Ülkemizdeki seçim sisteminde en çarpıcı haksızlık, % 10 seçim barajı meselesidir. Bu sitemin ortadan kalkmasını ne iktidar, ne de meclis içi muhalefet asla istememektedir. Meclis aritmetiğinde yer alan ve farklı taktiklerle mecliste yer alan siyasi oluşumlar bir yerde mecliste, başka oluşların ve fikirlerin önünü açmamakta ısrarlı davranmaktadırlar.
Peki bu uygulama ne kadar adildir, ne kadar insan haklarına ve düşünce özgürlüğüne uygundur? Bunu sizlerin vicdanlarına havale ediyorum?
Madem seçim sandıkları halkın önüne konmuş ve seçime hak kazanan partiler oy pusulasında yer almışsa, her partinin aldığı oylar eşit değerde ve kıymettedir. Bu oylar asla küçümsenmemeli ve çöpe atılmamalıdır. Çünkü verilen her oy bir fikrin, bir düşüncenin sözcüsü konumunda olduğu göz ardı edilemez.
Seçim barajı yüzünden, insanlar savundukları fikirleri bazen barajı aşamaz korkusu ile savunamamakta, beğenmese de bazı fikirlerin arkasına sığınmak zorunda kalmaktadır.
Seçim barajı bir ülkenin geleceğini karartmak için tek başına bile yeterlidir.
Müsaadelerinizle, seçim barajının toplumsal zararlarından bir kaçını dile getirelim:
Seçim barajı, toplum üzerinde psikolojik bir baskı aracı olarak kullanılmaktadır.
Seçim barajı, ülke yönetiminde yarar sağlayacak faydalı fikirlerin doğmasına mani olmaktadır.
Seçim barajı, düşünce özgürlüğüne engel olmaktadır.
Seçim barajı, haksız da olsa güçlü olanın ayakta kalmasına, güç odaklarının oluşmasına zemin hazırlamaktadır.
Seçim barajı, fikirlere ve emeğe saygısızlık ortamı oluşturmaktadır.
Her fırsatta demokrasiden ve insan haklarından dem vuran sözde aydınların, sözde politikacıların bu konudaki çarpıklığın, adaletsizliğin, ortadan kaldırılması için çaba sarf etmemesi gerçekten de çok düşündürücüdür.
Dilerseniz bir de bu konuda bizden farklı düşünenlerin tezine bakalım.
Tezleri şudur: ?Kanunlar yapılırken ve uygulamaya konurken güçlü iktidarlar olmazsa devlet yönetiminde zafiyet meydana gelmektedir.?
Görünüşte gayet doğal gibi görünen bu tez; haklılığı değil, güçlülüğü savunur ki, hem insani hem de hukuki dayanaktan yoksun bir tezdir. Çünkü kanunlar ve uygulamalar, insan için yapılır; öyleyse insanın düşüncesine değer verilmesi şarttır.
Her düşünce kendi mecrasında değer bulmalıdır. Eğer düşüncelere değer verilmezse, önüne barajlar konulursa, insanlık hiçbir konuda tekamül edemez; düşüncenin önüne set konulduğunda çare doğmaz, çözüm olmaz, insanlık problemlerle boğuşur durur.
Doğru fikirlerin güç bulması, sosyal problemlerin ortadan kalkması; barajların yıkılması ile mümkündür. O zaman millete düşen görev; oylarıyla barajları yıkıp, ortadan kaldırmaktır. Böylelikle insanlık çaresizliğe, haksızlığa mahkum bırakılamayacaktır.
Çare sizde, başka yerde aramayın?
UĞUR KEPEKÇİ