyla ulus-ötesi şirketlerin ulus-devlete karşı olan tutumu üzerine inşa edilmiştir. Özetle ulus-ötesi şirketler, ulus devletin düşmanıdır. Ulus-ötesi şirketler ülkenin siyasal egemenlik ve bağımsızlığını da zedeler. Büyük ekonomik güçlerle 'devlet içinde devlet' konumuna gelirler.
Sonuç olarak Fransız İhtilali'nden bugüne kadar temel siyasi aktör olan ulus-devlet, halen mevcudiyetini koruyor olsa da, temelini oluşturan pek çok dayanağını kaybetmiş, klasik anlamdaki egemenlik yetkisini büyük ölçüde yitirmiş ve küreselleşmenin devleti olma yönünde önemli bir dönüşüme uğramıştır.
Şunu da kaydetmek gerekiyor ki, dünyada barışın ve insan haklarının korunması yönünde kurulan tüm uluslararası kuruluşlar da bu şirketlerin etkisi altına girmeye başlamışlar. Ekonomide küreselleşme yönünde atılan tüm adımlar bu şirketlerin büyümesine ve gelişmesine neden olmaktadır. Alınan her türlü karar ve uygulamada bu şirketlerin menfaattarı ön planda tutulmaktadır. Bu şirketlerin dünya ekonomik piyasasında yayılması ve büyümesi rekabet gücü düşük milli şirketlerin dağılmasına ve batmasına sebep olmaktadır. Ekonomik yönden kuvvetli şirketler küçük şirketlerin ekonomik piyasasını almakta ve onların daha da küçülmesine ve sonunda yok olmalarına sebep olmaktadır.
Kalkınmış ülkeler, yeni küresel güçler kalkınmakta olan ülkeleri onların yüz yıllardır senyoraj hakkını ele geçirmekle, özelleştirme ve borçlandırma mekanizması yolu ile sömürürler, ulusal kaynaklarını talan ederler.
Doların
hakimiyetinin olumsuz etkileri
Senyoraj hakkı her bir ülkenin para basılmasından kazandığı gelirin ilk önce ABD tarafından ele geçirilir. Tüm dünyada 'dolar kâbusu' dolanmaktadır. Sadece kâğıt parçasından oluşan dolar öyle bir sihirli, daha doğrusu gerçek güç kazanmıştır ki, o dünyanın tüm zenginliklerini, tüm servetlerini, insan emeğinin ürünlerini, tarihi abideleri, dünyanın düşünen beyinlerini ele geçiriyor ve düşünen beyinleri ise kendi amaçlarına uygun olarak çalıştırıyor."
RECEP BAHAR / YENİ MESAJ
(Kilis Postası Haber Merkezi)