Eğitimde Ailenin Önemi
İnsan
dışında diğer yaratılan canlıların birçoğu, sadece onu dünyaya getiren annenin
yavrusudur. Canlılar arasında öyle anneler var ki dünyaya getirmesine vesile
olduğu yavrusunu belki de hiç görmeyecek. Yumurtalarını bir yere bırakacak ve
gidecek. Yavrusuna hiçbir katkıda bulunmayacak. Çünkü dünyaya geldikten
itibaren onun bir anne baba desteğine ihtiyacı olmayacak. Yaratılıştan itibaren
ona yaşamanın kodları verilmiş. O sadece görevine odaklanan bir canlı
olacaktır.
Bazı
canlılar ise kısa bir süre anne babanın desteğine ihtiyaç duyacak, ayakları
üzerinde durmaya başladığı an, kendi başına yaşamaya devam edecektir.
Canlılar
içinde ana rahmine düştüğü andan itibaren başlayan, canlılık süreciyle birlikte
yardıma ve desteğe en fazla ihtiyacı olan, insan yavrusudur. Doğumla başlayan
bir süreç var ki annesiyle, babasıyla, çevresiyle; çok daha önemli bir yaşam ve
eğitim süreci başlar. En ufak bir ihmal, çocuğun maddi manevi gelişiminin
aksamasına, dolayısıyla rahatsızlığına zemin hazırlar. Çünkü insan yavrusu
mutlaka birilerinin destek ve korumasına muhtaç olarak doğacaktır.
Dünyaya
hazırlıksız ve korunaksız olarak gelen çocuk, yaşamını sürdürebilmek için bir
rehberden destek görmek zorundadır. Çocuğu, ilk günden itibaren hayata
hazırlayan, onun maddi ve manevi her türlü ihtiyacını karşılıksız olarak
gideren kişi onun anne ve babasıdır. Anne babalar, çocuklarına ana dilini,
toplumun kurallarını, kültürünü, inancını ve hayatı boyunca ona lazım olacak
her türlü bilgiyi öğretirler.
Çocuk
eğitimi çok zor ve girift bir mesele gibi de görülmemelidir. Çünkü yaratılış
olarak çocuk eğitime, maddi manevi şekillenmeye gayet uygun halde
yaratılmıştır. Yeter ki eğitim; doğru ellerle, doğru yerlerde ve doğru zamanda
yapılsın. Bu konuda bizlere en çarpıcı işareti veren, Âlemlere Rahmet Hazreti
Muhammed’dir (s.a.a.)
“Her doğan,
İslâm fıtratı üzerine doğar. Sonra, anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya
Mecusi yapar.” (Buhârî, cenâiz 92; Ebû Dâvut, sünne 17; Tirmizî, kader 5) (Fıtrat
"Allah Teâlâ'nın mahlûkatını kendisini bilip tanıyacak ve idrak edecek bir
hal, bir kabiliyet üzere yaratmasıdır." (İbn Manzur, Lisânü'l-Arab,
Beyrut, (t.y.), V, 55)
Anne
babasıyla yaşayan ve onlar tarafından ilgilenilen çocuklar, ailesini kendine örnek
olarak alırlar. Çalışmak ve başarılı olmak için daha iyi motive olurlar. Burada
örnek almaktan kastımız, aile üyelerinin mesleği değil, yaşam sırasında
oluşturdukları aile ortamı, aile sıcaklığıdır. Çocuk, sevgi, manevi destek,
ilgi ve şefkat duygularıyla yetiştiği takdirde başarılı ve gayretli olacaktır.
Aksi halde bu eğitimden mahrum olursa okul başarısı için gerekli olan
motivasyonu elde edemeyecek ve başarısı düşecektir.
Aile ile çocuk eğitimi arasındaki
ilişki
2006 yılında
Doç. Dr. Ünal Şentürk Malatya Milli Eğitim Müdürlüğü kapsamındaki okullarda
öğrencilerin karnelerine göre bir araştırma yapmış. Bu çalışmada "aile ile çocuk eğitimi
arasındaki ilişki ölçülmüş."
"En son
aldığı karnede iki, üç ve daha fazla zayıf olduğunu söyleyen öğrencilerin,
ailesi parçalanmış aile çocukları olduğu" tespit edilmiştir.
Dolayısıyla,
aile bütünlüğü olanların dersteki başarılarının daha yüksek olduğu görülmüştür.
Çalışmada dikkat çeken başka bir nokta, annenin çocuğun başarısında babadan
daha etkili olduğudur. Ünal Şentürk bu çalışmasında, anneleri ile birlikte
oldukları zaman arttıkça, çocukların başarılarının da arttığı görülmüştür.
Çocuğun okul
başarısında, yakınlarının kendisiyle ilgilendiğini hissetmesi oldukça
önemlidir. Anne babanın çocuğuyla ilgilendiğini göstermesi, onun başarısını
olumlu yönde etkilemektedir. Karnesinde üç ve daha fazla zayıfları olan
çocukların, % 65'i aile bütünlüğü bozulmuş olanlar, % 25'i ise anne babası
tarafından yeterince ilgilenilmeyen çocuklardır.
Derslerinde
başarılı olanların çoğunluğu ise; en fazla anne babasının kendileriyle
ilgilenen çocuklardır. Dolayısıyla, anne babanın çocukla ilgilenmesi veya
ilgilendiğini hissettirmesi, çocuğun başarısını olumlu yönde etkilemektedir.
Ekonomik,
sosyal, siyasal ve kültürel alanlarda faaliyet gösteren insan, bu alanda
uygulamaya koyduğu ve başarılı olduğu her türlü tutum ve davranışı, içine
doğduğu ailede erken yaşta, kolay, çabuk ve doğrudan öğrenmektedir. Bunlar,
kişiye hazır olarak aile büyükleri tarafından sunulmaktadır Hangi koşulda
olursa olsun eğitim, her ailenin fonksiyon gördüğü en etkin alan olmaktadır.
Özellikle
kişinin sosyal gelişiminin temeli aile ortamında atılmakta ve ilk terbiye bu
ortamda alınmaktadır. Normal ve mutlu bir aile ortamında yetişen kişi, anne
babasına benzemek istemektedir.
Zekâ
gelişiminde diğer önemli bir etken, var olan cevherin kendini ortaya
çıkarabilmesi için uygun ortamın bulunmasıdır. İlk yaşlarda uygun beslenme,
anne babanın uyarması ve ilgisi, zekâyı, ileri veya geriye götürebilmektedir.
İlgi ve uyarılmanın yetersizliği veya yokluğu, sonraki çabalarla tamamen
düzeltilememektedir. Örneğin, şiddetli tartışmaların yoğun yaşandığı,
çocuklarına ilgisiz, sorunlu bir aile ortamında büyümüş çocuk, fiziksel açıdan
problemsiz doğsa da zekâ gelişimi yavaş olmaktadır. Bu yapılan bilimsel
çalışmalarla gösterilmiştir.
BLOOM(1964)’ün yaptığı bir çalışmaya
göre; 17 yaşına kadar olan zihinsel gelişmenin %50’si 4 yaşına, %30’u 8 yaşına,
%20’si ise 17 yaşına kadar tamamlanmaktadır.
Çocuk,
özellikle okul öncesi dönemde duygu, düşünce, tutum ve davranışlarında etkili
olacak, onu taklit ederek kendine model alacak kişi ve kişilere büyük ihtiyaç
duyar. Bu bağlamda, ailedeki anne ve babanın varlığı önemlidir.
Hayatı,
toplumu tanıma ve ona uyma konusunda bir rehber konumundaki ebeveyne çocuk
büyük oranda ihtiyaç hisseder. Çocuğun okula, okuldaki arkadaşlarına uyum
sağlaması ve bu uyum ile yakından ilgili olan okuldaki başarısı konusunda da
model alınacak ve onun varlığından etkilenilecek ebeveynin varlığı oldukça
önemlidir.
Ebeveynin
varlığı ve ilgisi; çocuğa güven duygusu vermekte, psikolojik destek sağlamakta
ve çocuğu ders konusunda motive ederek okul başarısını artırmaktadır. Anne
babanın, çocuğun eğitimle ilgisini göstermesi açısından okul ziyaretleri
yapmaları ve veli toplantılarına katılmaları oldukça belirleyici olmaktadır.
Velisi toplantılara katılan çocuk, kendisiyle ilgilenildiği ve eğitim konusunda
desteklendiğini düşünerek derslerine daha çok çaba göstermektedir. Derslere
gösterilen ilgi ise, çocuğun ders başarısını artırmaktadır.
Okuldaki
başarısızlık konusunda benzer bir araştırma yapan Şermin; "çocuğun içinde
yaşadığı aile ortamının niteliği, onun başarısını direkt etkilemektedir."
demiştir.
Çocuğun
sıcak ve ilgili bir aile ortamında olması kendisini ailenin ve toplumun bir
parçası, üyesi olarak hissetmesini sağlar. Bu duygu, onun kendisi hakkında
olumlu düşünmesini, kendine güvenmesini sağlayarak çocuğun benlik değerini
olumlu yönde etkilemektedir. İçinde yaşadığı gruba ait olduğu fikrini taşıyan
çocuk, kendisi hakkında iyi fikirlere sahip olarak yüksek benlik değerini elde
etmektedir. Yapılan araştırmalara göre bu düşüncede olan çocuklar da okul
başarısı daha yüksektir.
Ebeveynlerinin
yakın ilgi ve desteğini yanında hisseden çocuk, hayatın her alanında kendini
ifade edecek bir öz güven sağlamaktadır. Aile büyükleri tarafından motive
edilen çocukta, ders çalışmak, akademik başarını yükseltmek, hedef koymak,
gelecekle ilgili planlar yapmak istek ve düşüncesi belirmektedir. Bunlar toplam
olarak, çocuğun eğitim sürecini doğrudan etkileyerek okuldaki başarını
yükseltmektedir. Kendisiyle yeterince ilgilenilmeyen, bedensel, zihinsel ve
psikolojik ihtiyaçları karşılanamayan, çalışmak ve başarılı olmak konusunda
teşvik edilmeyen, uygun davranış modellerinden yoksun çocuk, iyi bir eğitim
süreciyle tanışamamakta ve bunlara bağlı olarak da okuldaki başarısı
düşmektedir.
Ebeveynin
varlığı ve ilgisi; çocuğa güven duygusu vermekte, psikolojik destek sağlamakta
ve çocuğu ders konusunda motive ederek okul başarısını artırmaktadır. Anne babanın, çocuğun eğitimle ilgisini
göstermesi açısından okul ziyaretleri yapmaları ve veli toplantılarına
katılmaları oldukça belirleyici olmaktadır. Velisi toplantılara katılan çocuk,
kendisiyle ilgilenildiği ve eğitim konusunda desteklendiğini düşünerek
derslerine daha çok çaba göstermektedir. Derslere gösterilen ilgi ise, çocuğun
ders başarısını artırmaktadır.
Featherstone
ve ekibi 1993 yılında, yaşları 11 ile 14 arasında değişen 530 öğrenci üzerinde
bir araştırma yapmışlardır. Sonuçta, her iki ebeveyniyle bir arada yaşayan
çocukların, diğer çocuklara kıyasla okula devamsızlık veya geç kalma
oranlarının daha düşük olduğu, okul başarılarının daha yüksek olduğu, daha
fazla olumlu davranış sergiledikleri ve öğretmenleri tarafından daha olumlu değerlendirildiklerinin
gözlendiğini belirtmektedir.
Başka bir
çalışmaya göre, çocukların aile yapısı, ailedeki eğitim düşüncesi, kardeşleri
arasındaki yeri ve özlük üveylik durumu çocuğun eğitimdeki başarısını doğrudan
etkilemektedir. Çocuğun ihmal ve kötü muameleye maruz kalması; geçimsizlik ve
huzursuzluğun hâkim olduğu bir aile yaşantısına sahip olması, onun eğitimdeki
başarısını engellemektedir. Dolayısıyla, çocuğun içinde yaşadığı aile ortamının
niteliği, onun başarısını etkilemektedir.
Eğitimde
okul daha önemlidir diye düşünenler, okuldaki disiplinli ve sistematik eğitimin
çok önemli olduğunu belirtmekteler.
Bu konuda
şunu belirtmek isterim. Evet, okul sistematik ve disiplinli olarak bilgilerin
verildiği merkezlerdir. Buna katılıyorum. Ancak, sizlere bir örnek vereceğim.
Güzel bir su kaynağının olduğu bir çeşme düşünün. Her gün o çeşmeye gidip eve
su getiren bir çocuk düşünün. Bu çocuk her gün evden delik bir kap ya da elek
alarak giderse eve o güzelim sudan eve getirebilir mi?
Çeşmeden eve
suyu çocuğun getirmeyi başarması için, sağlam, delik olmayan bir kap ile
çeşmeye gitmesi gerekir. İşte bu durum ailesi tarafından desteklenen çocuk ile
desteklenmeyen çocuğun durumu gibidir. Bu nedenle okuldaki eğitimden de
istifade edebilmek için ailenin katkısı şarttır.
İnsan gönüldür gönül
Bilge insan
Prof. Dr. Haydar Baş’ın toplumda en büyük ve karlı yatırımın insana yapılan
yatırım olduğunu vurgular. İnsanın da özellikle gönül yapısına, manevi
eğitimine daha fazla önem verilmesini işaret eder. Müthiş bir tespitle insanı
bir cümlede özetler. “insan gönüldür gönül”
Kurumların,
işletmelerin, toplumların insanla şekilleneceğini dolayışla ilk ele alınacak
davanın, gayretin insan olgunu da “önce insan” teziyle ortaya koymuştur.
Meselenin
iyice anlaşılması için ise şu örneği verir: “Bıçak bir alettir. Bıçak, onu
kullanan insanın niyeti ve gayretiyle değer bulur. Bıçak, annenin elinde aile
fertlerine yemek yapmak için kullanılan bir alettir. Kasabın elinde rızkını
kazanmaya sebep bir alettir. Doktorun elinde hayat kurtaran bir alettir.
Katilin elinde adam öldürmeye sebep olan bir alettir. Aynı alet, kullanan
kişinin niyet ve gayretiyle bakınız nasıl şekil değiştiriyor. Bu sebeple asıl
olan insandır. İnsanı ihmal ederek başarı elde etmenin imkânı yoktur.”
Yarınların
daha mutlu, daha zengin, daha huzurlu bir dünya olmasını arzulayanlar;
geleceğin garantisi olan çocukların eğitimine önem vermeli ve doğru olan
eğitimin aile ile başladığını; ailenin de bir eğitim ocağı olduğunu kabul etmelidir.
Bu birbirini tamamlayan zincir halkaları gibidir. Çocuk önemlidir ama istenilen
eğitimi verecek sağlam aile yapısı olmadan istenilen netice yine elde
edilmeyecektir.
Önce anne
baba ve kardeşler eğitilecek, sonra çocuklar. Sonra o çocuklardan sağlam bir
aile yapısı oluşacak. Bu sefer onlar kendi çocuklarını istenilen şekilde
yetiştirecek. Zincir aksamadan kopmadan devam ettiği süreç o toplum kendi
geleceğini de garanti altına almış olacaktır. Bu konuda de en büyük destek baba
devlet anlayışına sahip; milli bir eğitim, milli bir ekonominin esas alınacağı “sosyal
devlet milli devlet” anlayışından geçer.
Dr. Öğretim
Üyesi Ali Bestami Kepekçi