İngilizler Ermenilerinde desteklerini alarak şehirde istedikleri uygulamayı yapıyor, istediğini tutukluyor, isteği işyerlerini kapatıyor, Antepliye reva gördüğü bütün uygulamaları hak hukuk tanımadan yerine getiriyordu. Aslında; İngiliz Ermeni işbirliği sayesinde yapılan bu haksızlıklar aynı zamanda Anteplinin gönlünde direniş ateşinin de yavaş yavaş tutuşmasına vesile olmaktadır.
Antepde bu süreç devam ederken; İngilizlerle Fransızlar arasında işgal edilmiş alanlar konusunda ciddi görüş ayrılıkları oluşmuş, neticesinde de ek bir anlaşma niteliğinde olan Suriye Uzlaşması ortaya çıkmıştır. Bu uzlaşma ile Urfa, Antep ve Maraş Fransızlara bırakılacak. Buna karşılık Musul İngilizlere verilecekti. Böylelikle İngilizler işgal etmiş oldukları bu üç sancağın diyetini almış ve buraları Musul vilayeti ile pazarlık konusu yaparak, Kuzey Irakı elde etmiş oluyorlardı.
Aslında İngilizlerin bir amacı da, Fransızları Anadolu içlerine sızmaya teşvik etmekti. Çünkü İngilizler; Mardin ve Siverek dolayları ile bütün Anadoluda; İçeriği bir hayli şüpheli bulunan bir politik faaliyetin oluştuğunu ve aşiretlerin İngilizlere karşı harekete hazırlanmakta bulunduğunu
görüp, anlamışlardı. Yapacakları bu antlaşmayla Fransızları bu tehlikeli alanlara sürecek, kendileri de daha anlayışlı karşılanacakları topraklarda faaliyet göstererek, dikkatleri çok çekmemiş olacaklardı. Fransızları da sonuç almakta zorlanacakları alanlara iterek oyalayacaklardı.
Bu ince hesaplar nedeniyle, tam bir Türk yurdu olan ve bin yıldır. Türk idaresinde kalmış olan Antep ve çevresi de diğer komşu bazı sancaklar gibi Türk ulusuna hiçbir şey danışılmadan, insanların çoğunluğunun duyguları hiçe sayılarak, İtilaf Devletleri arasında sanki de sıradan eşya gibi, devir teslim şeklinde el değiştirmiş bulunuyordu.
Mondros Ateşkes Antlaşmasının 7. maddesine dayanarak, uyduruk gerekçelerle yapılmış olan, tümüyle haksız İngiliz işgalini, yöre halkı, anavatana olan bağlılığı dolayısıyla ve geçici olduğu gerekçesiyle genellikle sükunetle karşılamıştı. Ancak Türk topraklarının işgalden kurtulacağının beklendiği bir sırada, bu sefer de Fransızların yöreyi işgal etmesi, halkı ciddi olarak düşündürmeye başlamış, bu durum Avrupada sürdürülen barış konferanslarına ve Wilson Prensiplerine ümit bağlayanları bile hayal kırıklığına uğratmıştır.
Bundan sonra Anadolu halkında birlik ve beraberlik duygusu hızla gelişecek, işgal hareketlerine karşı giderek daha sert bir tavır takınılacak ve gerçekten direniş vaktinin geldiği anlaşılacaktı. Nitekim Mustafa Kemal Paşanın Temsilciler Kurulu Başkanı sıfatıyla, bütün Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine, Valilik ve Mutasarrıflara verdiği Genelge ile, işgal olayları şiddetle protesto edildi. Miting yapılma olanağı olan yerlerde mitingler yapıldı, bunun fırsatının olmadığı yerlerde ise, eşraf ve şehir temsilciliklerince imzalanan protesto telgrafları, İstanbulda bulunan İtilaf Devletleri yüksek Komiserliklerine bütün büyük elçiliklere ve diğer ilgililere gönderildi.(Antep Harbi/ M. Birol Güngör )
(Devam edecek)
UĞUR KEPEKÇİ