Hz. Ali, Mâlik bin Eşter'i Mısır Valisi olarak atadığı zaman
yönetimle ilgili görüşlerini ortaya koyduğu bir ahdname yazarak kendisine
vermişti. Bu ahdname, Mehmed Celaleddin tarafından "Serhi Ahd Name-i
Ali" adıyla İstanbul’da 1886-1887 tarihinde basılmıştır.
Bu Ahdname şu konuları içermektedir:
Allah'a Kulluk, Emir ve Yasaklara Uyma:
“Dünya geçiş yurdudur, yerleşme yurdu değildir. Orada bir
kısım insanlar nefsini satıp azabın hedefi olur, bir kısmı da nefsini satın
alıp kurtuluşa ererler. Bunun bilincinde olan herkes, tüm imkânlar seferber
ederek halka hizmet etmenin yollarını aramalı ve kendilerini ebedi hayatın
sıkıntılarından kurtarmaya çalışmalıdırlar.”
“Ey Mâlik! Şunu aklından çıkarma, iyi niyetine denk gelen ve
halkın selameti için ayırdığın zaman, seninle Allah arasında geçen vakitlerin
en hayırlısıdır. Zira Allah buyurur ki, Kim iyi bir ise aracılık ederse onun da
o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir
payı olur. Allah her şeyin karşılığını verir.
Aziz dinini Allah'a halis kılan ibadetlerin başında farzlar
gelir. Bu yüzden gece gündüz Cenab-ı Mevlâ' ya itaat ve ibadet etmek gerekir.
Ayrıca bedeni ibadetlerin en yüksek dereceye ulaşmış olması yeterli değildir. Allah'a
yaklaştıran kâmil ve mükemmel olan sebeplere vefa gösterilmelidir."
“Ey Malik! Allah'tan korkmalı, emirlerine uymalı ve yasak
şeylerden uzak durmalısın. Zira Allah buyurur ki, 'Sizden, hayra çağıran,
iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun, işte onlar kurtuluşa
erenlerdir."
Bu nedenle Kur an-ı Kerim' de açıklanan farzlara uymayı,
sünnet-i seniyye ile olgunlaşıp kâmil bir insan olmayı ilke haline getirmelisin.
Zira huzur ve mutluluk ilahî ahkâma sıkı sıkıya bağlanmaktan geçer. En düşük
derecelere (esfel-i safiline) düşmek ise, itikadi hükümleri inkâr etmekle olur.
Öte yandan Allah'ın günahsız kullarına el uzatmak, tatlı sözlerle onlara güven
vermek, onları ciddiye almak ve ruh temizliği ile güçlendirmek gerekir.
Zorbaların izlerine cesaretle giderek onları önce dil ile uyarmak, sonra el ile
müdahale etmek, daha sonra da içten tepki göstererek din-i mübîne yardım etmek
gerekir. Zira Yüce Allah, İslam dinine yardım edenlerin başarılı ve onurlu
olacaklarını vaat etmiştir. 'Ey inananlar, eğer siz Allah'a (ın dinine) yardım
ederseniz (Allah da) size yardım eder; ayaklarınızı (hakkı koruma yolunda)
sağlam tutar."
O halde haklı olduğun davada Allah'tan başka hiçbir kimseden
korkman gerekmez.
Basit gibi görünen ancak dini hükümlere ters düşen şeylere
yönelip isyan eden nefis atını, kement bağı ile bağlamalısın. Allah buyurur ki:
Nefis daima kötülüğü emredicidir. Meğer Rabb ‘imin esirgediği bir nefis ola,
Rabb’ im bağışlayan esirgeyendir." (Prof. Dr. Haydar Baş / İmam Ali /
Genişletilmiş 2. Baskı/ Sayfa 929-932) (Devem edecek…)