Hamse-i Âl-i
abâ' nın altında olan peygamberimizin işte benim ehl-i beyt’im dediği ailedir.
Onların nikâhı, dünyadan evvel, Allahın emriyle
gökyüzünde kıyılmıştır
6 yaşından itibaren peygamber’in evinde onun
terbiyesinde büyüyen Hz Ali bu ailenin ferdidir.
Resululah’ın “Fatıma,
insan şeklinde bir huridir. Ben cennet kokusunu özlediğim zaman, kızım
Fatıma’yı kokluyorum!”dediği, kızı fatıma bu ailedendir.
Peygamberimizin
"Hasan Hüseyin, cennet gençlerinin efendileridir."dediği Hasan ve
Hüseyin bu ailedendir.
İşte ancak ve ancak bu ailede görülebilecek bir
yaşantı ve akabinde nazil olan vahiy , İbn-i Abbas'ın rivayet ettiği bir
hadis-i şerifte
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin küçükken hastalanmışlardı.
Peygamberimiz (s.a.v.), ashab-ı kiramdan birkaç kişi ile torunlarını ziyarete
geldiler. Bu esnada ziyaretçilerin bazıları Ali'ye (r.a.), "Ya Ali!
Çocukların için bir nezir yapmak istemez misin?" dediler. Hz. Ali (a.s.)
ve Hz. Fâtıma (a.s.) da Allah'ın rızasını talep ve ona şükretmek ve
çocuklarının şifa bulmasını Cenab-ı Hak'tan niyaz etmek üzere üç gün oruç
tutmaya nezrettiler.
Derken çocukları hastalıktan kurtuldular. Bunun
üzerine Hz. Ali (a.s.) ve Hz. Fâtıma (a.s.) oruçlarını tutmaya niyet edip
başladılar. Lakin iftar için yiyecekleri yoktu.
Hz. Ali Hayberli Şem'un isminde bir yahudiden üç gün
iftar edebilmek için ödünç olarak üç çömlek arpa aldı. Hz. Fâtıma (a.s.),
arpanın bir çömleğini öğütüp kendi adetleri kadar, yani 5 tanecik ekmek yaptı.
Akşam olmuş iftarı bekliyorlardı. O sırada bir fakir (miskin) gelip;
"Esselamu aleyküm ya Muhammed'in Ehl-i
Beyt'i! Ben Müslüman bir fakirim. Beni doyurunuz ki Allah da sizi cennet
sofraları ile doyursun" dedi.
Onlar da derhal sofralarındaki ekmekleri bu
fakir-miskine ikram ettiler. Ve Hz. Ali (r.a.) Hz. Fâtıma'ya (r.anha) hitaben;
"Ey insanların en hayırlısının kızı! Ey iman ve şerefin kemaline sahip
olan Fâtıma! Görüyorsun, ciğerleri parçalayıcı haliyle kapıda duran şu miskin,
açlığını bize arz ederken, hal diliyle Allah'a naz ve niyaz etmektedir."
Hz. Faâıma (a.s.) ise Hz. Ali'ye (a.s.) cevaben
şöyle dedi: "Ey amcamoğlu! Emrinize amadeyim. Gerçi o miskini hoşnut
edecek ve memnun kılacak bir şeye sahip değilim. Fakat umarım ki aç bir kimseyi
doyurmak suretiyle hayırlı insanlardan sayılıp cennete girer ve şefaate
ererim."
Bir lokma almadan sofralarındaki ekmekleri
fakir-miskine verdiler, kendileri su ile iftar ettiler.
Ertesi gün oruçlarına devam ettiler. Hz. Fâtıma
(a.s.) o gün arpanın ikinci ölçeği ile ekmek yaptı. Akşam yaklaşınca ekmeği
sofraya koydular ve iftarı bekliyorlardı. Derken kapıya bir yetim gelerek; "Esselamu aleyküm ya Muhammed Ehl-i
Beyt'i! Ben muhacir çocuklarından bir yetimim. Babam Akabe harbinde şehit oldu.
Beni doyurunuz, beni doyurunuz! Allah da sizi cennet taamları ile doyurur"
dedi.
Yine ekmeklerini yetime ikram ettiler. Ve su ile
iftar ederek o akşam da aç yattılar.
Ertesi gün Hz. Fâtıma (r.anha) üçüncü çömlekteki
arpa ile ekmek yaptı. Akşam olunca yine sofrayı önlerine koydukları sırada, bu
sefer de kapıya bir fakir esir gelerek seslendi: "Esselamu aleyküm ey
Allah'ın Elçisinin Ehl-i Beyt'i! Ben esirlerden biriyim. Bana ikram ediniz ki
Allah da size cennet taamlarından ikram eylesin" dedi.
Bu kez de sofralarındaki yiyeceği esire ikram
ettiler.
Bu davranışlarıyla birlikte İnsan Suresi 8. ayeti
nazil oldu: "Hakiki mü'minler Allah'a olan muhabbetlerinden dolayı kendi
yiyeceklerini miskine, yetime ve esire ikram ederler."
Müfessirler İnsan Sûresi'ndeki ayetlerin tamamının Hz. Fatıma (a.s.), Hz. Ali (a.s.), Hz. Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.) hakkında nâzil olduğunda ittifaklardır. (Vahidî
"Basit" kitabında, Ebu İshak-ı Sa'lebî kendi tefsirinde Tefsir-u Keşşaf, c.4, s.670; Esbab'un-Nüzul, Vahidî, s.251, Ruh'ül Beyan, Şeyh İsmail Hakkı, c.10, s.268)."
Ne diyelim Allah şefaatlerine mazhar etsin
ALAİDDİN ÖZKAR
24.01.2021