Kulluk insanın varoluş nedenidir. Çünkü Allah insanları ve cinleri kendisine kulluk etmeleri için yaratmıştır (ez-Zariyat, 51/56) Madem ki yaratılış gayesi budur, o zaman insanoğlu bütün yaşantısını bu ölçü dahilinde değerlendirmek zorundadır.
Haram-helal ölçüsünü dikkate almadan bir hayat yaşayan insanlık, huzuru hemen her şeyde aramış olmasına rağmen hala bulamamış, aksine gün geçtikçe bunalıma düşmüştür.
Ferdin yaşam biçimini etkileyen bu durum toplumların gidişatını da etkilemiş, sokaklar mutsuz insanlarla dolup taşmaktadır. Fakir-zengin, genç-ihtiyar hemen herkes kendi hayatından bezmiş bir vaziyettedir.
Haram-helal sınır tanımazlığından yine insanın kendisi etkilenmiş, adeta kendi eştiği kuyuda boğulmaktadır. Kul hakkı yiyerek yaşamayı marifet sanan insanlar, neticede bu davranışın kendine döneceğini hesap etmeden yaşadılar. Birbirlerinin haklarına tecavüz ettiler, sonunda toplumsal bir davranış haline dönüşen bu davranıştan herkes etkilenince; doğal olarak sebep olanlar da nasiptar olmaya başladılar. Bu işte çığır açtıkları yada sebep oldukları için ahiretteki hesapları da çetin olacaktır.
Hz. Peygamber (sav), bir hadisinde Allah'ın huzuruna kul hakkı ile gelen kimseyi müflis olarak tanımlayarak şöyle buyurur: Müflis şu adama derler ki, dünyada yaptığı bütün ibadet ve taatın sevabı ile Kıyamet gününde Allah'ın huzuruna gelir. Bu adam dünyada birçok hayırlar, ibadetler yapmış olmakla birlikte başkalarına zulmetmiş, kimini dövmüş, kiminin gönlünü kırmış, şuna buna eliyle ve diliyle eziyet etmiş... İşte bu hak sahiplerinin hepsi o adamın çevresine toplanacaklar, haklarını isteyecekler: Bana dünyada iken şöyle yaptı, hakkımı al ya Rab! diye davacı olacaklar. Allah bunun hayır ve iyiliklerinden hasıl olan sevapları bunlara taksim edecek, fakat borcu yine kapanmayacak. Nihayet onların günahlarını bunun üzerine yükleyecek, Cehennem'e gönderecek. İşte asıl müflis böyle bir adamdır (Müslim, Birr, 60; Tirmizi, Kıyame, 2).
Aradığımız huzuru bulmak istiyorsak mutlaka ilahi ölçülere riayet etmek zorundayız. Ve çare; önce kendimizden başlayarak toplumsal huzuru sağlamaktır. Herkes kendi evinin önünü temiz tutarsa sokaklar temiz kalacaktır.
Geliniz önce birbirimizin kul hakkına bir bakalım ve pratik olarak birkaç uygulama yapalım. Göreceksiniz iç huzur denen mutluluğun ipini yakaladığınızı hissedeceksiniz. Bir çiçekle yaz gelmez demeyin sakın o çiçeğin bulunduğu ortam güzel koksun yeter. İşin başlangıcı budur. Güzel ahlak böylece yayılır.
İmam-ı Gazali hazretleri kulun birbirleri üzerindeki hakkını şöyle izah etmiştir.
1 Müslüman kardeşinle karsılaşınca ona selâm vermen.
2 Seni davet edince davetine icabet etmen.
3 Aksırıp «elhamdülillâh» denince onu «yerhamukellâh» diye cevaplandırman.
4 Hastalanınca ziyaretine varman.
5 Ölünce, cenazesinde bulunman.
6 Senin üzerine yemin ettiği zaman onu haklı çıkarman.
7 Senden nasihat isteyince ona nasihat vermen.
8 Yokluğunda ona arka çıkman.
9 Kendin için ne dilersen onun için de aynı şeyi istemen.
10 Kendi hesabına neden hoşlanmıyorsan onun için de hoşlanmaman"
(İmam-ı Gazali, Kalplerin Keşfi).
UĞUR KEPEKÇİ