7 Aralık kilisin kurtuluşunun 99 uncu kurtuluş yıl dönümü.
Son yıllarda eski coşkusunda kutlanmayan milli bayramlar, pandemi ile beraber iyice ruhunu kaybetti.
Oysa milletlerin varlığını devam ettirmeleri için genç neslin tarih bilinci ile yetişmeleri gerekir.
Ecdadının canı bahasına bu yurdu koruduğunu ve bizlere emanet ettiğini idrak etmelidir.
Bu vesileyle kilisin milli mücadelede yeri ve Kilis’li mücahitlerin kahramanlığını hatırlamak lazım.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk, “Ulusal Kurtuluş Mücadelesi” ile ilgili anılarını naklederken Kilis’le ilgili olarak şu bölümlere yer verir:
“Suriye cephesinde bir isim, bir unvandan ibaret kalan 7. Ordu kırık-dökük bölükler halinde darmadağın bulunuyordu. Bende şu teyakkuz hâsıl oldu: Bütün cephelerde bütün kuvvetler üzerinde emir ve kumanda kalmamıştır. Adeta delice bir emir verdim. Şam’da bulunan bütün kuvvetler, benim orada bıraktığım İsmet Bey’in emri altında kalacak, Rayak havalisindekiler Ali Fuat Paşa’nın kumandasında kuzeye hareket edeceklerdi. Bu şüphesiz geri çekilme emriydi. Suriye orduları kumandanı olan Levman Fen Sanders, “Verilecek tek karar bu olabilir” diyerek vermiş olduğu emri onaylamıştır.
Böylelikle dağınık kuvvetleri toplayarak, onları düzene koyup, Halep’i savunacaktım. Halep’i, sokak sokak, ev ev savunmak için tertipler düşünürken, bir grubun bizim karargâha saldırmayı plânladığını öğrendim. Çok yakın bir tehlikeyi işaret eden bu haberi tahkik için, bizzat o istikamete gitmeyi tercih ettim. Otomobilimde Tahsin Bey, yaverim Cevat Abbas Bey’den başkası yoktu. Şehrin şark methalinde kalabalığın içine girdik. Bunlar askerî kıyafet taşıyan Urban ve Bedevilerdi. Esir olmuştuk. Yanımda kuvvet alarak tek bir nefer yoktu.
Bedeviler, etrafını mızı sardı. Ve otomobilin her tarafına yüklendiler. Saldırı hazırlığını görünce şoföre, “Dur” emrini verdim. Elimde yalnızca Tahsin Bey’in verdiği kırbaçla ayağa kalkarak, onlara anlayabilecekleri bir lisanla sordum
- Reisiniz nerededir?
- Hepimiz reisiz, diye bağırdılar. Derhal karar vermek lazımdı. Kırbaçla vurmaya başlayarak, “Çekilin!” diye bağırdım. Gayri ihtiyarı çekildiler. Emrettim: “Derhal reisiniz karşıma gelsin.” Reisleri karşıma geldi. O’na dedim ki: “Ben sizin yardım ettiğiniz vaziyete galebe çaldım. Herkes mağluptur. Fakat sizin iştirakinizi mazur görüyorum. Bu akşam yanıma geliniz. Sizinle görüşeceklerim var. O gece karargâha geldi. Esas niyetini öğrenerek kendisine 2 bin altın verdim. Ertesi gün ise beni öldüreceklerini öğrendim. Bunun üzerine Halep kumandanına emirlerimi ve talimatımı şu şekilde verdim.
“Bu akşam Halep’in ilerisindeki kuvvetleri geriye çekeceğim. Yarın Halep’in garbı şimalinde İngiliz ve Araplarla mücadele edeceğim. Buna göre hareketlerinizi tanzim ediniz. Ertesi gün kuvvetlerimizin ricat ettiğini zanneden Arap ve İngilizler, meserretle taarruza başladılar. Ancak tarafımızdan alınan tertibatla mağlup ve münhezim oldular.
Ertesi gün Kilis Kaymakamı İbrahim Bey’e bir telgraf göndererek oraya geleceğimi bildirdim. Ayağımızı sağlam bir Türk toprağına basmadıkça düşmana karış mukavemet hattı oluşturamayacağımızı düşünüyordum. Kilis’e hareket etmeden önce birliğimizde görevli Kilisli Kenan oğlu Kara Mehmet’ten gerekli malumatı almıştım. Otomobilime Tahsin Bey’le Yaverim Cevat Abbas’ı alarak yola çıktık. Kilis’in girişinde Çanakkale Cephesindeki çavuşum Saraç Mehmet ve arkadaşlarının aldığı tertibatı görünce Kaymakam İbrahim Bey’in yerinde olmadığını öğrendik. Postaneye giderek çektiğim telgrafın Kaymakam İbrahim Bey’e verilip verilmediğini sordum. Telgraf memuru Hamdi Bey, Halep-Kilis arasındaki hattın savaş nedeniyle tahrip olması yüzünden telgrafı ben Kilis’e ulaştığım sıralarda Osmaniye üzeri aldığını ve hemen Kaymakam İbrahim Bey’e iletilmek üzere olduğunu bildirdi. Kaymakam İbrahim Bey’in Hükümet Konağına gelmesi ve Kilislilerle toplanmamız uzun sürmedi. Kilisli gençlerin “Paşam, Ordumuz ne halde? Halimiz ne olacak?” sorusana, “Ordumuz şu anda düşmanla temas halindedir. (Eliyle Kilis’in kuzeyindeki dağları göstererek) sırtımızı verip savunmaya devam edeceğiz. Kilis’te savunma hazırlığı içinde inançlı gençler gördüm…” diye cevap vermiştir.
Bu yanıt, sonradan gerçekleştirilen ve destanlaştırılan Antep savunmasının, Maraş direnmesinin ve Kilislilerin başlattığı onurlu büyük savaşın da habercisidir.( şafakta savaşanlar Ahmet barutçu).
Ayrıca Kilis Kaymakamlığı’nda o gece yapılan toplantıda, bizzat Mustafa Kemal’in verdiği emirle Kilis Garnizonu’nda bulunan silahla cephaneler Yüzbaşı Ziya Bey tarafından sivil halka dağıtılır. Kilisliler daha sonra tarihe Kuvayi Milliye olarak geçecek bu örgütün kurulmasını sağlayan ilk kent olarak ne kadar gururlansa yeridir.
Mustafa Kemal Atatürk, o gece Kilis’te özellikle şu 3 konu üzerinde durmuştur:
1) Kilis’in etnik yapısı, 2) Erzak durumu, uzun sürebilecek bir savunmada yeterli olup olmayacağı, 3) Halkın bir gerilla savaşına hazır olup olmadığı.
Toplantıda ayrıca, kurulacak direniş örgütünün çalışma stratejisi de belirlenir. Mustafa kemal Kilislilerin gözünde’’ milletin istikbalini yine milletin azmi ve kararlılığı kurtaracaktır’’ gerçeğini görüyor ve şu sözleri söylüyor “İlk ayak bastığım Türk toprağındaki bu uyanıklığa cidden hayran kaldım. Ve bir daha iman ettim ki bu millet asla ölmeyecektir. Var olun aziz Kilisliler…” Geceyi Kilis’te geçiren Mustafa Kemal, sabaha karşı Adana’ya gitmek üzere kentten ayrılır.
Temeli Mustafa kemal Atatürk tarafından kurulan Kilisli Kuvvai Milliyeciler Fransız işgaline karşı büyük kahramanlıklar göstererek 7 aralık 1921de Kilis’i düşman işgalinden kurtarmıştır
O günkü savaşa katılmış bir Fransız yüzbaşısı. Andre Lefevre Taielen‘ Daha sonra İkinci Dünya Savaşı’nda Fransız Ordusu’nda generalliğe kadar yükselmiş. 1931 yılında yayınladığı “Guerelle au sein de Cilicie” adlı kitabında bakınız Kilislilerin kahramanlığını nasıl anlatıyor:
“Ben Kilis İşgal Kuvvetleri Komutanlığı’nda görevliydim. Bize verilen talimat, çocuklara ve kadınlara iyi davranmaktı. Sabah erken kalkar. Sokakta oynayan çocuklara bisküvi, çikolata dağıtmak istediğimizde, almazlar ve “Topraklarımızdan gidin” diye yüzümüze haykırırlardı. Kilis’te görevli olarak kaldığım 9 ay içinde tek bir gece bile rahat uyuyamadım. Kilis’teki Türkler imanlı, mert, cesur ve kahraman insanlardı. Her gün bize saldırıyor ve ağır kayıplar veriyorlardı. Daha sonra Kilis’ten Gaziantep’e erzak nakledecek İkinci Süvari Bölüğü’nde koruma subayı olarak görevlendirildim. Kilis’ten ne zaman erzak nakliye kolu yola çıksa yolda Kilisli Kuvayi Milliyecilerin direnişi ile karşılanır ve geri dönmek zorunda kalırdı. Bu yüzden nakliye kolumuz 3 ay Gaziantep’e geçemedi. Top, tank ve uçak desteği olmadan bunun sağlanamayacağını üst komutanlığa bildirdik. Bu sağlandıktan sonra kısa direnişlerle karşılaşarak yolumuza devam etmeye çalışıyorduk. Köprüyü geçmiş olarak Antep’e girecektik. Ama olmuyordu. Bir avuç Türk müfrezesi inanılmaz şekilde direniyordu. Kalbimizde hırs değil, takdir hissi vardı. Bir ara gerilerden bağırdılar: “Tamam Türklerin mermileri bitti.” Bitmişti herhalde ki, ateş kesmişlerdi. Emniyet tertibatı almak gerekiyordu. Tam bu sırada köprü üzerine beş-altı Türk fırladı. Başlarında genç bir adam vardı. Subayları olmalıydı. Tanrı bilir ya, ateş etmek istemedik. Yürüdük. Süngüleri davrandılar. Ne yazık ki savaşta kahramanları da öldürmek gerekiyor hedefe varmak için… On dakika sonra baştaki genç subay ve arkadaşları, diğerleri gibi süngü çatışmasında hayatlarını kaybetmişlerdi. Kilis’ten Antep’e erzak yetiştirdik, ama o genç subayın hayali bütün Kilikya maceramızda, bizi bir gölge gibi kovaladı…”
Atatürk’ün Kilis izlenimleri onur vericidir biz Kilisliler olarak vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü noktasında bugün ecdadımızın gerisinde kalmamamız gerekiyor . Çünkü düşmanlarımız topraklarımızı elimizden alma noktasında dünden daha iştahlı. ALAİDDİN ÖZKAR 8. 12,2020