Covid-19 aşısı
bulundu, ama!
4.Nisan.2021 tarihli makalemin başlığı.
Ne demiştik o gün?
Özetleyelim.
“Aşılar bulununca,
artık "kara göründü" diye sevindik. Ama ne var ki, Coid-19'dan
dünyada her gün on binden fazla insan ölmeye devam ediyor. Masum insanların
ölümüne üzülmemek imkânsız. Hele bir de bu ölümlerin "aşısı bulunmuş"
bir "bulaşıcı hastalık"tan dolayı olması ne acı değil mi?
Bir yanda aşı bulunur
bulunmaz nüfuslarını defalarca aşılamak için yeterli doz satın alan zengin
ülkeler, bir yanda Fikri Mülkiyet
Hakları paylaşımı konusunda önemli politika değişiklikleri olmazsa 2023 veya
2024'e kadar Covid-19'a karşı aşılanamayacak düşük gelirli ülkeler.
23 Şubat 2021'de DTÖ
toplantısında, Amerika Birleşik Devletleri ve aşılara hazır erişimi olan az
sayıda zengin ülke, Hindistan ve Güney Afrika'nın aşılar da dâhil olmak üzere
covid-19 teknolojilerine patent uygulama zorunluluğundan pandemi dönemi için
geçici olarak feragat etme önerisini engellediler.
Aşıların her yerde
herkesin kullanımına açık olmalarını sağlamalıyız. Dozları paylaşmak, engelleri
kaldırarak üretimi artırmak ve geride kalan toplulukları hedeflemek için
verileri etkin bir şekilde kullanmamızı sağlamak bu krizi sona erdirmenin
anahtarıdır.
Süreç bize önemli bir
yeni yol sunuyor.
Gelin dünya barışı
adına, "önce insan" diyelim.”
Gelelim bugüne: “Dünya Sağlık Örgütü
tweeter aracılığıyla çağrıda bulundu”
Açıklama şu şekilde:
“Bu soruna çözüm
bulunmalı. Aksi halde pandemiden kurtulmak imkansız.
#COVID19 aşı
bulunabilirliği: Yüksek gelirli ülkeler 100 kişi başına 133 doz aşı. Düşük
gelirli ülkeler 100 kişi başına 4 doz aşı.
Pandemi sonu ancak şu
şekilde gelir:
1. Aşı teslimine öncelik verildiğinde #COVAX
& AVAT
2. Ne zaman G20 ülkeleri doz paylaşımı
taahhütlerini yerine getirmeli.
3. Bilgi, teknoloji ve lisanslar
paylaşıldığında ve fikri haklardan feragat edildiğinde”
Dünya sağlık örgütünün yayınladığı tweetler böyle.
Afrika'da aşılarını tamamlayanların sayısı yüzde 5'in bile
altında. DSÖ'nün, bu yıl sonuna kadar tüm ülke nüfuslarının yüzde 40'ının, 2022
ortasına kadar ise yüzde 70'inin aşılanmasını hedeflemişti. Genel Direktörü Dr.
Tedros Adhanom Ghebreyesus’un açıklamalarına göre bu hedefin gerçekleşmesi için
en az 11 milyar doz aşı gerekiyor. Çözüm olarak da örgüt, özelikle aşı üretici
firmaların patent hakkı feragatında bulunmalarını görüyor. Dr. Ghebreyesus,
böylece dünyada aşı arzının artacağını ve teknoloji paylaşımı sayesinde yerel
aşı üretiminin teşvik edilerek aşı dağılımının kolaylaşacağı görüşünde.
Yukarıda alıntı yaptığımız eski yazımızda da belirttiğimiz
gibi, Dünya Ticaret Örgütü, daha önce bu konuyu görüşmek üzere bir araya
gelmişti. Ama ne var ki; büyük yerli ilaç endüstrisine sahip İngiltere,
İsviçre, AB ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere yüksek
gelirli ülkeler bu teklife karşı çıkmış idi.
Bu ülkeler, fikri mülkiyet haklarının korunmasının araştırma
ve yeniliği teşvik ettiğini ancak bu hakların askıya alınmasının aşı arzında
ani bir artışla sonuçlanmayacağını savunuyorlar.
COVAX ve AVAT gibi kampanyalarla güya yüksek gelirli
ülkeler, düşük gelirli ülkelere yardımda bulunmuştu. Ama bu devede kulak bile
değil. Dr. Ghebreyesus’un açıklamalarına göre örneğin nisan ayında, küresel
çapta uygulanan 700 milyon aşının sadece yüzde 0,2'lik kısmının düşük gelirli
ülkelerde yapılmış.
Mayıs 2021’de konuyu tekrar gündemine alınan Dünya Ticaret
Örgütü toplantısında fikri mülkiyet hak devri için gerekli oy sayısı tamamlanamasa
da 100’ün üzerinde ülke bu fikre sıcak baktığını belirttiler. ABD de bu süreçte
Kovid-19 aşılarına fikri mülkiyet hakkı istisnası getirilmesini isteyen ülkeler
arasına katıldı. Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Von der Leyen ise öneriyi
görüşebileceklerini dile getirdi. İnsan söylemeden edemiyor. Acaba ABD,
gerçekten karar için kendisinin oyu yeterli olsa idi aynı kanaati belirtecek
miydi? Bilinmez.
DSÖ’nün önemsediği bu görüşlerin
hepsi de tavsiye hükmünde açıklamalardan öteye gidemedi
Uluslararası İlaç Üreticileri ve Dernekleri Federasyonu bu
gelişmeleri “hayal kırıklığı” olarak nitelendirdi. Pfizer ile birlikte m-RNA
aşısını geliştiren Prof. Dr. Uğur Şahin de bu gelişmelere karşı çıkanlardan.
Patent hakkından feragatın basit bir konu olmadığını ve “sorunun lisans
vermekle bitmediğini” dile getiren Şahin, aşı üretiminin 20 yıllık bir
tecrübeye dayandığını söyleyerek; tüm dünyaya arz edilecek aşının aynı kalite
ve nitelikte olması gerektiğinin altını çiziyor. Dr. Şahin, daha çok “yetkin
olan üreticilere özel lisanslar vermek” taraftarı. Ama şu ana kadar böyle bir
gelişme de olmadı.
Üretici firmalar, “arge çalışmaları için yaptıkları için
yaptıkları yüksek finansal yatırımlarla Kovid-19 aşısını mümkün kılan ilaç
şirketlerinin mağdur olacakları adeta kamulaştırılacakları” iddiası ile bu
görüşe karşılar.
Elle tutulan bir gelişmenin hâlâ olmadığı bu konuda,
tarafların kanaati böyle.
Bakalım sonuç ne olacak?
Öyle ya; “kaynakların
sınırlı, ihtiyaçların sınırsız olduğunu” savunan kapital sistemin hâkim
olduğu dünyada başka ne beklenir ki!
Atı
alan Üsküdar’ı geçti!
Bazen hayal ediyorum, SARS-CoV-2 virüsünü insanlaştırıyorum.
Sanırım, virüs şimdilerde bize gülüyordur. Biz daha virüse öyle mi müdahale
edelim böyle mi müdahale edelim karar veremedik. Bir yanda para için bilgisini
paylaşmayanlar, bir yanda aşı karşıtları. Virüs ise, tam gaz muhatap olduğu
insanlığı daha da çok tanıyarak her gün kılıktan kılığa girerek ( mutasyona
uğrayarak) daha da güçleniyor.
Gelin dünya barışı
adına, "önce insan" diyelim.
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi