Seçime katılacak siyasi partiler adaylarını kamuoyuna tanıttı. Yavaş yavaş seçim vaatlerini de açıklamaya başladılar. Yakında da meydanlara inilecek, Televizyonlara çıkılacak, propagandalar bütün hızıyla seçime kadar devam edecek. Umuyoruz ki seçmen her geçen gün daha da bilinçlensin daha da aklıselim davransın. Ve gerçekler sandığa yansısın?
Bu güne kadar seçim sandıklarının toplumsal gerçeklerden çok farklı farklı etkenlerden dolayı hakikati yansıtmadığını söylemeden geçemeyeceğim.
Şunu peşinen söyleyelim ki benim ifade etmek istediğim şey seçim sandıklarından çıkan oyların rengiyle sayısıyla oynanarak değişiklik falan yapıldığı değildir.
Yaşanan her olayın bir görünen cephesi vardır, bir de görünmeyen, yani hazırlayan sebepler vardır. Gerçekleşen sonuçların çoğu zaman niyetlerle bile bağdaşmadığını görürüz. Bu tamamen sosyolojik bir hadisedir.
Dilerseniz biraz daha açalım konumuzu:
İnsanların genel durumuna baktığımız zaman genel bir fakirleşme, sağlıksız bir hayat ve dolayısıyla mutsuzluk tablolarının arttığına şahit oluruz. Sosyal hayattaki bu dengesizliğin, gelir dağılımındaki adaletsizliğin, yönetenler tarafından gerçekleştiğini aklı olan herkes bilir. Bu duruma sebep olanların da kendi elleriyle seçtikleri yöneticiler olduğunu, onlara verdiği oy desteğini sürdürdüğü taktirde bu durumun asla değişmeyeceğini de bilir.
Gün olur devran döner, değişim ve çözüm için önüne konan seçim sandığına giderken, (bazı psikolojik etkenler tarafından) 4-5 yıl çektiği acıları bir anda unutur, kendini mutsuz kılanları tekrar seçer. Buna bir mana vermekte zorlanılır ama aslında yaşanan olay tamamen psikolojiktir.
İnsanoğlu genellikle peşini sever, yani geçmiş ve gelecekten çok, yaşadığı o ana göre o anki duygu ve düşüncelerine göre davranır.
Bu davranış biçimi yanlış olmasına rağmen, millet olarak bizde genel bir karakter yapısını oluşturmuş. Bu halimizi bilen toplum mühendisleri ve etki ajanları milletimizi etkilemenin yollarını etüt etmişler, uzun uzun araştırmışlar?Ve toplumu ona göre yönlendirmektedirler.
Mesela; uzun zaman karnı bir parça ekmeye doymayan bir insan düşünün?Ona aç olduğu bir anda bir parça ekmek verene karşı kalbinde bir sevgi oluşur ve ona tabi olur. Ekmek veren o el de onu istediği gibi yönlendirir. Tok olduğu o kısa süre içinde de oyunu, karnını doyuranlara vermiştir. Gelecekte kendi zararına da olsa? Karnı tekrar acıktığında iş işten geçmiştir.
Duygularıyla hareket eden toplumlar da çoğu zaman başkalarının oyun ve oyuncağı olmaktan kurtulamamışlardır. Yukarıda işaret etmek istediğimiz, sandıktan çıkan oyların çoğu zaman gerçeği yansıtmadığı tespitinde anlatmak istediğimiz işte budur.
Bu kısır döngünün mutlaka bir yerde kırılması, duygu ile davranışın bir bütün hale gelmesi için, yaşanabilir bir toplum yapısına kavuşabilmenin yolu; milletimizi bu ve benzeri tehlikelere karşı uyarmak, en kısa zamanda iş ve aş sorununu çözmektir. Böylece toplumumuz daha bilinçli ve daha aklı selim davranacak, sandıklara da gerçekler yansıyacaktır.
UĞUR KEPEKÇİ