Halkımız arasında bir söz vardır. Olağanüstü bir kusur işlendiğinde söylenir. Allahtan kork kuldan utan Bu tabiri müsaadenizle bende Prof. Dr. Zekeriya Beyaz için kullanmak istiyorum. Ve edep yahu demekten de kendimi alıkoyamıyorum. Malum tv kanalları ramazan tele volelerine devam etmektedir. Çatlasalar da patlasalar da milletimiz onlara pirim vermeyecektir. Söylenen sözler benim imanıma dokundu. İmanımın ve Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammede olan sevgim ve saygımın gereği olarak; bir şeyler yazma gereği duydum.
Tv kanalının birinde kendini yakıştırdığı bir toplulukta; düştüğü traji komik durum, komiklikten çok mide bulandırıcı haldeydi. Şu aziz mübarek günlerde bazıları illede rahmet yerine gazaptan nasip almaya çalışıyorsa, o da kendilerinin bileceği bir iştir. Fakat mevzu benim inancımı alakadar ediyorsa, tabiî ki benimde bir şeyler söyleme hakkım doğuyor demektir.
Konuşulan sözlerin saçmalığı bir yana, Peygamberimize iftira niteliği taşımaktaydı.
Peygamberimiz eğlence meclislerine giderdi. Hatta bir rakkaseye söylediği namede o geleceği bilendir değince hayır ben geleceği bilmem diye müdahale etmiştir. Buradan da anlıyoruz ki Peygamberimiz eğlence meclisine gidermiş Sayın Beyazın iddiası budur. Bu iddianın ne ilmen ne fikren ne de ahlaken hiçbir dayanağı yoktur.
Toplum içinde öğle kimseler vardır ki nefislerinin heva ve hevesleri ve geçici dünya menfaati için imanlarını para ile satarlar. İnsanlığın önüne batıl görüş ve düşüncelerini koyarak, onları Hak yoldan uzaklaştırırlar. Kuran ifadesiyle Onlar Allah Tealanın ayetlerini az bir bedel karşılığında sattılar. Sonra da Onun yolundan çevirdiler. Şüphesiz ki Onların yapar oldukları şey ne kadar kötüdür. (Tevbe: 9)
İslam dini günümüze gelinceye kadar en mükemmel haline ulaşmıştır. Şüphesiz Haram da bellidir, helal de bellidir; siz şüphelilerden kaçının(Kutubi- Sitte: 5127) hadisi şerifinde haram ve helal sınırının tayin edildiği, ibadetlerin nasıl yapılacağı, sevap ve günah kavramının, en ince ayrıntısıyla çözüme kavuşturulduğu malumdur. Buna rağmen insanlara yeni yollar tahsis etmeye çalışmak; olsa olsa ancak insanların sapıklığını artırır.
Müslümanlıkta iyi bir yol açan kimseye o yolun sevabı verileceği gibi o yolda gidenlerinde sevabı verilir; bunun yanında onların sevabından bir şey eksilmez. Müslümanlıkta kötü bir yol açana o yolun günahı verileceği gibi o yoldan gidenlerin günahı da verilir; bunun yanında o yoldan gidenlerin günahı eksilmez. (Riyazüssalihin / Müslim)
Peygamberimizin eğlence meclislerine gitmesi de, geleceği bilmemesi de büyük yalandır. Gelecek hakkında bilginin gerçek kaynağı ancak Allahtır. Fakat gelecek hakkında bize ulaşan haberleri de Allahın bildirdiği kadarıyla Biz Peygamberimizden öğreniyoruz. Bu konuyu ilerde irdelemek kaydıyla yerimizin sınırlılığı nedeniyle şimdilik eğlence meselesine değinelim dilerseniz. Gerçek, Beyazın iddia ettiği gibi değildir.
Cenab-ı Hakkın hususî terbiyesi ve muhafazası altında ömür geçiren Kâinatın Efendisi Peygamberimiz, amcasının koyunlarını güttüğü sıralarda başından geçen bir hâdiseyi şöyle anlatmıştır:
"Ben, Cahiliye Devri insanlarının işledikleri bir şeyi iki defa yapmaya teşebbüs ettimse de, Allah, beni o işten alıkoydu. Bundan sonra Allah, beni peygamberlik vazifesiyle şereflendirinceye kadar hiçbir kötülüğe teşebbüs etmedim.
Teşebbüs ettiğim şeye gelince:
Bir gece Kureyş'ten bir gençle Mekke'nin yukarı taraflarında kendi koyunlarımızı otlatıyorduk. Ben arkadaşıma,
'Koyunlarıma bakarsan, ben de diğer arkadaşlarım gibi Mekke'ye giderek gece eğlencelerine, gece masalları toplantılarına katılmak istiyorum' teklifinde bulundum."
Arkadaşım,
'Olur, bakarım' dedi."
Bu maksatla Mekke'ye geldim. Şehrin ilk evinin yanına yaklaştığımda defler, düdük ve ıslıkların çalındığını duydum.
'Nedir bu?' diye sordum.
'Filanın oğlu, filanın kızıyla evlenmiş, onların düğünleri yapılıyor' dediler. Hemen oturup onları seyre başladım. Derken Allah, kulaklarımı tıkadı, uyuya kaldım ve ancak sabah güneşinin ışıklarıyla uyanabildim. Dönüp arkadaşımın yanına geldiğimde benden ne yaptığımı sordu.
Hiçbir şey yapmadım' dedim ve sonra da başımdan geçeni olduğu gibi anlattım.
Bir başka gece, yine arkadaşıma aynı şekilde rica ettim. Ricamı kabul etti. Yola çıkıp Mekke'ye geldiğimde, geçen sefer işittiklerimin aynısını yine işittim. Hemen orada çöküp yine seyre daldım. Derken Allah, yine kulaklarımı tıkadı. Vallahi, beni uykudan ancak güneşin sıcaklığı uyandırabildi. Uyanır uyanmaz arkadaşımın yanına vardım ve başımdan geçeni olduğu gibi anlattım. Bundan sonra Allah beni peygamberlik vazifesiyle şereflendirinceye kadar böyle şeylere teşebbüs etmedim." (Peygamberimizin hayatı / Salih Suruç)
İnsaf sahipleri bilir ki, Daha peygamber olmadan bile Tevhit inancıyla tezat teşkil edecek en küçük davranıştan korunmuştur. Milletimiz Onun şahsı manevisine yapılan en küçük iftirayı asla af etmeyecektir. Sayın Prof. Şunu bilsin ki gelecek nesiller onu hayırla yâd etmeyecektir.
UĞUR KEPEKÇİ