Dışa bağımlı bir tarım politikasının uygulandığı ülkelerde, en ufak bir kriz durumu söz konusu olduğu takdirde ciddi besin sıkıntısının ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu itibarla tarım konusu stratejik öneme sahip bir meseledir.
ABD eski dışişleri bakanlarından Hennry Kissenger, 1970 yılında şu açıklamaları yapmıştı:
Birleşik Devletlerin yiyecek silahı Arap petrol kartellerinin elindeki petrol silahı ile boy ölçüşecek durumdadır. Yiyecek silahı küreselleşen dünyada çok önemli ve etkin bir silahtır.
Türkiye dünyanın kendi kendine yeten yedi tarım ülkesinden biri iken uygulanan yanlış politikalar sebebiyle neredeyse bütün ürünlerini dışarıdan ithal eder bir hale gelmiştir.
Türkiye Gıda Dernekleri Federasyonu Gıda ve İçecek Sanayi Envanteri 2012ye göre tarımsal üretimini arttıran Rusya, Türkiyenin en fazla tarım ürünü ithal ettiği ülke olarak dikkati çekmektedir. (Yeni Mesaj, Mayıs 2013)
Rusyadan enerjinin yanı sıra ağırlıklı olarak ayçiçeği ve buğday da satın alıyoruz. Ancak 148 milyonluk bir nüfusa ve elverişsiz iklim şartlarına sahip bir ülke olan Rusyaya değişik tarım ürünleri ihraç etme noktasında başarılı değiliz. Yani bir anlamda yanı başımızdaki pazarı değerlendiremiyoruz. Rusya ağırlıklı olarak Brezilya ve Latin Amerika ülkelerinden meyve, sebze ve işlenmiş gıda mamulleri gibi ürünleri satın alıyor. Türkiye ise Irak, Almanya, İngiltere, Hollanda gibi ülkelere tarım ürüne ihraç ederken, komşusu Rusyaya tarım ürünü satamıyor...
Yani, tarımda kendi kendine yetebilen sayılı ülkelerden biri iken birçok ürüne getirilen kotalar ve kısıtlamalar sebebiyle tarımda dışa bağımlı bir noktaya geldiğimiz yetmiyormuş gibi, Rusya gibi bir pazarı bile değerlendiremiyoruz. Bu tarımda uyguladığımız yanlış politikaların bir sonucudur.
Başta da ifade ettiğimiz gibi tarım günümüz dünyasında çok değerli ve stratejik bir silahtır. Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkeleri tam bağımlı hale getirebilmek için kullandığı silahlardan biri de tarımdır. ABD başta olmak üzere pek çok gelişmiş devlet tarım programında yüksek meblağlarda tarımı destekleme fonları ayırırken, üretilen tarım ürünlerinin tamamı da devlet koruması altındadır.
Amerikalı ekonomist Magdof, Amerikan endüstrisi ve tarımının özel anlaşmalarla ve kotalarla korunması ABDnin uluslararası ekonomi politikasının yaşamsal bir unsurudur demektedir. Ancak gelişmekte olan ülkelere bunun tam tersi bir şekilde kendi üreticilerine kısıtlama getirmelerini tavsiye etmektedirler. Maksat bu ülkelerin elini kolunu bağlamak ve tarımda bağımlı bir hale getirmektir. IMF dayatmalarıyla politika belirlememiz sonucu, ülke olarak tarımda dışa bağımlı bir hale gelmemiz, kendi coğrafyamızdaki Rusya pazarında bile yer bulamayışımız bunun bir ispatıdır.
Hatırlanacak olursa 27 Şubat da Rusya dönüşü Moskova havaalanında bir değerlendirme yapmış Rusyanın ciddi miktarda gıda maddesi ithal eden bir ülke olduğunu ifade etmiştik. Doğru bir politika uygulandığı takdirde Rusyaya olan ihracatımızın 100 milyar doları aşabileceğini belirtmiştik.
Rusyayla yalnız tarım ürünleri ihracatı konusunda değil siyasi, ekonomik ve kültürel sahalardaki ilişkilerimizi karşılıklı olarak geliştirmeliyiz. Zira her seferinde ifade ettiğimiz gibi üzerimizde hesabı olmayan ülkelerle her sahada işbirliğimiz geliştirmek milli menfaatlerimiz gereğidir. Bunu yapabilmek için önce dışarıya endeksli olarak politika belirleme hastalığından kurtulmamız lazımdır.