• Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri
Anasayfa
  • Ekonomi
  • İslam
  • İlçeler
  • Kilis Güncel
  • Analiz
  • Eğitim
  • Siyaset
  • Vefat
  • Spor
  • Bitki Rehberi
  • Güncel Haberler
  • Kültür & Sanat Teknoloji Sağlık Dünya Türkiye Videolar
  • Ara
SON DAKİKA:
09:48
Dolar - Euro - TL Kuru 18 Haziran 2025
09:47
Altın Fiyatları 18 Haziran 2025
Video Galeri Foto Galeri Yazarlar Üye Paneli
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
  1. Köşe Yazarları
  2. Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi
  3. 19. yy'daki Balkan Göçleri
Yayınlanma: 03 Mart 2021 - 23:40

19. yy'daki Balkan Göçleri

03 Mart 2021 - 23:40
Yorumlar
TAKİP ETTAKİP ET
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi

Tarihteki göç penceresinden yaptığımız seyahatimize 19. yy’daki Balkanlardan devam edelim. Balkanlar tarihine Türkler isimlerini altın harflerle yazdırmıştır. Gerek Anadolu’da, gerekse Rumeli’de oluşan Türk kimliği Balkanlardaki Hristiyan milliyetçiliğinden çok farklıdır. Rumeli ve Avrupa’da yaşayan Müslümanlar, etnik kökenleri ne olursa olsun daima “Türk” olarak görülmüş, öyle adlandırılmıştır.

Eskiden başka bir kültürün kuralları ile yaşayan bu yeni Müslümanlar “Türkleşmişler,” fakat eski dillerini de muhafaza etmişlerdir.

Balkanlardaki 19. ve 20. yy.’da yapılan Müslüman yani Türk kıyımında kendini gösteren Balkan milliyetçiliğinin temeli din farkıdır. Onların gözünde Türkler, Rumeli'yi istila ederek eski Bulgar Sırp Bizans Devletlerini yok etmişler ve topraklarına yabancıları yani Türkleri Müslümanları yerleştirmişlerdir. Hâlbuki Rumeli Türk halkının önemli bir kısmı İslamiyet’i kabul eden yerli haklardan oluşmuş olup, birçoğu da eski dillerini konuşmaya devam etmiştir.

Prof. Dr. Haydar Baş Hocamın 2005 yılında yaptığı Bosna-Hersek ziyaretinden sonra verdiği röportajdan bir alıntı yapmak istiyorum:

“...Dikkat ederseniz Mostar köprüsünün tekniği tıpkı kubbe teknolojisine uygun yapılmıştır. Bu teknolojinin yanında, bu çok güçlü bir anlayışın, medeniyetin orada sergilenmesinin yanında Müslüman Türk milleti aynı zamanda hemen bu köprünün etrafında, şu kadar küçük bir mekânda on tane küçük cami yapmıştır. 100–500 metrede cami yaparak kendi sanatını, kültürünü, medeniyetini buradaki insanların gönül dünyalarını fethederek sergilemiştir. Yine yukarıda dikkat ederseniz bir haç var. Dağın tepesinde. Son Hırvat Boşnak savaşında bu köprü yıkılıyor. Hemen akabinde de Hırvatlar Haçlarını oraya dikiyorlar. Demek ki burada yapılan savaş herhangi bir ekonomik zafiyetten, kazançtan doğan bir savaş değil. İnançların, kültürlerin, medeniyetlerin savaşıdır. Bu haç bunun çok açık bir göstergesidir. Burada yapılmak istenilen şey Haçlı kültürünün, Haçlı medeniyetinin, burada yaşayan Müslüman Bosnalıların üzerine hakim kılmanın bir ifade tarzı idi. Ama yıkılan köprü Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ilgi ve alakası ile yeniden inşa edilmiştir. (http://btp.org.tr/index.php/content/view/771/bosna-diyalog-kiskacinda)

Balkanlarda 19. Yy. kanlı savaşlara sahne olmuştur. Bu bölgede savaşlar sonrası Osmanlı İmparatorluğu'nun ciddi bir nüfus kaybına uğradığını görüyoruz. Türk ve Müslüman nüfusun görece azalması, doğal afetler ve salgın hastalıkların yanı sıra Osmanlı ordusunun Türklerden oluşmasından kaynaklanıyordu. Özellikle, Rusya ile 1.768-1829 yılları arasında yapılan uzun savaşlar üreme çağındaki Müslüman erkekler arasında ölümlerin yaygınlaşmasına neden olmuştur. Bu arada gayrimüslimler sayıca artmışlar ve varlıklı bir orta sınıf olarak gelişmişlerdir. Hıristiyan misyonerlerin yardımı ile Avrupa devletlerinin desteğinden yararlanmaları, bu cemaatleri daha da güçlendirmiştir.

 

Osmanlı İdaresi sorunu çözebilmek amacıyla bir göç ve iskân politikası yürütmüştür. “Din mezhep, etnik köken ve dil farkı gözetmeksizin” kabul etmiş olduğu göçmenleri hükmettiği çeşitli bölgelere yerleştirerek nüfus çeşitliliğini ve dolayısıyla İmparatorluğu'nun devamını sağlamaya çalışmıştır. Ama ne var ki merkezkaç kuvvetini kaybetmiş Osmanlı İdaresi bu plansız göç ve iskân politikası ile sonunu hızlandırmıştır.

O dönemde etnik ve dini açıdan homojen olmaya çalışan Ulus-Devlet oluşumları dikkat çekerken, Osmanlı hala heterojen olmaya çalışarak farklı yol izlemiştir. Yani Osmanlı, göç politikasını mevcut duruma göre düzenleyememiştir. İmparatorluğun çeşitli bölgelerindeki farklı dinlerden olanların başkaldırıları her gün yaygınlaşırken, Osmanlı, yeni göç eden farklı isimden kişilere “Osmanlı'nın eski tebaası” diyerek topraklarını açmıştır. Hatta onların küçülen Osmanlı topraklarına göç etmeleri için teşvik bile etmiştir.

Gerek Osmanlı topraklarında yaşayan, gerekse göçler sonucu yeni gelenler demografik olarak yoğunlaştıkları bölgelere göre Osmanlı İmparatorluğu'ndan koparak birçok ulus-devletin oluşumuna ya da Anadolu’nun işgaline yol açmışlardır. Ana topraklara göç eden Türk kökenli göçmenler müstesna. Türk kökenli göçmenler ise yeni Cumhuriyetin kurucu unsurları olmuştur.  

Coğrafyanın yeniden yapılanmasında göçler ana etken olmuştur. Mesela Rusya, Batı Trakya’nın kuzeyindeki Osmanlı topraklarını işgal ederek halkını göçe zorlarken, diğer yandan da Osmanlı ülkelerinden işine yarayacak Ermenileri Rumları ve diğer Hıristiyan halkı kendi ülkesine çekmekten geri durmamıştır. 1774-1812 den sonra Kuzey Karadeniz'deki Osmanlı bölgelerini ele geçiren Rusya, Anadolu'da yaşayan dindaşlarını Rusya’ya çekmekte büyük ölçüde başarılı olmuştur. 

1856–1916 yılları arasında Hristiyanların zorlamaları ve asimilasyon çalışmaları nedeniyle Müslümanların çoğunluğu mal mülklerini arkalarında bırakarak küçülen Osmanlı topraklarına sığınmışlardır. Eski Osmanlı topraklarında yaşayan Çerkez, Abaza, Çeçen, Boşnak, Pomak ve değişik Türk ağızları kullanan Nogay ve Tatar vesaire Müslümanlar, Anadolu'nun içlerine göç etmek zorunda kalmışlardır. Cumhuriyetin kurucu unsurlarından olan bu göçmenler işte bu akımlardan zarar gördükleri için canlarını kurtarmak için anavatana göç etmişlerdir. Ve bu yeni oluşan devletlerde ana unsurun din olduğunu görüyoruz. Dil ve etnik köken ulus-devletlerin oluşumunda din kadar etkili olmamıştır.

Böylece tarih, göçlerin farklı şekil ve yöntemlerle gerçekleşerek imparatorluk ve devlet sistemlerini veya yönetim biçimlerini değiştirmesine ya da dönüştürmesine yine tanıklık etmiştir.  

Kalın sağlıcakla…

Bu yazı 1722 defa okunmuştur.
  • YORUMLAR
adlı kullanıcıya cevap x

Yazarın Diğer Yazıları

  • Gazze Unutturuluyor, Hedef: İran ve Yeni Cizye Düzeni - 17 Haziran 2025
  • Ortadoğu'da Kritik Savaş ve Türkiye'nin Rolü - 16 Haziran 2025
  • İsrail'in Mesajı ve Ortadoğu'nun Kaderi - 15 Haziran 2025
  • Yükselen Aslan: Sadece İran'a mı? - 14 Haziran 2025
  • İran Bombalanırken Türkiye Kuşatılıyor - 13 Haziran 2025
  • Türkiye İçin Üçüncü Yol Zamanı - 12 Haziran 2025
  • Menemen Pişti, Şimdi Servis Edilecek: Anayasa Sürecinin Perde Arkası - 11 Haziran 2025
  • Rusya – Ukrayna Savaşı: Barış Mı, Zaman Kazanma Oyunu Mu? - 06 Haziran 2025
  • Anayasa, Kimlik ve Gönül Coğrafyası - 05 Haziran 2025
  • İki Kutuplu Çıkmaz ve Üçüncü Yolun Gerekliliği - 04 Haziran 2025
  • Atatürk ve Türk Milleti Tanımı Üzerine - 03 Haziran 2025
  • Anayasa, Toplumun Ortak Vicdanıdır - 02 Haziran 2025
  • Ahtapotun Kolları, Safra Taşları ve "Yeni Temizlik" - 01 Haziran 2025
  • Yeni Anayasa Gölgesinde Sessiz Diyaloglar - 31 Mayıs 2025
  • ABD ve İsrail'in Gölgesinde Kurulan Yeni Suriye Oyunu - 31 Mayıs 2025
  • Doğurganlık Hızındaki Düşüşün Asıl Nedeni Ne? - 30 Mayıs 2025
  • Türkiye'de Tarımı: Üretimden Vazgeçişin Anatomisi - 29 Mayıs 2025
  • Ekonomideki Gerçekler ve Derinleşen Kriz - 28 Mayıs 2025
  • Silah Bıraktılar, Ama … - 27 Mayıs 2025
  • Terörle Mücadelede Milli Duruş - 26 Mayıs 2025
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 15
Köşe Yazarları
Ah !! O eski Kilis Konakları 
Güner Özbalcı
Ah !! O eski Kilis Konakları 
Mehmet Beşe
Mehmet Beşe
DÜNYADA VE TÜRKİYE'DE GIDA SEKTÖRÜ
Doğruları söylemek… / Taner Tümerdirim
Misafir Kalem
Doğruları söylemek… / Taner Tümerdirim
Alaaddin Özkar
Alaaddin Özkar
Zirai Don Yalnızca Çiftçiyi Vurmadı…
Prof. Dr. Erdoğan Taşkın
Prof. Dr. Erdoğan Taşkın
Mühim Mevzu Marifetli Matris
Mustafa Çobanoğlu
Mustafa Çobanoğlu
Nefes Alıyorsan Ölüme Koşuyorsun!
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi
Gazze Unutturuluyor, Hedef: İran ve Yeni Cizye Düzeni
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi
Jeopolitik Satrançta Türkiye'nin Hamlesi
Prof. Dr. Haydar Baş
Prof. Dr. Haydar Baş
Atatürk'ün hilafet hakkındaki görüşleri
Gadir-i Hum Bayramı hakkında bilinmesi gerekenler -4-
Uğur Kepekçi
Gadir-i Hum Bayramı hakkında bilinmesi gerekenler -4-
Çok Okunan Haberler
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'tan Lozan'ı hedef alan söylemlere tepki
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'tan Lozan'ı hedef alan söylemlere...
BTP'den Türk milleti kavramının tartışılmasına tepki!
BTP'den Türk milleti kavramının tartışılmasına tepki!
Türk Kimdir?
Türk Kimdir?
Ana Sayfa
Ekonomi
İslam
İlçeler
Kilis Güncel
Analiz
Eğitim
Siyaset
Vefat
Spor
Bitki Rehberi
Güncel Haberler
Kültür & Sanat
Teknoloji
Sağlık
Dünya
Türkiye
Videolar
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Video Galeri
Biyografiler
Vefatlar
Üye Paneli
Günün Haberleri
Arşiv
Gazete Arşivi
Anketler
Hava Durumu
Gazete Manşetleri
Nöbetci Eczaneler
Namaz Vakitleri
  • Analiz
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • İlçeler
  • İslam
  • Kilis Güncel
  • Kültür & Sanat
  • Sağlık
  • Siyaset
  • Spor
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Biyografiler
  • Vefatlar
  • Üye Paneli
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Gazete Arşivi
  • Anketler
  • Hava Durumu
  • Gazete Manşetleri
  • Nöbetci Eczaneler
  • Namaz Vakitleri

  • Rss
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

kilispostasi.com Haber Portalı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na %100 uygun olarak yayınlanmaktadır. Ajanslardan alınan haberlerin yeniden yayımı ve herhangi bir ortamda basılması, ilgili ajansların bu yöndeki politikasına bağlı olarak önceden yazılı izin gerektirir.