Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde yayımlanan 27-01-2012 tarihli yazısıdır
Türkiye'de ve dünyada ciddi ekonomik sıkıntılar yaşandığı bilinen hakikatlerdir. Buna rağmen devletlerin ekonomiye müdahalesi sınırlı bir şekilde söz konusu olmaktadır.
Kapitalist sisteme göre devlet piyasalardan elini çekmiştir ve serbest piyasa ekonomisinin piyasa dengeleri için daha uygun olduğu tezini savunur.
Oysaki devlet gerektiğinde piyasalara müdahale ederek piyasa dengelerini sağlamalıdır.
Bütün ekonomi faaliyetlerinde hedef, istihdamın sağlanması, gelirin adil bir şekilde tabana yayılması ve sürekli büyümenin elde edilmesidir.
Serbest bırakılan piyasaların, hele global aktörlerin eline geçmiş piyasaların hiçbir şekilde tek başına hedefleri yakalaması mümkün değildir.
Liberal-kapitalist modellerin ifade etiği gibi her arz talebe eşit değildir. Aksine arz talepten büyüktür. Piyasalardan para, spekülatif alanlara girmese bile her zaman arz talepten büyük kalmaktadır. Dolayısı ile üretim ve tüketim arasında bir açık söz konusudur.
Eğer bu açığa müdahale edilmezse, ekonominin zaman içinde kendini dengelemesi mümkün değildir.
Ekonominin yapısından kaynaklanan "üretim ve tüketim arasındaki bu açığın" kapatılması ancak devlet tarafından yapılabilir.
Milli Ekonomi Modeli'ne (MEM) göre, devlet yerine göre hem üretici olarak, hem de kamu alımları ile tüketici olarak piyasalarda yerini alır.
Yine milli devletin sosyal devlet projeleri ile dar gelirli kesimin gelirine katkıda bulunulması ile tüketim artışı sağlanacaktır. Tüketim de meydana gelen bu artış ekonomideki üretim-tüketim dengesini sağlamaktadır.
Üretim artışına bağlı olarak piyasaya belirli oranda girmesi gereken para, emisyon ile karşılanırken bu devlete senyoraj geliri sağlama imkanı vermektedir.
Devletin senyoraj hakkını kullanması üretim ve tüketim arasındaki bu açığı kapatmasının yoludur.
Milli Ekonomi Modeli'nde devletin ekonomideki rolünü birkaç başlık olarak sıralarsak:
1-MEM'e göre ekonomik gelişmenin ve istikrarın güvenli ve sürekli sağlanabilmesi için, devletin piyasalara her türlü desteği ve müdahalesi bir zorunluluktur.
2- Devlet yerli sanayinin yurt dışı ile rekabeti için maliyet ve fiyat avantajlarını sağlayacak şekilde ihracatçısına destek olmalıdır.
3-Milli devlet için ihracat, kendi mal ve hizmetine olan talepten yola çıkarak milli paranın geçerli olduğu alanı genişletmektir.
4- Devlet içeride ve dışarıda sosyal devlet projeleri ve para politikaları ile üreticisine pazar oluşturmalıdır.
5- Devlet piyasalarda bizzat alıcı olacak veya kamu harcamaları ile stratejik sanayiyi destekleyecek, devletin kendisi bu sahada bizzat üretici olacaktır.
6-Milli devlette yer altı ve yer üstü kaynakları millete aittir. Bu kaynaklar millet ve devlet ortaklığı ile işletilecektir.
7- Devlet vereceği "sıfır faizli, proje mukabili krediler" ile esnaf ve ticaret mensubunu destekleyecektir.
Milli Ekonomi Modeli'nde devlet, piyasaların gelişimi için bir yük değil, üretim ve tüketimin önünü açan bir kaldıraçtır.
Devleti, piyasaları tetikleyen bu özelliği ile millete sahip çıkan bir noktaya taşıyan Milli Ekonomi Modeli, aynı zamanda devlet-millet kaynaşmasını temin etmektedir.
Bugün Türkiye ve dünya ekonomilerinin ihtiyacı olan devlet modeli de budur.