Allahın(cc) mübarek kıldığı aylardan biri olan zilhicce ayının ilk 10 gününün sonuna gelmiş bulunmaktayız. Hazreti Adem (as)(hind) ve Havva Annemizin(Cidde) Cennetten dünya sahnesine ayrı ayrı gönderilmiş. Affedilmelerinden sonra ilk buluşma yerleri Arafat, gün olarak ta Arefedir( gunyetüt talibin /Abdulkadir Geylani / sayfa: 683))
Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur.
Arefe gününden daha faziletli bir gün yoktur.
Allah-ü Taâla o gün, yer ehli ile meleklere karşı övünür ve şöyle buyurur:
Kullarıma bir bakın. Saçları başları dağınık, toz toprak içinde her uzak ilden bana geldiler.
Bu halleri ile onlar, rahmetimi ümid etmekteler, azabımdan dahi korkmaktalar.
Ziyaret edilene düşer ki: Ziyaretçisine ikram eyleye. Misafir edene düşer ki: Misafirlerine ikram eyleye.
Şahit olunuz, onları bağışladım. Onların yerlerini cennet eyledim.
Melekler derler ki:
Onların arasında biri var ki; yalancıktan bu işi yapar. Falan kadın da öyle,
Allah-ü Taâla şöyle buyurur:
Onları da bağışladım.
Arefe günü olduğu kadar, hiçbir gün cehennemden daha çok azad edilen olmaz.
İbn-i Ömer (ra) Resulullah Efendimizden şöyle dinlediğini anlatmıştır.
Allahu Teala Arefe günü kullarına bakar; onlardan kalbinde zerre kadar iman bulunan kimseyi dahi bırakmadan bağışlar.
İbn-i Ömere (ra)sordum:
Bütün insanları mı, yoksa Arafatta bulunan kimselerimi?
Şöyle dedi:
Bütün insanları (a.g.e. /sayfa:689))
Şimdi bu konuda sizi tefekküre davet ediyorum. Bu mana ve özelliği tefekkür ederek Arefe gününü uyanık bir gönül haliyle değerlendirip, her anını Allahtan (cc) rahmet ve af talep ederek geçirmeliyiz.
Arefe günü yapılacak şu üç şeyin fazileti çoktur.
Oruç tutmak, gündüz veya gece namaz kılmak, gündüz veya gece dualarda bulunmaktır.
Resulullah (sav) efendimiz şöyle buyurmuştur.
"Arafat (Arefe) günü tutulan orucun, geçen yılın ve gelecek yılın günahlarına kefaret olacağına Allah'ın rahmetinden ümidim var."(kütübü sitte/ 3135)
Gelelim, Arefe günü öğlenle ikindi arasında kılınacak namaza. Bu konu iki değişik rivayet mevcuttur.
Arefe günü kılınacak namazlardan biri iki rekât diğeri ise dört rekât olarak rivayet edilmiştir.
Dört rekât olan namaz şöyle kılınır: Bu namazı her rekâtında; Fatiha suresinden sonra, elli kere ihlâs suresi okunur. İki rekâtta bir selâm verilir.
İki rekât olan namaz ise şöyledir: Bu namazın her rekâtında üç kere Fatiha suresi okunur.(Fatiha suresine besmele okuyarak başlanmalı. Âmin diyerek bitirilmelidir. )
Sonra üç kere Kâfirûn suresi okunur. Bir kere İhlâs suresi okunur(Her sureye başlarken besmele unutulmamalıdır.)
Bu namazı kılan kimse için, Allah-ü Taâla şöyle buyurur:
-Şahit olunuz, ben bunun günahlarını bağışladım.(a.g.e /sayfa: 694)
Arefe günü sabah namazı ile başlayıp, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar(ikindi dâhil) 23 vakte tekabül eden teşrik tekbirleri getirmek vaciptir. Her farz namazdan selâm verdikten sonra gerek cemaat, gerekse de ferdi kılınan namazlardan sonra okunması gerekmektedir. Teşrik tekbiri "Allahu ekber Allahu ekber, Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber. Allahu ekber ve lillahi'l-hamd" Anlamı şöyledir: "Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Allah'tan başka ilâh yoktur. O Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Hamd Allah'a mahsustur". ( Hz. Ali ve Abdullah b. Mes'ûd (r.a)' rivayetlerine dayanır.)
Teşrik tekbirinin aslı; Hz. İbrahim (as)'den rivayet edilen şu olaydır: Cebrail (as) Allahû Teâla (cc)'nın ihsan buyurduğu kurban ile Hz. İbrahim (as)'e geldiği zaman; O'nun oğlu Hz.İsmail (as)'i kurban etme hususunda acele edeceği endişesi ile "Allahû Ekber, Allahû Ekber" diye nida etmiştir. Hz.İbrahim (as) Cebrail'i görünce "La ilâhe illâ'llahû va'llahû Ekber" diyerek cevap vermiştir. Hz. İsmail (as)'da, kendisine bedel olarak gönderilen kurbanı görünce: "Allahû Ekber ve li'llâhi'l Hamd) diye tesbihte bulunmuştur. İşte teşrik tekbirleri, bu teslimiyeti ifade eder. "Teşrik Tekbiri" getirirken bu manayı tefekkür etmelikte fayda vardır.(İbn-i Abidin - Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar - İst: 1983, C: 3, Sh: 368.)
Arefe günü yapılan dualar ve ibadetler, diğer günlere nazaran daha makbuldür. Bu önemli günü daha uyanık geçirmek için size bir tavsiyede bulunayım. Kendinizi Haccedenlerle birlikte hissetmeye çalışın. Yani; bedenen olamıyorsanız, kalben Arafatta olmaya çalışın. Fayda göreceksiniz inşallah. İnananların gönül ve niyet olarak bu konudaki gayretleri nispetinde istifade edeceği muhakkaktır. Yunusun dediği gibi Bilmeyenler ne bilsin, Bilenlere selem olsun
Arafattaki gönül dostlarımızın ve inananların gönlünde, dua gündeminde, yer almak umuduyla; gününüz mübarek olsun
UĞUR KEPEKÇİ