Dost düşman şunu bilsin ki; savunduğumuz fikirlerin sonuna kadar arkasındayız, haklılığımızı milletin kendisi çok zaman geçmeden anlayacağına da inancım tamdır. Hani meşhur bir söz vardır; Karamanın koyunu, sonra çıkar oyunu diye! Seçilmişler makamlarına oturmuş, icra ve onay makamları faaliyetlerine başlamıştır. Fikir sahibi insanların tabii ki fikirlerini söyleme zamanı vardır. Bir hikaye anlatılır:
Adamın biri bilmediği bir adresi sorar;
- Falan yer nerededir? Ne kadar zamanda varılır? Aldığı cevap manidardır;
- Önce kalk bir yürü bakayım; soruyu soran şaşırır;
- Sorduğum adres ile bunun ne alakası var diye. Adam derki;
- Önce yolda yürüyüşünü göreyim ki, ne kadar zamanda varacağını söyleyeyim.
İşte biz de icra makamının görevine tekmil olarak başlamasını bekledik. Şimdi ellerinde hiç bir bahanenin kalmadığı süreç başlamış, milletimiz hayırlı hizmetler beklemektedir. Milletimiz hala beklemekle meşgul iken çevrede dönen dolaplar, gerçekleşen hadiseler pek de iç açıcı değildir. Bu konuda yazılmış iki makaleden alıntı yapmak istiyorum:
***
Yeni Mesaj gazetesinden Alperen Polat, Patagonya muamelesi adlı makalesinde şunları ifade ediyor;
Medya yine görmeyecek, hükümet yine tınmayacak, millet yine farkına varamayacak... Bu film, bu sahne, bu replikler hiç ama hiç değişmiyor. Ama artık bu kadar gaflet ve aymazlık da fazla!
Uyan ey millet, uyan ey Türkiye!
Savaşın eşiğine getiriliyorsun ve hatta savaşın içine sokuldun bile.
İsrailin geçen hafta Türkiye hava sahasını ve belki daha başka birçok şeyini kullanarak Suriyeyi bombaladığını neden kimse önemsemiyor. Millet neden bu konuyla yatıp kalkmıyor!
Olay dikkate alınmayacak kadar basit ve sıradan mı yoksa?
Önümüzde Afganistan ve Irak örnekleri varken, savaşın nefesini ensemizde hissettiğimiz bu olayın, millet cephesinde layıkı vechile kavranamadığı apaçık ortada.
Savaş bir millet, bir ülke için en karanlık, en zor, en acı ve en dikkatli olunması gereken bir sondur.
Ve unutulmasın ki, savaş birilerinin iddia ettiği gibi bir başlangıç olmanın çok çok ötesinde acı bir sondur.
Yıllardır bu sütunların gerçek sahipleri Türkiyenin büyük bir savaşın içine sokulmak istendiğini; İran ve Suriyeden sonra veya ikisiyle beraber Türkiyeye acı bir son hazırlandığını vurgulayıp duruyor.
İsrail ve ABDnin bölgemiz üzerindeki derin ve tehlikeli hesaplarını, bu hesaplarda Türkiyeye biçilen misyon ve sonun karanlık olduğunu ifade etmekten dilimizde tüy bitti!
İlla sonuç mu görmek istiyorsunuz. İsrail uçaklarının Suriyeyi bombalamasından âlâ sonuç mu var!
***
Yeni Çağdan Sayın Mustafa Erkal hoca, Kuşatma Hareketi adlı makalesinde feveran ediyor;
Her gün karşılaştığımız acı ve çirkin o kadar örnek var ki... Bunlar Türkiyenin nereden nereye getirildiğinin işaretleridir. Bir DTPli milletvekili, PKKlıları kardeşlerimiz olarak isimlendiriyor. Onlara terörist denemez, diyor.
Sayın Cumhurbaşkanı Gül, davetiyesini Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olarak yazdırıyor. Kısaca muhafazakârlık görüntüsü altında geleneklere karşı çıkıyor. Cumhurbaşkanının ünvanından Cumhuriyet adeta buharlaşıp uçuyor. Sayın Gül mozaikten bahsediyor.
Erkal hoca, ülke olarak bizi bekleyen sıkıntılardan bahsedip, sivil toplum kuruluşlarını mücadeleye davet ediyor;
Anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi dahi teklif edilemez maddeleri ile oynamayınız. Sırtınızı bir yerlere de dayamayınız. Bu önemli konuda da TSKya önemli görevler düşmektedir. Yasalar içinde milli tepkiyi ve direnişi ortaya koymak vatandaş olmanın gereğidir. Kısaca adam olmaktır. Bundan önce TCKnun 301. Maddesiyle ilgili Ankarada ve İstanbulda yapılan geniş katılımlı basın toplantıları etkili olmuştur. Türkiyeden yana olan, dışarıdan yönlendirilmeyen kuruluşlar gereğini yapmalıdırlar. Her şart altında ve dönemde demokratik ve yasal mücadele sürdürülmelidir.
***
Günü kurtarmayı daha önde gören seçmenlerin ağırlıklı olduğu bir ülkede Sayın Polatın, Sayın Erkalın ve onlar gibi düşünenlerin beklediği duyarlı vatandaşı bulmakta zorlanacağı kanaati bende daha ağır basıyor. 22 Temmuzda yolda yürüyüşü görüldüğü malumdur (!)
UĞUR KEPEKÇİ