Diyar- Şam ziyaretimiz hakkında bazı bilgiler vermiştik. Şimdi de dilerseniz Diyar-ı Şam ahalisinden ve davranışlarından bahsedelim. Bizim ülkemizde genellikle son zamanlarda dikkatimi çeken; insanların güler yüzlülük kavramından uzak olduklarıdır. Bu bir iddia değil, gözlemdir. Sizde etrafınıza bir bakın insanların daha sıkıntılı olduğunu, daha az gülümsediklerini, yüz hallerinden ve davranışlarından anlarsınız. Bu durumun son yıllarda artarak devam ettiğini görebilirsiniz. İnsanların ruh haletlerinin düzgünlüğü, rahatlığı, yaşadıkları hayattan beklentileri ve bu beklentilerin ne kadar gerçekleştiği ile doğru orantılıdır.
Toplum olarak, tüketim toplumu olma yolunda yönlendirilip, özenti ile beklentiye sokulan toplum yapısını o tüketimi oluşturacak kaynak oluşturmadığınız taktirde insanların psikolojik yapısını bozarsınız. İşte bizim toplum yapımız üzerinde de bu oyun oynanmıştır. Yani kültür ve ekonomik olarak belirli eğitim oluşturulmadan, batının tüketim kültürü bize empoze edilerek toplum yapımız dejenere olmuştur. İnsanlar, beklentileri karşılanamayınca mutsuzluk hissetmeye başladılar. İnsanın mutlu oluşu; az kazanmak, çok kazanmak; yada az tüketmek, çok tüketmekle alakalı değildir. Buradaki mesele; beklentilerin gerçekleşme oranıdır. Aslında insanoğlunun iç güdüsü(arzuları) sınırsızdır, doyumsuzdur.
Bir Hadis-i Şerifte; Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Âdemoğlu için iki vâdi dolusu mal olsaydı, mutlaka bir üçüncüyü isterdi. Âdemoğlunun iç boşluğunu ancak toprak doldurur. Allah tevbe edenleri affeder.("Kütübi site: 1640 Buhârî, Rikâk 10; Müslim, Rikak 116, (1048); Tirmizî, Zühd 27, (2338).)
Burada önemli olan iç güdünün (arzular-nefis) belli bir eğitimden geçirilerek kanaat hissiyatına büründürülmesidir. Kanaat duygusu gelişmeyen insanların arzularının dizginlenmesi mümkün değildir. İslam kültüründen uzaklaştırılarak yönümüz batıya çevrildiğinden itibaren nefisle olan mücadele de ortadan kalkmaya başlamış, batı toplumlarında olan kanaatsizlik toplum yapımıza yerleşmiştir.
İstekleri dizginleyecek olan, hakkınız olmayan şeylere el uzatmanın yasaklandığı, hesap korkusunun olduğu bir inanç sistemi gönüllere hakim kılınmadığı taktirde, insanların beklentileri sınırsız olacak ve sonunda beklentileri gerçekleşmeyen insanların huzursuzlukları artacak, doğal olarak mutsuz insanların yaşadığı bir toplum yapısı oluşacaktır.
Şimdi aklınıza bir soru takılacak; Peki, bu düşünceler ile Diyar-ı Şamın ne alakası var ? Bu düşüncelerimizin oluşmasında Diyar-ı Şam ziyareti etkili olmuştur. Yukarıda Diyar-ı Şam ahalisinin yaşayış biçimlerinden bahsedeceğimiz söylemiştik. Onların hayat tarzlarını, tatil günlerini, gece hayatlarını, inceleme fırsatı bulduk. Onlarla alışveriş yaptık, ikili ilişkilere girdik, sohbet etme imkanı bulduk.
Milli gelir ve yaşantı seviyesi bakımından asla bizden daha zengin olmadıkları her haliyle belli; daha ilkel bir yaşantı seviyeleri var. Ancak, hayata bakışları daha sevecen, daha umutlu, yüzlerinden eksik olmayan tebessümleri, rahat bir ruh haletine sahip oldukları her hallerinden beli olmaktadır. Bu tespitimi geziye katılan diğer arkadaşlara aktarınca onlarında bu düşünceye katıldıklarını gördüm.
Rehberimizin anlattıklarına göre genellikle kazanç seviyeleri Suriye de 100- 300 dolar arası olduğunu, buna karşılık insanların genel ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılandığını öğrendik. Bu insanlar akşam olunca; çoluk çocuk akşam yemeklerini lokantalarda yeyip, luna parklarda çocuklarını eğlendirmeye zaman bulduklarını, yol kenarlarında kalabalık aile topluluklarının yemekler yiyip çaylar içtiklerini gördük.
Peki bu insanların gelir seviyeleri çok düşük olmasına rağmen, hayata daha mutlu bir gözlükle bakmalarının sebebi nedir? Diye düşünürken, hafta tatilleri olan Cuma gününe rastladık. Cuma günü camilerin dolup taştığını, çoluk çocuk cami avlularını, içlerini, civarını sanki piknik alanı, çocuk bahçesi gibi kullandıklarına şahit olduk, gecesiyle gündüzüyle hayatlarını camiye endekslediklerini böylece hayatlarını namaza göre programladıklarını gördük. İşte işin asıl nirengi noktası budur bence..! Hayatı belli bir inanç eksenine göre ayarladığınız taktirde o inancın esasları arasında yer alan ibadetle donanır, ibadetlerin ruha olan yansımaları neticesinde de rahat bir ruh haletine bürünürsünüz. İşte Diyar-ı Şam ahalisinde gözlemlediğimiz güler yüz, hayata bakış, kanaat duygusunu; kanaat de neticesinde huzuru sağlamış.
UĞUR KEPEKÇİ