Bayramla elde ettiğimiz huzur ortamının bir hayat boyu devam etmesini dilerdik ama bu ancak temenniden öteye geçmezdi. Çünkü elde edilen hiçbir şeyin sürekli olması mümkün değildir. Hayat denilen olgu imtihandan ibaret olduğu için inişli çıkışlı hallerin yaşanması da doğaldır. Bazen mutluluk, bazen dert ve çile bu hayatın kuralıdır. Önemli olan hayatın bu değişken haline ayak uydurabilmektir.
Bayramda tabi ki herkes aradığı mutluluğu elde edemedi. Kimileri neşe içinde, kimileri hastalık ve dertlerle çile doldurmakla meşgul oldular. Kutsal topraklardan gelen haber bir anda bizleri kedere sevk etti. Hac farizasını yerine getiren hacılarımızdan, şeytan taşlama vazifesinin üçüncü ve sonuncusunu yerine getirirken oluşan izdiham neticesinde üçyüzün üstünde dindaşımız hayatlarını kaybettiler.
Ölüm Allahın emridir. Allahın takdiri önünde boynumuzu bükmekten başka yapılacak bir şeyimiz yoktur. Hayatını kaybeden hacı kardeşlerimize Allahtan rahmet dilemekten başka yapılacak bir şey yoktur. Hayatını kaybeden din kardeşlerimizin elbette yakınları dost ve akrabaları ayrılıktan dolayı üzülmüşlerdir. Ama elden gelen bir şey yoktur. Olan olmuştur. Yaşanan bu acı olay neticesinde temkinli davranmak ve temkinli konuşmak lazımdır. İlgililer bu konuda ellerinden gelebilecek yeni projeleri ve çabaları ortaya koyacaktır. Zaten bu konuda ilgili planlar aşama aşama uygulanmağa çalışılmaktadır.
Geçtiğimiz sene hac farizasını yerine getirmek için kutsal topraklarda bulunmak nasip olmuştu. Olayın yaşandığı mekânları çok iyi hatırlıyorum. İzdiham, şeytan taşlama anında insanların psikolojisinden, heyecanından kaynaklanan bir olaydır. Biraz heyecan, biraz da bilgisizlik olayın boyutunu bu hale getiren unsurlar arsında zikredilebilir.
Hac vazifesinin özelliğinden dolayı bazı ibadetlerin aynı zamanda ve mekânda yapılma mecburiyeti vardır. Hac ibadetinin hikmetlerindendir. Hac bir yerde mahşerin provası niteliğindedir. İnsanlar adeta mahşerde yaşayacakları bazı şeylere hazırlanmakta, ya da ölmeden önce ölümden sonraki hayata hazırlıklı olmaları sağlanmak istenmektedir.
Hac farizasını yerine getirmek üzere memleketlerinden, yurtlarından, yuvalarından, hicret ederek gelen bu kutlu insanların hayatlarını kaybetmelerini, Allahın muradı ve kaderi içerisinde değerlendirmek gerekmektedir.
Ölümden kaçış yoktur. Ölüm, fani olan dünyadan ebedi olan ahiret hayatına geçiş köprüsüdür. Her canlı varlık o köprüden mutlaka geçecektir. "Her can ölümü tadıcıdır" (Âl-i İmrân, 3/185); "Onlar için bir ecel tayin ettik ki onda hiç şüphe yoktur" (el-İsrâ, 17/99);
"Şöyle de: Siz evlerinizde olsaydınız bile üzerlerine öldürülmesi yazılmış olanlar, yine şüphesiz öldürülecekleri yerlere çıkıp giderlerdi" (Âl-i İmrân, 3/154); "Nerede olursanız olun, tahkîm edilmiş yüksek kalelerde bile bulunsanız ölüm sizi bulur" (en-Nisâ, 4/78)
Hayatlarını kaybeden bu kutlu insanların, ölümleriyle bile kutlu insanlar sınıfına dâhil edildiğini görürüz. Bakınız Allah (cc) Kuran da bu durumu nasıl haber veriyor.
"Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen veya ölenlere gelince; Allah onları muhakkak güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır." (Hacc, 22/58)
Başka bir Ayeti kerimede de şöyle buyrulmuştur.
"Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Aksine onlar diri olup Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar. Allah'ın lütfünden kendilerine vermiş olduklarıyla sevinç içindedirler ve arkalarından henüz onlara kavuşmamış olanları, kendilerine bir korku olmayacağı ve üzülmeyecekleri üzere müjdelerler." (Ali Imran, 3/169-170)
Hayatlarını kaybeden din kardeşlerimize Allahtan rahmet ve kendilerinden şefaat temennisinde bulunuyorum. Hacda yaşanan izdiham meselesine birde bu açıdan bakınca; acıların şiddetinin azaldığını göreceksiniz.
UĞUR KEPEKÇİ