Anasayfa
  • Ekonomi
  • İslam
  • İlçeler
  • Güncel
  • Analiz
  • Eğitim
  • Siyaset
  • Spor
  • Kültür & Sanat Teknoloji Sağlık Dünya Türkiye Videolar
  • Ara
SON DAKİKA:
17:14
Türkiye'nin Lökomotif Sektörü İnşaat'ta Maliyetler Katlandı
14:14
Kedi ve Köpekler İçin Kuduz Aşılama ve Kimliklendirme Çalışmaları Devam Ediyor
13:46
Bir Şampiyonluk Haberi de Karateden
10:35
Hayvansal Üretim Sinyal Veriyor
09:13
Tarım Zehiri Kullanımı Tarım İhracatını Tehdit Ediyor
08:43
Altın fiyatları 10 Ağustos 2022
Video Galeri Foto Galeri Yazarlar Üye Paneli
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
  1. Köşe Yazarları
  2. Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi
  3. Kendi hesabını yapmayanın hesabını başkaları yapar
08 Mart 2021 - 19:08
Güncelleme: 10 Mart 2021 - 14:50

Kendi hesabını yapmayanın hesabını başkaları yapar

08 Mart 2021 - 19:08
Güncelleme: 10 Mart 2021 - 14:50
Yorumlar
TAKİP ETTAKİP ET
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Yorumlar
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi

Kendi hesabını yapmayanın hesabını başkaları yapar

Bir süredir, tarihi göç penceresinden okumaya devam ediyoruz.

24 Temmuz 1923.

Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın ifadesi ile 'Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedi' olan Lozan Barış Antlaşmasının imzalandığı tarih.

21 Kasım 1922'de başlayan Lozan Konferansı, İtilaf Devletlerinin Sevr Antlaşması’nı temel alma yönündeki dayatmasına Türkiye'nin direnmesi ve görüşmelere zaman zaman ara verildiği için sekiz ay sürmüştü. Azınlıklar konusunda Türk tarafı ‘Türkiye’de ırki azınlıkların bulunmadığını, ırki ya da dilsel azınlıkların himayesi prensibinin kabul edilemeyeceği” konusunda net bir kararlılık göstermiştir (Ahmet Yavuz, Lozan Barış Konferansı Tutanakları, s.173, s.179, s.195, s.198 Dışişleri Bakanlığı, Ankara,1968). 

Bu antlaşmanın azınlıklar maddesi, kanımca Mustafa Kemal’in dolayısıyla yeni kurulacak Türkiye Cumhuriyeti’nin göç politikasının da ilan edilmesidir.

Lozan görüşmelerine Türkiye adına katılan İsmet Paşa, hatıratında azınlıklar bahsinde şunları yazar:

“Bu konuda Lozan’da büyük baskılara maruz kaldık. Cihan Harbi içinde bütün dünyaya karşı padişah hükûmetinin yardımı ile haksız iftiralara uğradık. Padişah hükûmeti, millete tevcih edilen suçları kabul edip, bir takım insanlara yükleyerek, memleketi bu suçların bahanesi altında hazırlanan suikastlara karşı koruyabileceğini zannetmiştir. Karşımızda bulunan galipler, suçları bir defa memlekete yükledikten sonra onu yapanları adları adlarına ehemmiyet vermeksizin cezayı tabiatıyla millete yükleyeceklerdi. Bu sebeple biz Lozan’da ekalliyetler meselesinden dolayı büyük sıkıntı çekmişizdir.”( İsmet İnönü, İsmet İnönü’nün Hatıraları Lozan Antlaşması, c:1, Yenigün Haber Ajansı Baskı ve Yayıncılık, İstanbul, 1998)  

Azınlıklara kötü davranıldığı konusu, devletlerin Osmanlı’ya müdahalesine bir bahanesi yapılmıştır( Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk, 4. Baskı, Aralık-2017, s:787). (ekalliyet: azınlık)

1923 Yılında imzalanan Lozan Antlaşması üzerine kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti, Lozan’dan gelen model çerçevesinde yalnızca gayri Müslim din gruplarına azınlık statüsü tanımıştır. Bunun dışında her Türk vatandaşı azınlık değil, aksine çoğunluğun eşit bir parçası olarak ele alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti bu modeli ile 20. Yüzyıl boyunca uyum içinde varlığını sürdürebilmiştir (Tunç H., Uluslararası Sözleşmelerde Azınlık Hakları Sorunu ve Türkiye, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 8(2)).

Bu tarihi antlaşma ile netleşen azınlık tanımı, hemen ardından Türkiye ile Yunanistan arasında gerçekleştirilmiş olan karşılıklı nüfus değişiminin de esasını oluşturmuştur.

Bu dönemde de göç uluslararası siyasetin yine önemli bir parçasıydı. Ki birçok tarihçi iki Dünya Savaşı arasını “Mülteciler Dönemi” olarak adlandırır. Özelikle yeni kurulan ulus devletlerde kalan azınlıklar ve bunların göçleri meselesi dönemin en önemli gündem maddesi idi. “Kendi hesabını yapmayanın hesabını başkaları yapar.” ölçüsü gereği, o günkü toplu durumda “göç politikasını kendisi belirleyemeyen ülkeler başka ülkelerin göç politikalarına alet olmak zorunda kalmışlardır”.

“Türkiye-Yunanistan Nüfus Mübadelesi veya Değişimi” ile iki ülke sınırlarında yaşayan kişilerin, din esasına göre yer değiştirmesi kararlaştırılmıştır. Türk topraklarında yerleşmiş olan Rum Ortodoks dininden olanlar ile Yunan topraklarında yerleşmiş İslam dininden olanlar karşılıklı olarak yer değiştirilmiştir.

Avrupa Hristiyan ülkeleri, Osmanlıdan geri kalan toprak parçalarını birçok parçaya bölmek de kararlı idi. Sevr Antlaşmasında bunu net olarak görmekteyiz. Sevr’i uygulamak için en büyük kozları azınlık meselesi ve bu konuda ellerini güçlendiren en önemli konu da padişah hükümetine uygulattırdıkları göç politikası idi.

Kurtuluş Savaşı sonrası Anadolu’da ciddi bir insan gücü açığı ortaya çıkmıştı. Türkiye'de o dönemde nüfus yoğunluğu metrekare başına 13 kişiydi. Bu rakam Yunanistan'da 49, Romanya'da 62, Bulgaristan'da 58 kişiydi.

Osmanlı politikası gereği, Türkler savaşlarda ölürken, ticaret ve tarım büyük oranda gayrimüslimlerin kontrolüne geçmiş idi. Savaşlar nedeniyle erkek ve Müslüman nüfusun neredeyse sıfırlanması Anadolu'yu bir harabeye çevirmişti.

Falih Rıfkı Atay 1923-24 yıllarında Anadolu’yu bakın nasıl tasvir ediyor:

“Her yerde bağlar bozulmakta, zeytinlikler yabanileşmekte veya kesilmekte, balık avcılığı ölmekte, çarşılar kapalı durmakta idi… İzmir'den Uşak’a doğru yalnız tüten harabeler ve enkaz arasından geçmiştik…Baştan başa ziraati ile ticareti ile, zanaatleri ile, şehirleri, kasabaları ve köyleri ile, yeniden “inşa” edilecek, maddi ve manevi inşa edilecek bir vatan ve 12 milyon İngiliz lirası, yani iyice bir anonim şirket sermayesi kadar bir bütçe!"(Atay, F. R. (2008). Çankaya. İstanbul: Pozitif Yayınları).

Kurtuluş Savaşını yaptığımız ülkelerin mensupları ülkelerine iade edilirken, zulümle karşı karşıya olan öz ve öz kendi vatandaşlarımız Misak-i Milli Sınırlarına göç ettirilmiş idi. Bu bağlamda Rumeli'den göçler Türkiye'nin İki Dünya Savaşı arası dönemde yaşadığı Ulusal Güvenlik ve Savunma sorunu bağlamında önemli bir Müslüman ve erkek nüfus kaynağı oluşturdu. Balkanlar'dan Türkiye'ye göçler sonucunda 1927 yılından sonra işlenen toprakların yüzölçümünde %35'lik bir artışın olduğu görülmektedir.

“Elhamdülillah Türk'üm” diyen herkesi dini kimliği üzerinden Türk olarak tanımlayan anlayış ile gelen göçmenlerin iktisadi ve demografik faydası takdire şayandır.    

Bir yanda Müslümanlığı ile övündüğümüz Osmanlının göç politikası ve sonuçları, bir yanda dinsizlikle itham ettiğimiz Mustafa Kemal’in göç politikası ve sonuçları.

Şunu hiçbir zaman unutmayalım. Müslüman feraset sahibidir. Şimdi anladık mı gerçek Müslüman kim?  

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı 1401 defa okunmuştur.
  • YORUMLAR
adlı kullanıcıya cevap x

Yazarın Diğer Yazıları

  • Sabit-i Kadem Olmak - 18 Nisan 2022
  • SARS-CoV-2'nin Omicron varyantına karşı bağışıklık koruması için takviye dozu olarak mRNA aşıları öneriliyor - 07 Ocak 2022
  • Hep asgari ücreti konuşuyoruz, ya efektif ücret - 17 Aralık 2021
  • Efendilik mi Uşaklık mı? - 06 Aralık 2021
  • Güçlendirici doz nedir? - 06 Aralık 2021
  • Hekim ücretlerine zam gelmiş! - 04 Aralık 2021
  • Hani %70 ile toplumsal bağışıklık kazanılacak idi! Sorun ne? - 29 Kasım 2021
  • Karar sizin - 27 Kasım 2021
  • Suçlu vatandaş mı? - 18 Kasım 2021
  • Şu renkli harita ne işe yarıyor? - 17 Kasım 2021
  • Ne olacak bu işin sonu? - 16 Kasım 2021
  • Bilmiyorlar ki söylesinler - 06 Kasım 2021
  • Gelin dünya barışı adına, "önce insan" diyelim - 01 Kasım 2021
  • Yoksa biz bağımsız değil miyiz? - 29 Ekim 2021
  • Beyaz adam kim? - 21 Ekim 2021
  • Aklımızı başımıza getirelim - 18 Ekim 2021
  • Bu devran hep böyle sürüp gitmez ki! - 16 Ekim 2021
  • Sapere Aude! - 10 Ekim 2021
  • Sen de Haklısın! - 24 Eylül 2021
  • Yolunuz, yolumuz açık olsun - 16 Haziran 2021
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 8
Köşe Yazarları
Prof. Dr. Haydar Baş
Prof. Dr. Haydar Baş
Hz. Yusuf misali
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi
"Kalpleri sizinle kılıçları size karşı"
Alaaddin Özkar
Alaaddin Özkar
Gelin Bugün Ağlayalım!
Kerbela Ehl-i Beyt'in soykırımdır
Uğur Kepekçi
Kerbela Ehl-i Beyt'in soykırımdır
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi
Doç. Dr. Ali Bestami Kepekçi
Sabit-i Kadem Olmak
Mustafa Çobanoğlu
Mustafa Çobanoğlu
Su Kuyruğunu da Gördük
Krala Ateş Edeceksen Öldüğünden Emin Ol…
Selim Baytürkmen
Krala Ateş Edeceksen Öldüğünden Emin Ol…
Arifler ölmez maruf olur, aşıklar ölmez maşuk olur (Akın Aydın)
Misafir Kalem
Arifler ölmez maruf olur, aşıklar ölmez maşuk olur (Akın Aydın)
Çok Okunan Haberler
49 Filminin Kilis Çekimleri devam ediyor
49 Filminin Kilis Çekimleri devam ediyor
Lütfi Dabanıuzun vefat eti
Lütfi Dabanıuzun vefat eti
Kilis Polateli OSB'de ilk fabrikanın temel kazma çalışmaları başladı
Kilis Polateli OSB'de ilk fabrikanın temel kazma çalışmaları başladı
Ana Sayfa
Ekonomi
İslam
İlçeler
Güncel
Analiz
Eğitim
Siyaset
Spor
Kültür & Sanat
Teknoloji
Sağlık
Dünya
Türkiye
Videolar
Foto Galeri
Video Galeri
Köşe Yazarları
Biyografiler
Vefatlar
Üye Paneli
Günün Haberleri
Arşiv
Gazete Arşivi
Anketler
Hava Durumu
Gazete Manşetleri
Nöbetci Eczaneler
Namaz Vakitleri
  • Analiz
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Güncel
  • İlçeler
  • İslam
  • Kültür & Sanat
  • Sağlık
  • Siyaset
  • Spor
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Biyografiler
  • Vefatlar
  • Üye Paneli
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Gazete Arşivi
  • Anketler
  • Hava Durumu
  • Gazete Manşetleri
  • Nöbetci Eczaneler
  • Namaz Vakitleri

  • Rss
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

kilispostasi.com Haber Portalı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na %100 uygun olarak yayınlanmaktadır. Ajanslardan alınan haberlerin yeniden yayımı ve herhangi bir ortamda basılması, ilgili ajansların bu yöndeki politikasına bağlı olarak önceden yazılı izin gerektirir.