Hafta sonu İstanbul Özel Meltem Çocuk ve Doğum Hastanesi kurucusu ve baştabibi olan Operatör Dr. Ahmet Hamdi KEPEKÇİ, Yusuf YAKUT ve Selim BAYTÜRKMEN ile birlikte Radyo 79 da Mehmet İNEKÇİOĞLUnun sunduğu programa konuk olduk. İçinde bulunduğumuz ay dolayısı ile sohbet geçmişe doğru bir Ramazan nostaljisi havasında geçti.
Her ne kadar orta yaş grubunda olsak da Kilisin dar ve çamurlu sokaklarını, damları toprak, içlerinde tandır kurulan kerpiç evlerini hatırlıyoruz. O günlerde bir başka güzellik, bir başka komşuluk ilişkileri vardı. Sahura top sesleri ve temcitlerle (Salalar) uyanılırdı. Herkes yemeğini yedikten sonra komşularda bir camiye gitme telaşı başlardı. Mahallenin yaşlıları, yetişkinleri ve çocukları üç kuşak camiye gidilir, orada önce imam efendinin Hazreti Peygamberi insanların gönlüne nakış nakış işleyen güzel vaazları dinlenir, daha sonra mukabele okunurdu.
Akşamları iftar açmak için musalla mevkiinde kurulan Ramazan Topunun sesi dinlenirdi. İftardan sonra ise her camiden yükselen salalar bize teravihin yaklaştığını hatırlatırdı. Teravihte bilhassa gençleri gruplar halinde her gece bir camiye gitmesi adettendi. Namazın sonunda ise o zaman henüz yıkılmamış olan Arasa Çarşısında nefis peynirli Künefe yapan dükkânlar dolup dolup taşardı.
Ahmet Hamdi Bey ise en çok hatırasında kalan Ramazanın ilk ve son cumasında çocukluğunda minareye çıkıp müezzinin Peygamberimize methiye okurken çocukların amin, amin diye çağırmaları olmuş.
Bayramdan bir gün evvel, Arife günü ise Musalladaki ramazan topu bayramın geldiğini müjdeler gibi sık sık ateşlenirdi. Bizlerde o gün orada olanları seyrederdik. Ogün camilerde Peygamberimizin Sakal-ı Şerifi büyük bir heyecanla ziyarete açılır, camilerden sela sesleri ile halk davet edilirdi. Bilhassa Ulu Camii de sabah namazından sonra etkili bir vaaz sonrası insanlar ağlayaraktan mübarek Sakal-ı Şerifi öper, yüz sürer peygamberimizden şefaat dilerlerdi.
Ogün sahabeler diyarı Kiliste türbeler ziyaret edilirdi. Bilhassa Şorhabil bin Hasenede büyük bir izdiham yaşanırdı. Bayramda her evde gerebiç, kahke hazır, genelde yemek ise pilav ile kızartmadır. Bayram sabahı genç yaşlı herkes camileri doldururdu. Sabah ise ilk iş büyüklerimizin kabrini ziyaret etmek olur, adeta halk mezarlıkları doldururdu. Kilisimizde bu adetlerin bir kısmı halen devam ediyor. Unutulanlar ise tarihte bir nostalji olarak yerini alıyor.
Biz arkadaşlarla derin ramazan muhabbetine dalmışken, internet ortamında yayını Fransadan, Erzurumdan, Antakyadan, İstanbuldan takip eden Kilisli hemşerilerimizin mailleri radyomuza ulaşıyordu. Bize geçmişi tekrar yaşattınız, bu programların devamını istiyoruz diye taleplerde bulunuyorlardı.
Bir millet, dilini, dinini, örfünü, âdetini, geleneğini, göreneğini yaşattığı ölçüde millet olma vasfını devam ettirir. Unutmayalım ki biz geçmişiyle, geleceği ile büyük bir milletiz. Nice güzel ramazanlar dileğiyle.
Alaaddin ÖZKAR