Asgari ücret veya minimum ücret, yasal bakımdan işçilere
ödenebilecek en düşük seviye olarak tanımlanabilir. İlk defa Yeni Zelanda’da
1894 yılında yürürlüğe giren asgari ücret uygulaması, ardından sırayla 1896
yılında Avustralya’da ve 1912 yılında İngiltere’de uygulanmaya konulmuştur. Çoğu
ülke 20. yüzyılın sonuna doğru asgari ücret mevzuatını uygulamaya başlamıştır.
Asgari ücretin, mevcut piyasa ücret oranının asgari ücretten
daha yüksek olduğu işgücü piyasaları üzerinde hiçbir etkisi olmayacağı iddia
edilse de; asgari ücret değişiklikleri her zaman hem iktisatçıların hem tüm
vatandaşların ilgisini çekmiştir. Asgari ücretin ekonomiye yansımaları her
zaman birçok akademik çalışmaya da konu olmuştur.
TÜİK verilerine göre Türkiye’de 2021 yılı Ağustos ayı
itibarı ile 13 milyon 732 bin 736 kişi ücretli çalışan var. Belirlenen asgari
ücret bu kişileri direkt etkilediği gibi, memur maaşlarına da yön verir. Asgari
ücret aslında ekonomik sistemin çarkıdır. Piyasada aktif dolaşan para miktarını
direkt etkiler. Dolayısıyla asgari ücret sadece ücretlileri değil, toplumun her
kesimini ilgilendirir.
ABD eski başkanı Bush’un da seçim propagandaları sırasında
kullandığı gibi ücretiler “hızlı
harcayan” kesimdir.
Ne demek hızlı
harcayan?
Kazandığı ancak boğazına yani günlük yaşamına yetenler, yani
ne kadar kazanırsa o kadar harcayanlar. Ancak
paraları kadar yaşayanlar desek abartmış olmayız.
Başka bir ifade ile Türk-İş verilerine göre açlık sınırının 3.049
TL olduğu düşünülürse; bu gelirin altında geliri oldukları için aç kalanlar.
Ancak bu rakamın üzerinde geliri varsa; giysi alabilen,
ulaşım araçlarını, aksi halde bunların hiçbirini aklına bile getiremeyenler. Öyle
ya, asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu bir ortamdan başka ne
beklenebilir ki!
Yıl sonu yaklaşıyor. Yakında 2022 yılı için asgari ücret
görüşmeleri başlayacak. Yani yakında yine gündem asgari ücret olacak. Ama esas
bizim bu konuyu gündem etme sebebimiz geçen hafta bu yılki Ekonomi Nobelini
kazananlar açıklandı. Bu yıl ödül “asgari
ücretin günlük hayata etkisi” üzerine yaptıkları çalışmalardan dolayı David
Card, Joshua Angrist ve Guido Imbens isimli 3 ekonomiste verildi. Bu
araştırmacıların dedikleri şu, “asgari
ücretlere yapılan zamların istihdam üzerine olumsuz etkisi olmaz.”
Ve bu söylem ödül vericiler tarafından "geleneksel akla meydan okumak" olarak tanımlanıyor. Ve
bu tezlerini açıklarken "doğal
deneylerin" kullanılması konusunda öncülük ettikleri için bu ödüle
layık görüldüler. Doğal deneylerde,
hükümetlerin aldığı kararların etkisini ölçmek için gerçek hayatta
karşılaştığımız durumlar kullanılıyor, irdeleniyor. Yani günlük hayat tüm
çıplaklığı ile ortaya konulmaya çalışılıyor.
Özelikle ünlenen
araştırmalarında, New Jersey'de asgari ücretin saatte 4,25 dolardan 5,05
dolara yükselmesiyle 410 fast-food restoranının deneyimlerini analiz etmişler.
Vardıkları sonucu; “New Jersey eyaletinde bulunan fast-food restoranlarındaki
istihdam üzerinde herhangi bir değişime yol açmadığı görülmüştür.” şeklinde
belirtmişler.
Hemen şimdi sizlere sormak isterim.
Asgari ücret deyince
Türkiye’de ilk akla gelen isim kimdir?
Birçoğunuzun hemen “İş
AŞ Haydar BAŞ” diye mırıldandığını duyar gibiyim. Şu an ki asgari ücretin
açlık sınırının altında olduğunu hepimiz biliyoruz. Şimdi hep beraber, biraz
geriye gidelim ve düşünelim:
· Prof. Dr. Haydar Baş, hep parti programlarında
asgari ücretin altını çizmese idi;
· Prof. Dr. Haydar Baş, 2015 seçimlerinde “asgari
ücret 5.000 TL olmalı” demese idi;
· Hemen ardından Onu taklit eden siyasilerin de
2015 seçimlerde asgari ücret vaatlerini arka arkaya sıralamaya başlamaları ile
seçimde ana gündem asgari ücret olmasa idi, inan edin bu rakamları bile
göremezdik.
Bakınız, daha önce de Prof. Dr. Haydar Baş’a ait olan Milli
Ekonomi Modeli’nde bazı cümleleri dillendirenler Nobel Ödülü vb. birçok ödül
aldılar. Bu örnekleri burada sıralamak makalemizi çok uzatacağı için bu detayı
başka bir makalemize bırakmak istiyorum.
Şunu çok iyi bilelim, dünya sıra sıra Prof. Dr. Haydar
Baş'ın ortaya koyduğu Milli Ekonomi Modelinin maddelerini dillendirmeye devam
edecek. Modeli kısmi de olsa uygulayan BRICS ülkeleri nasıl ekonomik olarak çok
iyi noktalara geldilerse; modele ait cümleleri dillendirenler de ödül alamaya
devam edecekler.
Ne yazık değil mi? Ülkemizin, milletimizin bağrından çıkan
bir insan bir “sistem” oluşturuyor.
Bu sistemin bir cümlesini söylemek bile Nobel ödülü almak için yetiyor. Ama biz
hala bu modeli ülkemizde uygulamıyoruz.
Ve yine şunu çok iyi bilin ki; asgari ücret meselesi bu
modelin insanlığa sunduğu imkanlardan sadece birisi.
Aklın yolu birdir
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın ifadesi ile vakit daha da
geçmeden “aklımızı başımıza getirelim.”Yoksulluk sınırının üzerinde asgari
ücret belirlemeyi esas kabul eden “Milli Ekonomi Modeli”ni ve bu modelin
tam olarak uygulanabilmesi için BTP Genel Başkanı Hukukçu Hüseyin Baş ve
kadrosunu iktidar edelim.