Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde yayımlanan 29.01.2016 tarihli yazısıdır
Hayatı yoğun baskılar, çile ve meşakkat ile geçmiş Ehl-i Beyt imamlarının dördüncüsü Ali bin Hüseyin İmam Zeynelabidin'dir.
Babası şehitlerin efendisi İmam Hüseyin ile Kerbela'da bulunmuş, çok hasta olduğu için öldürülmekten kurtularak Ehl-i Beyt soyunu devam ettiren mübarek isim olmuştur.
Şeyh Tusi, Muhammed Bakır'dan şöyle nakletmektedir: "Hüseyin Irak'a hareket edince, Peygamberin eşi Ümmü Seleme'ye bir vasiyet, bazı kitaplar ve başka şeyler emanet olarak bıraktı ve ona dedi ki: Sana en büyük oğlum geldiği zaman verdiğim şeyleri ona ver.
Hüseyin şehit edilince Ali bin Hüseyin Ümmü Seleme'nin yanına geldi, o da Hüseyin'in kendisine bıraktığı bütün emanetleri ona verdi."
Esasen İmam Hüseyin'in Kerbela'da şehit edildiği an, Ali bin Hüseyin'in imameti başlamıştır.
O'nun yaşadığı dönem, Emeviler'in yoğun baskıları altında geçmiştir. Bu baskılar altında açıktan değil de, gizli bir kıyamı tercih etmiştir.
Ali bin Hüseyin'in imametinin başında kendisinin katılmadığı iki hareket ile Emeviler'e baş kaldırılmış; Tevvabun Hareketi ve Muhtar Ayaklanmasının her ikisi de başarıya ulaşamamıştır.
Mevcut ortamda Emevi devletinin artan baskısı halkı sindirmiş; Ehl-i Beyt sevdalılarının dağılmasına, köşelerine çekilmesine neden olmuştur.
Bu şartlarda imamın ilk işi, dağılan Ehl-i Beyt taraftarlarını toplamak ve doğru İslam akaidi ile onları Emeviler'e karşı manen güçlendirmektir.
İmam, siyasi iktidarın bidatlerine ve tahriflerine karşılık öncelikle bunları görecek cemaati oluşturma yolunu seçmiştir. Halkı eğitirken yoğun baskılara karşı dua kalıplarını kullanmıştır. Denilebilir ki, dua kalıpları onun sessiz kıyamının silahları idi.
Bir gün Mekke yolunda hacca giderken kervandakilerden biri dönerek İmam'a açıktan cihadı neden terk ettiğini sordu. O da şöyle buyurdu: "Eğer etrafımda imanlı ve fedakâr insanlar bulsaydım, cihadı ve mücadeleyi hacca tercih ederdim."
Şu örnek, Emeviler döneminde halkın Ehl-i Beyt'e karşı nasıl cahil bırakıldığını ve yanlış yönlendirildiğini göstermektedir.
Kerbela katliamından sonra esir bir şekilde Şam'a getirilen Ehl-i Beyt'in mübarek fertleri, Şam pazarındaki mescidin önünde bekletilirken, yaşlı bir adam ileri çıkarak: "Allah'a and olsun ki, sizi öldürdü ve fitne ateşini söndürdü."
Yaşlı adam bu çirkin sözlerden çok sarf etti ve sonunda İmam ona dönerek: "Kur'an okumuş musun" diye buyurdu.
Yaşlı adam: "Evet, okumuşum" dedi.
İmam: "Acaba bu ayeti okumuş musun?" Dedi ki: "Ben buna karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum." (Şura 23)
Yaşlı adam: "Evet, okumuşum."
İmam: "Peygamberin akrabaları ve Ehl-i Beyt'i biziz. Acaba şu ayeti okumuş musun: Akrabaya hakkını ver." (İsra, 26)
Yaşlı adam: "Evet, okumuşum."
İmam: "Kendilerine haklarının verilmesiyle emrolunan Peygamber'in yakın akrabaları bizleriz" diye buyurdu.
Yaşlı adam: "Gerçekten siz onlar mısınız?" diye sordu.
İmam: "Evet, onlar biziz" deyince, yaşlı adam "Allah'ım, tövbe ettim. Allah'ım! Ben Muhammed Peygamberin Ehl-i Beyt'ini öldürenlerden uzağım. Ben önceden defalarca Kur'an okumama rağmen şimdiye kadar bu gerçekleri bilmiyordum" demiştir.
İmam'ın Sahife-i Seccadiye isimli dua risalesi, Ehl-i Beyt'i unutan bu cahil halkı eğitmek için kullandığı dua kalıplarını içerir.
İmam Zeynelabidin'den bugüne kalan Hukuk Risalesi ise kâmil insan modelini haklar ile ortaya koymaktadır.
Her anını ibadetle geçiren İmam günde 1000 rekât namaz kılardı.
İmam Zeynelabidin'in ekolü, Allah'ın varlığı ve birliğini kabul ile başlar, Emeviler'in devreden çıkarmaya çalıştığı Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyti'nin önemini anlatır, tövbeyi, şükrü, tevekkülü, kanaati, tefekkürü, tevekkülü, kazayı ve kadere imanı, müminin vasıflarını, adaleti, nefis terbiyesini öğretir.
İmam Zeynelabidin döneminde, Ehl-i Beyt ilim mektebi denilebilecek büyük bir hizmet başlamış; tefsir, fıkıh, hadis sahasında güçlü bir düşünce mektebi kurulmuştur.
Şeyh Tusi'ye göre, İmam Zeynelabidin'in oğulları ve kardeşleri de dahil olmak üzere yetiştirdiği kadrosu 173 kişiden ibaretti.
Bu rakam İmam Bakır zamanında 400'e, İmam Sadık döneminde fakih ve bilginlerden oluşan 4 bin kişiye ulaşmıştır. Bu çalışmalar, Hz. Peygamber'in unutturulmaya çalışılan sünnetinin tekrar ihyasını sağlamış, sünneti hayatında yaşayan bir cemaat oluşturmuştur.
İmam Zeynelabidin'in çalışmaları, Ehl-i Beyt mantığı ve mantalitesinin korunmasını sağlamış, sonraki nesillere aktarımını temin etmiştir.
"Eğer bizim evlerimize gelirsen, Cebrail'in hanelerimizdeki ayak izlerini sana gösterebiliriz. Böyle iken, kim sünneti bizden daha iyi bilebilir ki?" sözü sünneti hayatına geçiren İmam'ın hayatını özetlemektedir.
Allah şefaatlerinden ayırmasın. (Detaylı bilgi için: Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Zeynelabidin eseri)