En zengin hazine “Allah
sevgisiyle dolu kalptir” demiş, Hz.Ali. Tabii ki herkes yüce Allah’ı çok
sevdiğini iddia eder. Peki, nedir gerçek Allah sevgisi?
Sevdiğinin yolunda “Kahrında
hoş, lütfünde hoş” misali, her türlü çile ve meşakkatlere katlanmaktır,
Allah sevgisi.
Yunus’un dediği gibi,
“Yaratılanı severim, Yaratandan ötürü” misali, yaratandan dolayı
yaratılanların, sıkıntısına sabretmektir, Allah sevgisi.
Kendin için istediğin, maddi ve
manevi güzelliği, Allahın kulları için istemek ve bu yolda bıkmadan usanmadan
çalışmaktır, Allah sevgisi.
“Yoksa siz Sizden evvelkilerin
çektiğini sıkıntıları çekmeden cennete gireceğinizi mi zannediyorsunuz” (bakara
s 214) hitabı gereği,günümüzde, Peygamberimiz ve varislerinin, çektiği
çilelere, gönüllü talip olmaktır Allah sevgisi.
Çile demişken, İsterseniz
sevgili peygamberimizin hayatından bir kesit sunalım.
Resul-i Ekrem Efendimiz,
hayatının belki de en zor gününü Taif'te yaşamıştır. Sakif Kabilesine İslami
anlatmak ve onların hidayete ermesine vesile olmak için, Taif'te bulunan Hz
Peygambere, Taif'liler hakaret etmekle kalmamış, gençler ve köleler tarafından
da taşlatılmışlardır.
Bu olay karşısında, mübarek
ayaklarına kadar kanlar içerisinde kalan Peygamberimiz, zar zor kendini bir
üzüm bağına atarak kurtulmuştur.
Bu olaydan sonra Peygamberimiz
Taif'ten ayrılarak Mekke'ye doğru yola çıkmıştır, Mekke'ye varmaya az bir
mesafe kalmıştı ki, zatını bir bulutun gölgelemekte olduğunu gördü. Dikkatlice
bakınca, bulutun içinde Hz. Cebrail'i fark etti. Cebrail (a.s.) seslendi:
"Şüphesiz Allah, kavminin
sana neler söylediğini işitti. Sana şu dağlar meleğini gönderdi. Kavmin
hakkında dilediğini yapmak üzere ona emredebilirsin."
O anda görünen dağlar meleği de
emrine amade olduğunu ve istediği takdirde Ebu Kubeys ile Kuaykıan dağlarını
müşriklerin üzerine kapanırcasına birbirine kavuşturabileceğini söyledi.
Fakat şefkat ve merhamet
kaynağı Resul-i Ekremin gönlü buna razı olmazdı. Dağlar meleğine şu cevabı
verdi: "Hayır, ben böyle bir şey istemem” dedi ve ellerini açarak şu duayı
yaptı “Ya Rabbi, bu kavim seni ve beni bilmez. Onun için onlara hidayet nasip
eyle”
Evet, ben rahmet peygamberiyim
diyen Peygamber Efendimizin gayesi, insanlara beddua etmek, insanların helakine
sebep olmak değildi, bilakis insanların hidayete ermesi, Allaha kul olması ve
kurtuluşlarına vesile olmaktı.
Maddi ve manevi, birçok hakkı
gasp edildiği halde, nefsine karşı yapılan, kötülüklere nasıl karşılık vereceğini
Hz. Ali’den dinleyelim.
Bir gün Peygamber efendimize
sorarlar Ey Allah'ın Resulü Neden herkesten çok Hz. Ali’yi seversin?
Hz. Muhammed Hz. Ali'yi Neden
çok sevdiğimi size anlatayım mı?
Anlat derler. Efendimiz s.a.v
onlara. Sorar: birisi size kötülük yapsa siz ona ne yaparsınız?
-İyilik yaparız efendim
derler... Yine kötülük yaparsa?
-Yine iyilik yaparız. Soruyu
tekrar eder; Yine kötülüğüne devam ederse?
Cevap verirler: - O zaman
düşünürüz Ya Resulallah derler.
Peygamber: Çağırın Hz. Ali'yi
diye buyurur. Hz. Ali gelir, Peygamber ona sorar
Ya Ali! Birisi sana kötülük
yaparsa sen ne yaparsın?
Cevap verir; İyilik yaparım,
der. 7 kez tekrar eder.
Son defa sorunca da o iyilikler
şahı şu mükemmel cevabı verir;
Ya Resulullah! Kötülük yapan
kötülüğünden usanmıyorsa, ben iyilik yapmaktan niye usanayım ki. Der.
Efendimiz s.a.v. soru soranlara
döner ve "neden Hz. Ali'yi çok sevdiğimi anladınız mı" diye buyurur.
Bende derim ki, gelin
nefsimizi bir sorgulayalım, hak adına, hangi çilelere, ne kadar katlandık,
katlandıksa çektiğimiz çileler, bizi Allah'ın azabından kurtarmaya yeterlimi?
Yeterli görmüyorsanız,
Yüce Allah’ın “İçinizde,
hayra çağıran, marufu emreden ve münkeri nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte
bunlar, kurtuluşa erenlerdir. (Âl-i İmran 104) hükmü gereği,
Yine Allah Resulunun (s.a.a) : "Kim iyiliği emredip, kötülükten
sakındırırsa Allah'ın, Allah'ın kitabının ve Allah'ın Resulü'nün yeryüzünde ki
halifesidir."müjdesi gereği.
Gelin, bu tembellik ve
sorumsuzluk hastalığından kurtulalım ve hak adına, devletimize ve milletimize
sahip çıkalım, insanların kurtuluşuna vesile olalım.
ALAİDDİN ÖZKAR 12.07.2021