Müslümanların Rabbi Allah, kitabı Kuran, Resulü Muhammed Mustafa, yar ve yareni Ehl-i Beyt ve sıratı müstakimi kendine yol edinenlerdir. Bu iman, dünyanın bütün güçlerinin, bütün kuvvetlerinin karşısında durabilmek için yeter şarttır. Ancak bu imanda Müslümanların gösterdiği zafiyet, onları çer çöp mesabesine döndürmüş, kalplerini bir korku sarmış, sözde ?güç ve kudret sahibi ancak Allah?tır? dedikleri halde, Allahtan başka şeylerden korktuklarına, kulların ve süper güçlerin egemenliği altına girdiklerine şahit olmaktayız. Bu durum, Müslümanların zillet içine düşmesine, izzet ve şereflerini yitirmelerine, güçlerinin yok olmasına, böylece haksızların ve zalimlerin karşısında mahvolmalarına sebep teşkil etmiştir.
Dünyanın her tarafında ezilen, hakları gasp edilen ve köle konumuna konulan Müslümanlar, her geçen gün daha zelil ve daha fakir bir duruma düşmektedirler.
İzzet ve şerefi Müslüman olmayanların ve Allah?a düşman olanların dostluğunda arayan Müslümanların düşeceği durumu, Yüce Allah Kuranı Kerimde açıkça beyan etmiş, evrensel bir buyrukla biz kullarını uyarmıştır.
?Onlar, mü?minleri bırakıp kâfirleri dost edinen kimselerdir. Onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah?a aittir.
Oysa Allah size Kitapta (Kur?an?da) ?Allah?ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, başka bir söze geçmedikleri müddetçe, onlarla oturmayın, aksi halde siz de onlar gibi olursunuz? diye hüküm indirmiştir. Şüphesiz Allah, münafıkların ve kâfirlerin hepsini cehennemde toplayacaktır.?( Nisa Suresi / Ayet 139?140)
İslam âlemi ve Müslümanlar, Kuran ve sünnette işaret edilen iman-i bir duruşu elde edemedikleri takdirde, düştükleri bu zilletten kurtulmalarının imkânı yoktur. Bu duruşu elde etmenin yolu da İman-i bir duruştur.
Burada bir konuya açıklık getirmek istiyorum. Bu yazımızda maksadımız asla ve asla Müslüman olmayanlara düşmanlık olgusunu körüklemek değildir. Bizim derdimiz, Müslümanların inançlarının gereği olan Allah?a kulluğu, Resulüne ve Onun Ehl-i Beyt?ine tabi olmalarının gereğini yerine getirmelerini hatırlatmaktır; istenilen huzur, barış, adalet ve zenginliğin ancak bu yolla elde edileceğini izah etmektir. Çünkü Müslümanlar, kendi imanlarının gereği olan duruşlarını terk ettikçe; zillete düşmekten, zulüm ve işkencelere maruz kalmaktan asla ve asla kurtulamayacaklardır. Bu ilahi bir kaidedir.
Uğur Kepekçi 17.Mayıs.2012