İmam-ı Azam efendimiz her yıl Hac ibadeti için Kufeden kalkar, kutsal mekanlara gelirdi. Dostları ona bir gün dediler ki ya imam nasılsa sürekli buraya geliyorsun. Gitme burada kal, sana bir mekan tahsis edelim dediler. Onun cevap olarak kullandığı şu tespiti çok meşhurdur: Burada kalıp gönlümün Kufe de olmasından, Kufe ye gidip gönlümün burada kalması daha iyidir.
İmam-ı Azam efendimizin bu ifadesine gerçekten ve gönülde katılıyorum. Çünkü vücut ve kalıp olarak Hac da olmak yada bulunmaktan ziyade gönül olarak da buralarda bulunmak, istenilen ibadetleri yapmaktır asıl olan...
Hac ibadeti, geçmişten geleceğe yaşanan dinin olmazsa olmaz şartlarından biridir. Bu ibadette geçmişte yaşanan bazı hallerin ve davranışların sembolik olarak tekrar yaşanması istenilmiştir. Aslında istenilen şey sembolleri aşıp sembollerde gizli bulunan sırrı yaşamaktır.
Kabe de tavafın bir bina etrafında belli sayılarda belli şekillerde bir dönmeden başka tevhit sırrını anlamak ve yaşamak olduğunu
Sefa ve Merve arasında say etmenin iki tepe arasında bir yürüyüş yapmaktan ziyade sırlı ve kutsal bir arayış olduğunu
Arafatta belli bir süre içinde yapılan toplanmanın ve duanın mahşerin bir provası olduğunu
Mina da taşlanan şeytanın taş bir sütuna atılan taşlardan ziyade nefislere hükmeden nefsani ve şeytani unsurlara bir baş kaldırış ve mücadele şuurunun eğitiminin olduğunu
Kuranda ismi geçen yerleri, Kuranın ayetlerinin nazil olduğu mekanları, peygamber efendimizin yaşadığı toprakları, mücadelelerinin yaşandığı yerleri görmenin ve ziyarettin bir yerde bir biat(bağlılık) yenilemek olduğunu
Anlamaya çalışarak Hac görevini yerine getirilip herkesin geldiği yerlere dönerek alınan bu şuur ve iman eğitiminin günlük hayata yansıtılması gerekmektedir.
İşte kalıpların ve vücudun burada; gönlün orada kalmasının sırrı da işte buradadır. Bizde gönlümüzü oralarda bırakarak aranıza döndük. Rabbim gönlümüzü oralardan ve oradaki sevdalardan koparmasın
Herkese tekrar merhabalar
UĞUR KEPEKÇİ