En yüce ibadetlerin başında gelen belki de birincisi olan "salavat okuma" nın sayılamayacak kadar üstünlüğü ve fazileti vardır.
Salavat Rabbimizin öz nurundan yarattığı ve tertemiz kıldığı Ehl-i Beyt ailesini yüceltmek ve anmaktır. Yüce Allah (c.c) Ahzab suresi 56. ayette şöyle buyurmaktadır: "Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salavat getirirler. Ey müminler! Siz de ona salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin."
Bizzat melekler ve Yüce Rabbimiz Hz. Peygamber'e salat ediyorlar ve biz müminlere de "tam bir teslimiyet" ile salât etmemizi emrediyorlar.
Salât ve selamın önemi ve mahiyeti hakkında yüzlerce hadis vardır.
İmam Rıza Aleyhisselam; "her kim günahlarının kefaretini ödemekte acizse Muhammed ve Âli Muhammed'e çokça salâvat göndersin. Çünkü salâvat günahları tamamen yok eder" buyurmaktadır.
Hz. Peygamber Efendimiz; "Gerçek cimri, yanında anıldığım hâlde bana salâvat etmeyendir." "Allah benim için iki melek görevlendirmiştir. Ben bir Müslüman'ın yanında anıldım da bana salâvat getirdi mi, mutlaka o iki melek ona: 'Allah seni bağışlasın' derler. Allah Teâlâ ve diğer melekleri de o iki meleğe cevap olarak: 'Âmin' derler. Bir Müslüman'ın yanında adım zikrolunduğunda da bana salâvat getirmedi mi, mutlaka o iki melek: 'Allah seni bağışlamasın' der. Yüce Allah ve öteki melekler de o iki meleğe cevaben: 'Âmin' derler" buyurmuşlardır.
"Kim bana bir defa salât getirirse, Allah da ona on salât getirir ve on günahını affeder; on derece yükseltir."
"Yeryüzünde Allah'ın seyyah melekleri vardır. Onlar ümmetimin selâmını (anında) bana ulaştırırlar." "Kıyamet günü bana insanların en yakını, bana en çok salâvat edendir."
İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizlerden biri herhangi bir istekte bulunduğunda (dileğinin gerçekleşmesi için Allah'a dua ettiğinde), önce medhüsenada bulunup Allah'ı övmelidir. Her kim aziz ve celil olan Allah'tan bir ihtiyacını dilemek isterse, Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine salâvat göndermekle başlasın, sonra Allah'tan hacetini dilesin, sonunda da Muhammed ve Ehl-i Beyt'ine salâvat göndersin. Zira aziz ve celil olan Allah, duanın başını ve sonunu kabul edip de ortasını reddetmekten daha yücedir. Çünkü Muhammed ve Âli'ne gönderilen salâvat, örtülü kalmaz (icabete erişir)."
Süfyan-ı Sevri(k.s)'den bir menkıbe ;Kabe-i Muazzamayı tavaf ediyordum.O esnada bir kimseyi gördüm.Her adımda salavat-ı şerife getiriyordu.Merakla kendisine sordum:
Niçin sadece salavat-ı şerife okuyorsun? Her makamın bir duası vardır.Başka dua bilmiyor musun? O kimse bana dönerek şunları anlattı:
Babamla beraber,Hac niyetiyle yola çıkmıştık.Gelirken babam yolda vefat etti.Yüzü siyah, başı hınzır başına dönmüş, kendisini çok korkunç bir hal almıştı.
Ben mahcup olmaktan korktuğum için, durumu kimseye söyleyemedim. Mahzun olarak babamın yüzünü örttüm. Bir müddet sonra gecenin sessizliği ortalığı kaplamıştı. Üzerimdeki hayret ve dehşet hiç geçmemişti.
Bir taraftan yolculuğun verdiği yorgunluk, bir taraftan başıma gelen bu sıkıntı beni iyice yormuştu. Gayr-i ihtiyari uykunun kollarına bırakmıştım kendimi.
Çok geçmemişti ki, rüya mıydı gerçek miydi, bilemedim. Çadırı beyaz elbiseleri içerisinde nurani bir zat şereflendirdi. Birden etrafı çok güzel bir koku kapladı.o güne kadar ondan daha güzelini koklamamıştım. İzzet ve vakarla gelip, babamın başı ucuna oturdu.
Yüzünden perdeyi kaldırarak, mübarek elini babamın yüzüne sürdü.İçerideki matemin yerini sürur, zulmetin yerini ise nur almıştı.
Gözlerimi, o zatın mübarek yüzünden başka bir tarafa çeviremiyordum. Bir ara gözüm babamın yüzüne ilişti. Babamın yüzü eskisinden daha güzel görünüyordu.
O mübarek zat, babamın yanından aynı vakarla kalkıp ayrılacakken;hemen minnet ve şükran ifadeleriyle: Siz kimsiniz,beni ve babamı bu gurbet elinde, bu büyük beladan kurtardınız diyerek eteğine sarıldım.
Ben Sahib-i Kur'an Muhammed Mustafa'yım. Senin baban günahkar biriydi.Ama, benim üzerime salavat-ı şerife getirmeyi de hiç ihmal etmezdi.
Babanın bu halini, her gün okuduğu salavat-ı şerifeyi bana getiren melek haber verdi, dedi ve gözden kayboldu.
Uykudan uyandım.Rüyada hissettiğim güzel koku çadırın içindeydi.İlk işim korku ve merakla babamın yüzünü açmak oldu.Perdeyi kaldırdığımda gözleri sürmelenmiş, yüzü nurlanmış, babamı görünce, gözyaşlarıma hakim olamadım.
Ve o günden sonra ahdettim.Devamlı olarak salavat-ı şerife ile meşgul oldum. "Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed"