7 Aralık’ta Kilis’in
düşman işgalinden kurtuluşunun 100. Yılını kutluyoruz.
Birinci Dünya
Savaşı’nda Almanlara yenilen Osmanlı Devleti ile İtilaf devletleri arasında,30
Ekim 1918 de Mondros ateşkes antlaşması imzalandı. Bu anlaşma sonrası
devletimiz dört bir taraftan düşman işgaline açık konuma getirilmişti.
3 Kasım’da Musul,
Kerkük İngiltere tarafında işgal edildi.
Antakya, Halep, Antep, Urfa, Kilis, Maraş önce İngilizler daha sonrada
Fransızlar tarafından İşgal edildi. I. Dünya Savaşı sonunda İngiliz
Birliklerinin 6 Aralık 1918 yılında Kilis'e girmesiyle başlayan işgal, yerini
22 Ekim 1919 tarihinde Fransızlara bıraktı.
Fransız generaller
bölgedeki Ermenileri de toplamış, Türk-Fransız savaşında kendi taraflarında çalışmalarını
temin etmiş ve bunları silahlandırarak bize karşı savaşa sokmuştur. Bu sebeple
Antep ve Kilis halkı, karşılarında yalnız Fransızları değil, Ermenileri de
ellerinde silahlarla görmüştür.
Kilis, Mustafa Kemal’in
yıldırım orduları komutanı olarak Halep’te iken oluşan şartlar gereği ayağımı sağlam
bir Türk toprağıma basman gerekiyor diyerek geldiği yerdir.
Kilis, Mustafa Kemal’in
şehrin savunması noktasındaki, yerel halkın aldığı tertibat karşısında “savunma hazırlığı içinde kararlı ve inançlı
gençler gördüm…” dediği yerdir,
Kilis, Mustafa Kemal’in
“İlk ayak bastığım Türk toprağındaki bu uyanıklığa cidden hayran kaldım. Ve bir
daha iman ettim ki bu millet asla ölmeyecektir. Var olun aziz Kilisliler!
”dediği ve bağımsızlık yolunda umudunun ve inancının artmasına vesile olan
yerdir
Mustafa Kemal’in emri ile
Garnizonu’nda bulunan silahlar ve cephaneler Yüzbaşı Ziya Bey tarafından sivil
halka dağıtılarak, kurtuluş savaşı mücadelesinde Kuvvai Milliye teşkilatı
kurulan ilk şehirdir Kilis’tir,
Temeli Mustafa Kemal
tarafından kurulan Kilisli Kuvvai Milliyeciler Fransız işgaline karşı büyük
kahramanlıklar göstererek 7 Aralık 1921’de Kilis’i düşman işgalinden
kurtarmıştır
O günkü savaşa katılmış
bir Fransız yüzbaşısı Andre Lefevre Taielen, daha sonra İkinci Dünya Savaşı’nda
Fransız Ordusu’nda generalliğe kadar yükselmiş. 1931 yılında yayınladığı
“Guerelle au sein de Cilicie” adlı kitabında bakınız Kilislilerin
kahramanlığını nasıl anlatıyor:
“Ben Kilis İşgal
Kuvvetleri Komutanlığı’nda görevliydim.
Kilis’te görevli olarak kaldığım 9 ay içinde tek bir gece bile rahat
uyuyamadım. Kilis’teki Türkler imanlı, mert, cesur ve kahraman insanlardı. Her gün bize saldırıyor ve ağır kayıplar
veriyorlardı. Daha sonra Kilis’ten Gaziantep’e erzak nakledecek İkinci Süvari
Bölüğü’nde koruma subayı olarak görevlendirildim. Kilis’ten ne zaman erzak
nakliye kolu yola çıksa yolda Kilisli Kuvayi Milliyecilerin direnişi ile
karşılanır ve geri dönmek zorunda kalırdı. Bu yüzden nakliye kolumuz 3 ay
Gaziantep’e geçemedi. Top, tank ve uçak desteği olmadan bunun sağlanamayacağını
üst komutanlığa bildirdik. Bu sağlandıktan sonra kısa direnişlerle karşılaşarak
yolumuza devam etmeye çalışıyorduk. Köprüyü geçmiş olarak Antep’e girecektik.
Ama olmuyordu. Bir avuç Türk müfrezesi inanılmaz şekilde direniyordu.
Kalbimizde hırs değil, takdir hissi vardı. Bir ara gerilerden bağırdılar:
“Tamam Türklerin mermileri bitti.” Bitmişti herhalde ki, ateş kesmişlerdi.
Emniyet tertibatı almak gerekiyordu. Tam bu sırada köprü üzerine beş-altı Türk
fırladı. Başlarında genç bir adam vardı. Subayları olmalıydı. Tanrı bilir ya,
ateş etmek istemedik. Yürüdük. Süngüleri davrandılar. Ne yazık ki savaşta
kahramanları da öldürmek gerekiyor hedefe varmak için… On dakika sonra baştaki
genç subay ve arkadaşları, diğerleri gibi süngü çatışmasında hayatlarını kaybetmişlerdi.
Kilis’ten Antep’e erzak yetiştirdik, ama o genç subayın hayali bütün Kilikya
maceramızda, bizi bir gölge gibi kovaladı…”
Bu vesileyle, Polat
Bey, Şahin Bey, Aslan Bey, Sakıp Bey, İslam Bey, Aslan Bey, Kartal Bey gibi,
vatan uğruna can veren nice isimsiz kahramanları, şehitlerimizi, gazilerimizi,
saygı ve rahmetle anıyorum.