Pandemi, gıda sanayinin insan hayatı için sağlıkla birlikte en önemli sektör olduğunu ortaya koymuştur. Hayatın devamı için şart ve dolayısıyla daimi olan gıda talebi, dünya ticaretinde de önemli bir yer tutmaktadır. Dünya Gıda İhracatı 1,6 Trilyon $ ile dünya ihracat hacminin 1/10’una yakın bir büyüklüğe işaret etmektedir. Toprak büyüklüğü ve yapısı, iklim koşulları, denize kıyı olunması, göl ve akarsuların varlığı gıda ticaretinde mukayeseli üstünlük alanları olarak belirleyicidir. Öte yandan gelişmiş batılı ülkeler teknoloji kullanımı ve iyi tarım uygulamaları ile verimi artırabilmekte, toprak, iklim, su kaynakları gibi dezavantajlara karşın ihtiyaçlarını ithalat ile karşılayarak nüfuslarını doyurabilmektedir. Çoğunlukla kısa sürelerde tüketilmesi zorunluluğu nedeniyle genellikle komşu veya birbirine yakın ülkeler arasında yoğunlaşan ticaret, mevsimsel değişimler, ülkeler arası ilişkiler, ekonomik ve siyasi krizler gibi güncel gelişmelerden doğrudan etkilenmektedir. Artan nüfuslar, küresel ısınma, kirlilik ve su kaynaklarının yetersizliği gibi sorunlar da eklendiğinde sorunun boyutu daha da büyümektedir.
Gıda ile ilgili gümrük fasıllarının tamamına bakıldığında dünya ticaretinde yaklaşık 1,6 trilyon $ olan gıda ihracat hacmi dünya ihracat hacminin yaklaşık %9,1’ine tekabül etmektedir. Gıda ürünleri ticaretinde öne çıkan ürün ve ülkelerin tespiti ve Türkiye açısından yapılacak değerlendirme, bu alanda nerede olunduğunu, eksik ve yeterli alanların ve potansiyelin ortaya konulması, hedef ihracat ve tedarik pazarları ile bu pazarlara giriş stratejilerinin belirlenmesi açısından gereklidir. Yıllardır gıdanın önemi, ülkemizin gıda üretimi için büyük potansiyeli olduğu, tarımda kendi kendine yeterli dünyada az sayıda ülkelerden olduğu şeklinde açıklamaların, yazıların kamuoyuna yansıdığı görülmektedir. Oysa, pek çok üründe Türkiye’nin yetersiz olduğu ve büyük ölçüde ithalat gerçekleştirdiği, bu nedenle bazı ürün fiyatlarının tüketiciye ulaştığında aşırı yükseldiği gibi bir gerçek de ortadadır.
Türkiye açısından değerlendirildiğinde; Türkiye Gıda Sektörü 2020 yılında 20,5 milyar $ ihracat ve 15.1 milyar $ ithalat hacmi ile sırasıyla dünyada 25 ve 26. sırada yer almaktadır. Avrupa’da kendisinden çok daha küçük yüz ölçüme ve olumsuz iklim koşullarına sahip ülkelerin gerisinde ithalatta da ihracatta da Avrupa ülkeleri arasında 10. sırada yer alan Türkiye’nin potansiyelinin oldukça altında olduğu bir gerçektir. Dış ticaret fazlası verdiğimiz ürünler meyve ve sebze üretimi ile, değirmencilik ve unlu ürünlerdir. Bunun dışında kalan bütün ürünlerde Dış Ticaret Açığı vermekteyiz. Bu açıkta -3 milyar $ ile hububat ve -2 milyar $ ile yağlı tohumlar başı çekmektedir. Her iki ürün grubunda da Rusya ve Ukrayna’nın önde gelen tedarikçiler olması ve savaş ortamının üretim ve fiyatlara yapmakta olduğu olumsuz etkinin ithalat maliyetlerini arttırdığı bir gerçektir. Ayrıca yaklaşık -1,4 milyar $ açık verilen yem ve gıda kalıntı döküntüleri ürünleri de birlikte düşünüldüğünde Türkiye’nin büyük eksikliğinin olduğu üretim alanları bellidir. Bu alanlarda ise özellikle 90’lı yıllarda ülkemiz fazla vermekteydi. Uygulanan yanlış ve yetersiz Tarım politikaları bizleri bugünlere getirmiştir. Yanlışlardan hızla dönülmezse Tarımda yakın bir gelecekte dışarı bağımlı olduğumuz ürün sayısı artacak, bu da ekonomik yanı bir tarafa, savaş ve pandemi dönemlerinde stratejik olarak ülkemizi güçsüz kılacaktır.