Eskiden hükümet ne yapalım zarar eden kuruluşlar var bunlarda bütçeye büyük yük getiriyor. Ekonomiyi rahatlatmak bütçe açığını kapatmak için bunları satmamız gerekiyor diyordu.
Son günlerde ise devletin maliye bakanı şen şakrak milletle alay edercesine arkadaş kar eden zarar eden ne varsa satacağız diyor. Ve bir çırpıda Telekom, Tüpraş, Limanlar yerli yabancı sermaye ayrımı yapmadan satılıyor. Devlet bunları satadursun daha önce yapılan özelleştirmelerin sosyal ve ekonomik yansımaları kendini göstermeye başladı bile.
AKP hükümeti 2 yıl evvel Tekel e bağlı 16 adet Tekel Suma fabrikasını, parasını beş yılda ödemek şartıyla 260 milyon USD sattı. Bu fabrikalarda sanayi üzümü işlenerek Etil Alkol üretiliyordu.
Ege ve Güneydoğu Anadolu binlerce çiftçi geçimini bu yolla temin ediyordu, bu fabrikalar özelleşmeden evvel devlet üzümün taban alım fiyatını belirtmek için bir komisyon oluştururdu, bu komisyon Tarım Müdürlüğünden, Ziraat Odasından, çiftçi koruma kurumundan bilir kişiler toplanır, ürünün maliyetini çıkarır, üzerine çiftçinin geçimini sağlayacak kadar bir miktar kar ilave edilerek fiyat açıklanırdı. Bu uygulamada az veya çok çiftçinin cebine para girer hiç yoktan kimseye muhtaç olmadan geçinir giderdi.
Bu fiyat uygulaması en son 3 yıl evvel uygulandı ve üzümün fiyatı 1.200 bin olarak belirlenmişti. Fabrikaların özelleştirilmesinden sonra özel sektörün doğasında olan olay gerçekleşti.
Özel sektör üzümün alım fiyatını belirlerken çiftçinin karını zararını değil kendisi ürettiği mamulün maliyet fiyatını en aşağı çekip, ürettiği mamulü iyi fiyata satmanın hesabını yaptı.
Bu olayı bir il çapında düşünürsek bu fabrikaların bir tanesi Kiliste bulunuyor. Kilisin her tarafı bağlarla çevrili, özel sektör çiftçinin sofralık olmayan bu üzümünü kendisinden başkasına satamayacağını bildiği için istediğim fiyata, istediğim kadar mal alabilirim diyerek çiftçilerin elindeki üzüme geçen sene 600 bin, bu sene ise 675 bin lira fiyat verdi. Bu fabrikalar devletin elinde iken üzüm 1.200 liraya alındığı zaman bile tekel olma özelliğinden dolayı devlet bu üründen para kazanıyordu. Şimdi 3 yıllık dönemde ürünün satış fiyatına devamlı zam geldiği halde, hammadde olan üzüme ödenen ücret yarı yarıya düşmüş durumda, Özel sektör geldiğinde bununla da yetinmedi, fabrikanın işçilerinin üçte birini de işten çıkardı.
Sonuç olarak özelleştirmenin istihdama da faydası olmadığı gibi yeni işsizler ortaya çıkarmıştır.
Devlet vatandaşına iş, çiftçisinin ürettiği malına değerinde satacak Pazar bulamadığından sosyal devlet olma özelliğini kaybetmiştir.
Özelleştirmede para tekelleşmiştir. Daha önce ürününden para kazanan binlerce çiftçi ile para çarşıda pazarda harcandığından diğer esnaf grupları arasında da bir canlılık oluşturuyordu. Şimdi ise para bir şirketin tekelinde bu piyasayı terk ediyor. Bunu ülke bazında düşünürsek, ülkenin karlı kurumlarını ( Telekom, Tüpraş, Yer altı kaynakları v.b. gibi) satın alan yabancı şirketler ise bu milletin emeğini üretimini pazarını kullanıp, kazandıkları paraları ise yurt dışına transfer ederekten ülkenin ekonomisinin sürekliliğine hiçbir katkıda bulunmamaktadır.
Peki bu özelleştirme Prof. Dr. Haydar BAŞ ın milli ekonomi çerçevesinde olmuş olsaydı, nasıl bir sonuç elde edilirdi. BTP nin özelleştirme modeli kurumun % 51 devletin, %49 ise halka satmaktır.
% 51 hisseyi elinde bulunduran devlet, güçlü ve baba devlet olma özelliğini devam ettirir. %49 ise o fabrikanın işçilerine, o yörenin halkına, çiftçisine satıldığı zaman, halk ürettiğinden ve ürettiği malın işlenmesinden ayrıca kar elde edeceğinden kazancına kazanç katacaktır. Ayrıca kazanılan para o bölgede kalacağı için bölgenin esnafında ciddi hareketlilik olacak tüketicini canlandığı yerde yeni yatırımlar yeni istihdam imkanları oluşacaktır.
Bu uygulama ile paranın tekelleşmesi önlendiği gibi para emekçi insanların cebine girecek halkın huzur ve refahı artacaktır.
ALAADDİN ÖZKAR