Bugün ölümden bahsedelim, hani şu kendimize hiç yakıştıramadığımız ölümden.
Her gün, dostumuzu, komşumuzu, esnafımızı, yoldaşımızı, hatta anamızı babamızı, mezara koyduğumuz halde.
Kendimize hiç yakıştıramadığımız ölümden.
Oysa korktuğumuz sonla mutlaka yüzleşeceğiz.
Bu konuda Cenabı Allah Kuran’ı Kerim’de "Ey Resulüm! Onlara de ki; haberiniz olsun o kaçıp, durduğunuz ölüm muhakkak gelip size kavuşacaktır. Sonra hem gizliyi, hem aşikârı bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O, size neler yaptığınızı haber verecektir." (Cuma Suresi 8) "Her nefis ölümü tadacaktır." (Enbiya 35) "Eceli geldiği zaman bir kimsenin ölümünü Allah geciktirmez. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır." (Münafikun Suresi 11) "O ki, hanginizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır."(Mülk suresi 2) Buyuruyor.
Peygamberimiz efendimizde (s.a.a.v) ; "Ölmeden önce ölünüz. Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz."
İmamı Ali efendimizde ; "Ey Allah'ın (c.c) kulları! Allah'tan (c.c) sakının. Ecellerinizi, amellerinizle geçin. Sizin için kalıcı olanı fani olanla satın alın. Göç için hazırlık yapın. Yakında göçeceksiniz. Ölüme hazırlanın, o size yakındır. Kendilerine seslenildiğinde uyanan ve dünyanın onlar için yurt olmadığını bilerek, onu ahretle değiştiren bir topluluk olun. Münezzeh olan Allah (c.c), sizi boşuna yaratıp, başıboş bırakmadı?" (Nehcü'l Belağa sh:70)
Prof. Dr. Haydar Baş hocamızın ölümü bakış açısı da şöyledir: "Hayat bir dünyadır. Ahrette bir dünyadır. İkisi arasındaki perde ölümdür. Ama nefis ahreti görmediği, bilmediği için o tarafa yokluk olarak bakar, ölümden de çok korkar, tir, tir korkar. Bilse ki ondan sonra muazzam, sonsuz bir hayat var; o zaman ölüme koşa, koşa gider…
Kısaca ölüm "bedensiz bir hayatın vücut anatomisi olmadan, organizma olmadan hayatın devam etmesi halidir. Maddi alemden manevi aleme geçiş
demektir." Hatta bazı büyükler ölüme, "bedeni terk edip, bir başka kapıdan çok mükemmel, mutantan, mütezeyyin, yani donatılmış süslenmiş fevkalâde mükemmel bir ülkeye aleme gidiştir" diye tarif ederler. Hakikat ölüm vuslattır, Allah'a kavuşmaktır. Ölüm, Kısaca ruhun hürriyetidir. Cenabı Hak , "sizin eceliniz geldiği zaman onu ben bir nefes dahi geri bırakmam" diyor. Nitekim Cenabı Galibi Zül-Celal vel Kemal Hazretleri Kur'an-ı Kerim'in de ölümden bahsederken bunu biz yakınlarımız göçtüğü zaman, rihlet ettiği zaman, Allah'a yürüdüğü zaman tasavvuf da bir tabir vardır, 'öldü denmez'. Ne denir? Hakka yürüdü. Hakka yürümektir ölüm. Bedeni terk edip, geldiği ülkeye gitmektir.
Bunu Nereden anlıyoruz. 'Kalu "İnna lillahi ve inna ileyhi raciun". Şimdi bize, Cenabı Hak beyan ediyor diyor ki "Siz, Benden geldiniz. Ben, size nefha ettim, üfledim". Ruhların yaradılışından bahisle Cenabı Hak, insanoğluna nefhayı ilahisiyle hayat veriyor. İşte ruhumuz odur
"Allah'a (c.c) kâmil anlamda kulluk, O'nu her an hatırlamakla gerçekleşir. Bunun tersi gaflettir. Gaflet bir nevi uykudur. Gafleti dağıtmak ise ancak ölümü tefekkür ile temin edilir. Ölümü tefekkürde, ölümsüzlük’’
İmtihan gereği, Şunu bilmek gerekir ki, her insan, her an ölecek yaştadır. Çünkü mezarlığa gittiğinizde bir gün yaşamıştan, yüz yaşına kadar yaşayan insanların mezarını görürsün.
O halde her günümüzü son gün, hatta her nefesi, son nefes bilerek, Cenabı Allah ‘ın yasakladığı haramlardan uzak duralım. Onu razı edecek ibadetler yaparak son nefesimizi verelim.
Ve son uyarı Cenabı Allah’ın olsun "Sakın ha, dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan da, Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın." (Lokman Suresi 33) ALAİDDİN ÖZKAR 27.03.2021