İnanması zor ama resmi rakamlara göre Türkiye'de 22 milyon hane, 23 milyon ise haciz dosyası var.
İcra işleminden en çok etkilenenler ise zaten zor şartlarda hayatını idame etmeye çalışan köylü çiftçi kesimi.
Geçen hafta Amasya’nın Kızılca Köyü’nde çiftçilerin traktörleri haczedilirken , Kars’ın Büyük Pirveli köyünde ise Tarım ve Kredi Kooperatifi’ne 12 bin lira olan borcu yüksek faiz,katılım payı gibi nedenlerle , 72 bin liraya yükselen Yılmaz Öztürk’ün saman taşıdığı kamyoneti haczedildiği gibi , ahırındaki inekleri ne'de haciz konularak yediemine teslim edildi.
Bunun üzerine köylüler “Mazot 7 lira, biz ne yapalım. Ekin ekmeye kalksak ekemiyoruz. Gübrenin tonu 2 binin üzerinde, saman o şekil… bir torba unu almaya kalkıyoruz 160 lira… ne yapalım… hayvanlarımızı satmaya kalksak rehin” .diye isyan ettiler.
Türkiye'nin her tarafında buna benzer yakınmalar çoğaldı, halbuki tarım stratejik bir konu , çiftçinin üretmesi para kazanması ,halkında pazarda karnını doyuracak ürünlere ulaşması lazım.
Bakın ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk yıllar önce karşılaştığı bir olay sonrası nasıl tepki göstermiş
Atatürk, dinlenmek için gittiği İstanbul’daki Florya Köşkü‘nden, yanında yalnızca şoförü ile Küçükçekmece’ye doğru giderken tarlasında sabanla çift süren bir çiftçi görür. Çiftçinin sabanında koşulu olan öküzün yanında, koşulu bir de merkep vardır. Atatürk şoförüne;
-Arabayı durdur,
Arabadan iner. Tarlaya doğru yürür. Çiftçi kendisine doğru geleni görmüştür. Sabanında koşulu olan öküzü ve merkebi durdurur. Atatürk, yanına gelince,
-Kolay gelsin Ağa,
-Sağ olasın Bey! Hoş geldin.
-Hoş bulduk Ağa. Yoldan geçerken dikkatimi çekti. Öküzün yanına merkep koşmuşsun. Hiç öküzün yanına merkep koşulur mu? Bunlar denk değil.
Köylünün canı sıkkındır. Biraz da alınmıştır. Bezgin bir ses tonuyla,
-Merkeple öküzün yan yana koşulmayacağını bilmiyom mu sanıyon Bey. Sen bunu bana mı söylüyon?
-Kime söylemeliyim Ağa?
-Sen bunu git vergi memuruna söyle.
-Vergi memuruna mı?
-He ya! Bu sene ürünüm kıt oldu. Vergi borcumu ödeyemedim. Dört gün önce vergi memurları öküzün eşini “vergi borcunu karşılar” diyerek alıp götürdüler sattılar. Benim öküzün eşi sizin gibi beylerin sofrasına et, sucuk oldu Bey.
Atatürk,
-Neden Kaymakam Bey’e gidip durumu anlatmadın Ağa?
-Gittim bey.
-Kaymakam ne dedi?
-Git borcunu öde, dedi.
-Sen de Vali Bey’in yanına gitseydin.
-Kapıdaki jandırmaların içeri almadı, bey.
-Başvekil İsmet Paşa’ya telgraf çekip, durumunu niye izah etmedin?
-İnsanı güldürme bey. Başvekilin kulağı sağır, duymaz diyola,
-Peki! Gazi Paşa’ya niye telgraf çekmedin?,
-Onunda bir gözü kör, görmez diyola.
Atatürk, cüzdanından elli lira çıkarır.
-Bunu kabul et ağa. Öküzün yanına bir eş alırsın, der.
Elleri titreyen köylünün, elini sıkar ve yanından ayrılır.
Başbakan İsmet Paşa’ya şu telgrafı çeker. Derhal Heyeti Vekileyi topla, İstanbul’a gel.”
Başbakan başkanlığında Bakanlar Kurulu Florya Köşkü‘ne gelirler. Atatürk, şoförünü köylüyü alıp gelmesi için yollamıştır. Gözleri karamış, ayakları bedenini taşımakta zorlanan köylü, heyecandan kalbi fırlayacak gibidir. Tanıdık bir ses duyar,
-Hoş geldin Ağa, gel yerin burada diyen Atatürk, sağ tarafında, yanında ayırdığı boş sandalyeyi eliyle işaret eder. Köylü, zorlanarak ve yığılırcasına sandalyeye oturur. Köylünün soluklanmasını ve rahatlamasını bekleyen Atatürk, bir müddet sonra,
-Seni buraya niye çağırdım biliyor musun Ağa?
-Hayır Bey, bilmiyom.
-Dün bana anlattıklarını, bugün burada anlatmanı istiyorum. Ama; bir tek kelimesini dahi atlamadan, eksiksiz olarak anlatmanı istiyorum.
Köylü başından geçenleri anlatır. Köylünün konuşması bitince Atatürk, masada oturanları tek tek tanıtır. Kendisinin de Gazi olduğunu söyler. Sonra ayağa kalkar. Elini masaya sertçe vurarak, öfkeli bir sesle;
“Beyler, ben çiftçinin koşumluk hayvanını, tohumluk buğdayını, tarım aletini, sağımlık hayvanını sattıran kanun istemiyorum. Ankara’ya dönecek ve bu işi hemen halledeceksiniz” der ve sonrasında hemen bir gecede İcra İflas Kanunu Madde 82/4. Borçlu çiftçi ise, kendisinin ve ailesinin geçimi için zorunlu olan arazi ve çift hayvanları ve nakil vasıtaları ve diğer teferruatı ve tarım aletleri haczedilemez” hükmü çıkar
Unutulmamalıdır ki ‘’Kılıç ile zafer kazananlar, sabanla zafer kazananlara mağlup olmaya ve bunun sonucu, yerlerini onlara bırakmaya mecburdurlar’’. ALAİDDİN ÖZKAR 14.12.2020