Zikir,
lügatte anmak, hatırlamak, düşünmek, adı geçmek, hatırdan çıkarmamak,
hatırlayıp icra etmek, manalarına gelmektedir.
En yaygın olarak da zikir; tekbir, tehlil, tesbih, salâvat
ve vird gibi, dil ile Hakk'ı anmak olarak hususî manada kullanılmaktadır.
Zikirle ilgili Kuran’ı kerimde birçok ayetler vardır,
bunlardan bir kaçını zikredecek olursak: Gönülden yalvararak, korku ile ve
yüksek olmayan bir sesle, sabah ve akşam Rabbini zikret. Sakın gafillerden
olma! (7/A'râf 205)
Andolsun ki
sizin için, Allah’ı ve Ahiret Günü’nü uman ve Allah’ı çokça zikredenler için
Allah Resul’ünde güzel bir örneklik vardır. (33/Ahzâb 21)
Namaz bittiğinde yeryüzünde yayılın/dağılın.
Allah’ın lütuf ve ihsanından arayın. Allah’ı çokça zikredin ki, kurtuluşa
eresiniz. (62/Cuma 10)
"Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın
zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur
bulur." (Rad/28)
Zikir
hakkında Allah resulünden rivayet edilen hadislerde vardır Allah Resûlullah
buyurdular ki: "Allah Teâlâ hazretleri şöyle buyuruyor: Kulum, hakkımda
nasıl bir zan yürütürse ben öyleyim. Kulum Beni zikrettiği zaman Ben onun yanındayım.
Eğer o Beni kendi nefsinde zikrederse Ben de onu kendi nefsimde zikrederim.
Eğer o Beni bir topluluk içinde zikrederse Ben de onu içinde zikrettiği
topluluktan daha hayırlı bir topluluk içinde zikrederim. O Bana bir karış
yaklaşırsa Ben ona bir arşın yaklaşırım. O Bana bir arşın yaklaşırsa Ben ona
bir kulaç yaklaşırım. O Bana yürüyerek gelirse, Ben ona koşarak gelirim."
(Buhari, K. Tevhid, B: 50; Müslim: K. 7_ikr, B: 2; Tirmizi: K. Daavât, B: 142).
İnsanın son nefeste kelime-i tevhid ve şahadeti tasdikle
gitmesi imanını kurtarması için yegâne şarttır. Aksi halde ebedî bir hüsran söz
konusudur. Buradan son nefeste zikrin önemini anlamış oluyoruz ki, bu da
zikrullahın faziletine ayrı bir delildir. Kelime-i tevhid bir zikir cümlesidir.
Bu cümlenin dil ve kalp ile söylenmesi ve tasdiki dilin ve kalbin zikridir.
Demek ki son nefeste zikir, kurtuluşun ve ebedî saadetin şartıdır.
Resul-i Ekrem'e, "Hangi amel daha
faziletlidir?" diye sorulduğunda, "Dilin Allah Allah derken
ölmendir" (Taberani, Bezzâr ve İbn Hibbân'dan Hayatu's-Sahabe: IV/11)
buyurmuştur.
Herhangi bir şeyin fazileti onun neticesinden
anlaşılır. Son nefeste imanla gitmenin neticesi ebedî saadettir. Son nefeste
imanın kurtulması da ancak zikrullah sayesinde mümkün olmaktadır. Demek ki
zikirde sonsuz bir saadetin sır ve hikmeti gizlidir. Allah'ı zikir, tefekkür
yoluyla marifete ve kalp yoluyla muhabbete bir vesiledir. Kulun zikri ne ise
fikri de odur. Yani fikri zikrine göredir. Bu bakımdan kulun meyli, muhabbeti
çok önem taşır.
"Zikrin, günahları yok etmesi de onun fazilet
ve şerefine dair bir delildir. Hadis-i şerifte şöyle buyrulur:
"Yalnız Allah rızası için toplanıp zikrullah
edenlere, göklerden bir münadi şöyle seslenir: Yerinizden mağfiret edildiğiniz
halde kalkınız. Muhakkak, günahlarınızı sevaplara çevirdim." (İbn
Hanbel'den İbn Kesir: IX, 4981).
"Nerede bir cemaat toplanır ve Allah'ı
zikrederlerse melaikeler onları kuşatır, etraflarında döner. İlahî rahmet
onları toplar ve Allah-u Teâlâ kendi katında olanlara onları anlatır."
(Müslim: K. Zikir, B: 39; Tirmizi: K. Daavât, B: 7).
"Salihler meclisinde bir kere bulunmak, iki
milyon kere kötü meclislerde bulunmanın hatalarını bağışlatır." (Ebu
Mansur Deylemi, el-Firdevs'de).
Resul-i Ekrem, "Âdemoğlu zikrullahtan daha
ziyade kendisini Allah'ın azabından koruyabilecek bir amel işlememiştir"
Buyurdu. (Muvatta: K. Kur'an, B: 24; Tirmizi: K. Daavât, İbn Mace: K. Edeb, B:
53).
Ashab, "Allah uğrunda cihad etmek de
zikrullahın yerini tutmaz mı?" diye sordular.
Resul-i Ekrem (sav), "Allah uğrunda cihad da bu
dereceyi tutamaz. Ancak kılıcın ile kırılıncaya kadar vuruşup, üç kılıç
eskitirsen (yani ciddi ve devamlı harb hali ile) bu dereceyi alabilirsin"
buyurdu. (Taberani, Muaz'dan).
"Cennet bahçelerinde eğlenmek isteyenler
Allah'ı çok zikretsinler." (Tirmizi: K. Daavât, B: 82).
Zikrin muhabbetullaha ve Allah'a yaklaşmaya bir
vesile oluşu onun fazilet ve şerefine ayrı bir delildir. Zikir, insanın kalbine
muhabbet ve marifet tohumunu ektiği için kişiye hayat verir. Zikirden mahrum
olan kalp ise ölüdür. Sadece bu hakikat bile zikrin şerefinin ispatıdır.
Peygamberimiz buyururlar ki:
"Rabbini zikredenle zikretmeyenin misali diri
ile ölüye benzer."
"İçinde Allah'ın zikredildiği ev ile içinde
Allah'ın zikredilmediği evin misali diri ile ölü gibidir." (Buhari, K.
Daavât, B: 66; Müslim: K. Salatü'1-Müsafırin, B: 211)." (Devam edecek)
ALAİDDİN ÖZKAR 07.03.2021