Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde 06.04.2012 tarihli yayımlanan yazısıdır
İki gündür yayınladığımız makalelerimizde Şiiliğin "Abdullah b. Sebe isimli bir Yahudi tarafından kurulduğu" iddiasını ele alıyoruz.
Murtaza'l Askeri'nin "Abdullah b. Sebe Masalı" eserinden Taberi'nin ve müsteşriklerin kitaplarında yer alan uydurma hadisleri yazdık.
Daha sonra bu işin yerli ayaklarından olan bir ilahiyatçımızın "Kelam İlmi" isimli kitabındaki iftiralara yerimiz el verdiğince cevap verdik.
Demek ki, Şiilik üzerine Türkiye'de ve dünyada ciddi bir karalama kampanyası vardır. Ancak Alevilik, yalan ve uydurma hadisler ile nasıl kurulduğu izah edilecek bir belirsizlikte değildir. Alevi, çeşitli siyasi ve ideolojik sebeplerle kendini ifade etme imkânından mahrum kalmış Müslümanların adıdır.
Bu bilinçli mahrum bırakma, Hz. Ali'yi (as) seven milyonlarca Müslüman'ı toplumda dışlama, hor görme ve diğer Müslümanlardan ayrıştırma hareketinin bir parçasıdır. Netice, itikadı bir olan Şii-Sünni dünya arasında ayrım veya karşıtlık şeklinde kamplaşmaya dönüşmüş, müsteşriklerin maksadı bir manada hâsıl olmuştur.
Alevi sözcüğü Arapçada, Ali'ye mensup, Ali'ye ait manasındadır. Genel sözlük anlamı ise, Hz. Ali'ye bağlı ve O'ndan yana olan kimse demektir. Istılahi manada Alevilik, Hz. Ali'yi sevmek, O'nun soyunun yani Ehl-i Beyt'in yolundan gitmek olarak tanımlanabilir.
Bu bakımdan değerlendirildiğinde Hz. Ali'yi ve O'nun soyunu sevmek ayrışıma sebep ayrı bir mezhep olarak da değerlendirilemez.
Hz. Ali'yi (as) sevmek Meveddet ayetine göre farz ise, bu Şii veya Sünni fark etmez hepimize farzdır. Öyleyse Hz. Ali'yi (as) hepimiz seviyoruz. Bu sevginin sebebi Şii olmak değil, Müslüman olmaktır.
Kısaca Hz. Ali'yi ve O'nun soyundan gelen Ehl-i Beyt imamlarını sevmek Müslümanlığın bir gereğidir.
Alevilik veya Şia bir kişi tarafından hele hele bir Yahudi tarafından kurulmuş bir mezhep değildir. Tarihi seyir içerisinde Hz. Ali'yi ve Ehl-i Beyt soyunu sevenlerle verilen addır. Ve İslam ümmetini bölmek isteyenlerin eline bir malzeme olarak verilemez.
Müsteşriklerin Şii dünyanın itikadı ile ilgili ikinci iddiası, Ebuzer Gıffari, Ammar b. Yasir gibi sahabelerin Abdullah b. Sebe nin görüşlerinden etkilendikleridir. Sabai olduğu iddia edilenlerin isimleri, bilinçli olarak seçilmiştir. Çünkü bu zatlar Resulullah'ın (sav) rıhletinden sonra Hz. Ali'yi (as) yalnız bırakmayanlardır.
Nasıl ki müsteşrik mantık, Hz. Ali'nin hilafetini, on iki imamın masumiyetini Sabailerin görüşüdür diye vermektedir; bu kişilerin Hz. Ali'yi sevmelerini de Abdullah b. Sebe'ningörüşlerinden etkilenme olarak uydurmaktadır.
Oysaki Şii ve Sünni eserlerde adları geçen bu sahabeler, Hz. Ebubekir'e biat etmemiş ve tarih kitaplarının ifadesi ile Rafiziolmuşlardır.
Bu hakikati İbn Hacer Askalani ve Belazuri kendi tarih kitaplarında, Muhammed Havend Şah 'Ravzatu's Sefa'da, İbnAbdulbirr 'İstiab'da yazmaktadır. Bu sahabeler şunlardır:
Selman'ı Farisi.
Ebu Zer Giffari.
Mikdad b. Esved.
Ammar b. Yasir.
Halid b. Said b. As.
Bureyde Eslemi.
Ubey b. Kab.
Huzeyme b.Sabit.
Ebu Heysem b. Teyhan.
Sehl b. Huneyf.
Osman b. Huneyf.
Ebu Eyyub el Ensari.
Cabir b.Abdullah el Ensari.
Huzeyfe b. Yeman.
Sa'd b. Ubade.
Kays b. Sad.
Abdullah b. Abbas.
Zeyd b.Erkam.
(İmam Ali, Prof. Dr. Haydar Baş.)
Eğer Şia'nın mutlaka bir kurucusu olduğunu söylemek gerekiyorsa Ehlisünnet kitaplarının pek çoğunda isimleri "Hz. Ali'nin yanında yer alan ilk kişiler" olarak geçen bu sahabelerin Şia'nın temellerini attığını söylemek yanlış olmaz.
Yoksa Hz. Peygamberin (sav) "Şüphesiz sen bana Harun'un Musa'ya olan nispeti gibisin. Yalnız benden sonra peygamberlik yoktur" methiyesine mazhar olmuş Hz. Ali'yi sevmek, bir Yahudi'nin telkinlerine kalmayacak bir şereftir.
Kısaca oryantalist mantık önce batılın dokümanlarını hazırlamıştır. Sonra hak olan Şia'yı bidat diyerek karalamıştır. Bu büyük bir bühtandır, iftiradır.
Ben bir Sünniyim. Akaidim, fıkhım, aile yaşantım, davranışlarım hep Sünnilik üzerinedir. Ama batıla asla müsaade edemeyiz.
Böyle bir iftiranın Şia düşüncesine mal edilmesine karşıyız.
Şia ile akaidimiz birdir. Sahabeler ne kadar büyükse İmam Ali de o derece büyüktür. Onun tarafı olmak da haktır.
Biz, bu büyük oyunu bozdukça, Hz. Ali'yi ve O'nun soyundan gelen masum imamları sevmek, İslam âleminin parçalanma sebebi değil, tam tersine tevhidine, dirilmesine ve Batının karşısında güçlenmesine sebep olacaktır.