Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed (s.a.a.)'den ziyadesiyle istifade etmek dururken Onun vazifesini, kudretini, faziletini sorgulamak gibi yanlışa düşenler ne büyük bir hata içinde olduklarının farkında değiller.
Kimileri Onun sadece Allah'ın emirlerini getiren bir postacı gibi görevini yapıp gittiğini iddia ediyor. Kimileri Onun şefaat yetkisini sorguluyor. Kimileri Allah'ın Ona yüklediği misyonun farkında değildir.
Hâlbuki yüce Allah Kur'an'ında Onun özelliklerini, Ona nasıl inanmamız gerektiğini bizlere bildirmiştir. Enbiya Suresi 107. Ayette de Onun rahmet oluşunu beyan ederek çok önemli bir özelliğini açıkça önümüze koymuştur: "Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik."
Rahmet kavramını sadece sözlük anlamı olarak ele alınca "şefkat ve acımak" gibi anlamlar arasına sıkıştırmak durumunda kalınmaktadır. Hâlbuki rahmet kavramı çok geniş anlam ifade etmektedir. Diyanet İslam Ansiklopedisindeki bilgiye göre "Kur'an-ı Kerîm'de 114 yerde geçen rahmet kelimesi 92 yerde zât-ı ilâhiyyeye nispet edilmiştir. Ayrıca 119 yerde fiil kalıbında, 57 yerde Rahman ve 114 yerde Rahîm ismi şeklinde yine Allah'a izafe edilmiştir. Cenâb-ı Hak dört ayette "erhamü'r-râhimîn", iki ayette "hayrü'r-râhimîn" olarak nitelendirilmiştir."
Yine aynı eserde rahmetin içerdiği anlamın kapsamının ne kadar geniş olduğu hakkında şu bilgilere rastlamaktayız: "Ebü'l-Ferec İbnü'l-Cevzî, Kur'an'da Allah'a izafe edilen rahmet kavramının ifade ettiği manaları şöyle sıralamıştır: İman, İslâm, nübüvvet, Kur'an, mağfiret ve cennet türünden olmak üzere manevi; yağmur, rızık vb. maddî nimetler. Kur'an'da sayılamayacak kadar çok olduğu ifade edilen (İbrahim 14/34; en-Nahl 16/18) ilâhî nimetlerin hepsi ilâhî rahmetin kapsamı içinde yer alır. (İslam Ansiklopedisi / Rahmet)
Bu sebeple Hz. Peygamberin varlığı, elçilik görevinin çok daha fevkindedir. Onun en önemli vasfı da âlemlere rahmet olarak gönderilişidir. Peygambere atfedilen rahmet kavramını sorgulamaya kimsenin gücünün yetmeyeceği de vicdan ve izan sahipleri tarafından malumdur.
Ancak insanların onu layığı ile tanıyamayacakları hakkında da ayet vardır: "Biz Seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bilmezler." (Sebe, 28). Bu sebeple Peygamberimizin gerçek anlamda vasıflarını, faziletini ve görevlerini kabullenmek de ayrı bir nasip meselesidir.
Âlemlere rahmet olarak gönderildiği ayetle haber verilen, bir hadisi kutside "Sen olmasaydın âlemleri yatamazdım" buyurulan, varlık adına ne varsa hepsinin yaratılış sebebi olan Hz. Muhammed'in görevini, Allah katındaki değerini ve şefaat yetkisini sorgulamak kimsenin haddine değildir.
Siz siz olun vasfı, görevi, ilmi ne boyutta olursa olsun, Peygamberi küçücük akıllarıyla tartmak isteyenlere sakın aldanmayın. Gönlünüzde Hz. Muhammed'e Allah'tan sonra en yüce makamları veriniz ve seviniz. Bu takdirde kârlı çıkacağınız muhakkaktır. Ziya Paşa ne güzle söylemiş. Onun sözüyle makalemizi bitirelim: "İdrâk-i maâlî bu küçük akla gerekmez, Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez"