Tarihi kayıtlardan anlaşıldığı üzere, üzerinde ait olduğu
iradenin ödemeyi taahhüt ettiği miktarı belirten birçok materyal para olarak
kullanılmıştır. Kilden yapılmış tabelalar bugün kullanılan banknotların
başlangıcı olarak kabul edilir. Para,
kısaca tarif edilmesi gerekirse “değiş-tokuşta kullanılan bir takas aracıdır.”
Bugün dünyada en yaygın kullanılan banknot olan ABD doları,
1785 yılında Birleşik Devletler’in resmi para birimi olarak kabul edilmiştir.
1861’de de ilk ABD banknotu dolaşıma girmiştir.
Yayılımcı bir politika izleyen ABD, doları tüm dünyaya
yayarak rezerve para yapmayı amaçlamış ve bunda başarılı olmuştur.
Rezerve para
“Uluslararası ödemelerde kabul görmüş ödeme aracı” demektedir. İkinci Dünya
Savaşı sonlarına doğru (1944) ABD’de Bretton Woods kasabasında toplanan
ülkeler, reserv para için iki projeyi değerlendirdiler. Ve bu toplantıda rezerv
para olarak ABD doları kabul edildi. Bu plana “White Plânı” denir. Bu plâna
göre ABD’de yaklaşık 22 milyar ABD doları değerinde külçe altın stoku
karşılığında ABD dolarının reserv para olarak Dünyaya ilan ediyor ve bir ons
(yaklaşık 31 gram) altını 35 ABD doları ile alıp satacak durumda olduğunu
vurguluyordu.
Rezerv para olarak ABD doları gerçekten bütün Dünya’da dal
budak sarmış ve hatırı sayılır bir piyasa yapmıştır (1).
ABD dolarını tüm dünyaya yayarak, bir anda hiçbir değeri
olmayan “kağıdını”, rezerv para olarak ABD doları kullanan tüm ülkelerin emek
ve kaynakları karşılığında değerli hale getirmiştir. Yani ikinci dünya savaşı
sonrası sömürgecilik, format değiştirmiş, tüm ülkeler adeta ABD’ye gönüllü
sömürge olmuştur. Para, artık bir takas
aracı olmaktan çıkmış “sömürü aracı” halini almıştır.
Bakınız Prof. Dr. Haydar Baş, bu durumu nasıl özetliyor:
“Kapital sistem, bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak yerine,
mutlu bir azınlığın ihtiraslarına odaklanmıştır. Günümüzde ülkeler kendi
paralarını basmak için kasalarında tuttukları “hard currency” denilen rezerv
para için faiz ödemek zorundadırlar. Böylece ülke ekonomisi büyüdükçe, piyasada
para ihtiyacı artmaktadır. Piyasadaki para ihtiyacını karşılamak için rezerv
para artırılmak zorundadır. Bu yönüyle ekonomi büyüdükçe, milli olmayan
paraların daha da artması ile ülke borç batağına daha da batmaktadır” (2).
Altının ons fiyatının 1944 yılında 35 dolar olarak
belirlenmesinden sonra, 1969’lara dolar altın karşısındaki değerini korumuştur.
Daha sonraki yıllarda dolar altın karşısında değer kaybetmeye başlamış ve
altının ons fiyatı yükselme trendine girmiştir. 1973 Petrol krizi ile 123
dolar, 1990 Körfez Savaşı ile 415 dolar, 2007 Amekika Mortgage Krizi ile 800
dolar seviyelerine ulaşmıştır. O yıllarda doların altın karşısında değer kaybı,
Merkez Bankalarında doları, rezerve para olarak tutan ülkeleri rahatsız etmeye
başlamıştır. Örneğin, Ekonomisinde 1200 Milyar ABD doları bulunduran Çin Halk Cumhuriyeti,
sık sık ABD dolarının değerinin arttırılmasını talep etmeye başlamıştır.
Hindistan, Japonya, Rusya ve Brezilya gibi ülkelerde ülke ekonomilerinde ciddi
tutarlarda ABD doları tedavül ettikleri için benzer taleplerde bulunmuşlardır.
İşin esası, doların aşırı değer kaybı, rezerv para olarak
kullanılma özelliğini kaybetmesine yol açmıştır. Ama bu sorunun adını o
günlerde kimse net olarak ortaya koyamamıştır. Yetmedi ABD’nin ordu ve
istihbarat gücü, insanlığa alternatif arayışlara yönelmesi konusunda korku
salmaktadır. Belki de en önemlisi kimse alternatif bir çözüm üretememektedir.
Rezerv Para konusunda tüm dünya tıkanmış, buna karşı çıkmaya başlamış ama
çözümsüzlükten “sömürülmeye devam edilmişlerdir.”
Buna dünya yanıt aramaktadır. İşte tam bu noktada Prof. Dr.
Haydar Baş, iktisat literatürüne güneş gibi doğmuştur. Milli Ekonomi Modeli ile
ekonominin tanımını değiştirmiştir. Literatüre “Milli Para” tanımını
kazandırmıştır. Milli para; “milletlerin
ürettikleri katma değer ve sahip oldukları kaynaklar karşılığı basılan
paradır.”
Paranın, O ülkenin “Emeği ve kaynakları karşılığı”
basılabilmesi iktisat biliminde büyük bir devrimdir. Dolayısıyla ülkelerin para
birimleri arasındaki parite, ülkelerin üretim gücüne göre belirlenecektir.
Başka bir ülkenin parası ya da ekonomisi, diğer ülkelerin ekonomisine direkt
etki edemeyecektir. Modeli tam olarak uygulayan ülkeler, kendi kendilerine
yeter hale gelecektir.
Milli Para tanımının ve ardından Milli Paralarla ticaretin
dünyada yayılması ile doların bugüne kadar devam eden direnci kırılmıştır.
Çünkü artık alternatif çözüm vardır. Tek rakam vereyim, sadece Çin ile Rusya
arasındaki ticarette doların oranı 5 yıl önce % 90 iken 2020’nin ilk çeyreğinde
% 50’nin altına düşmüştür. 1944’de altınla birebir eşleştirilen doların artık
tahtı yıkılmıştır. Kapital sistem çökmüştür.
Bugünlerde altının
yükselmesinin ana etkeni bazı ekonomistlerin dediği gibi "piyasadaki
likidite bolluğu yani paranın bollaşması" değildir. Tek sebep “kağıttan
imparatorluğun yıkılışıdır.” Dolar artık rezerv para özelliğini kaybetmiştir.
Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Para tanımı ve Milli Paralarla Ticaret,
doların dolayısı ile kapitalizmin sonunu getirmiştir.
Kaynaklar
1. Kargül,
D. Günümüzde Rezerv Para. Sosyoloji Konferansları, (43), 139-142
2. Prof.
Dr. Haydar Baş Milli Ekonomi Modeli Sosyal Devlet Milli Devlet, İcmal
Yayıncılık, 2018