Bütün bilim dalları batı medeniyetinin ve kültürünün etkisi altında olduğundan sosyal bilimler de batı medeniyetinin ve kültürünün etkisi altına girmiştir. Bu manada bilim dünyası özellikle sosyal bilimlerde bütün kural ve kaideleri batının çıkar ve menfaatleri istikametinde oluşturmaktadır. Yetiştirilen toplum mühendisleri her türlü basın yayın ve teknik imkânları kullanarak milyonlarca insanlardan oluşan kitleleri istedikleri yöne çevirebilmektedirler. Batı dünyası medeniyetini, kültürünü ve zenginliğini sömürü üzerine bine ettiğinden bilimi de sömürü aracı olarak kullanmaktadır.
Aslında bilim, gelişen ve değişen teknolojiyle insanlığa hizmet edip bütün insanların hayat standartlarını yükseltmeyi amaç edinmelidir Bilimin ve teknolojinin zirvesinde olduğumuz yirmi birinci yüzyılda insanlık terör, savaş, işgal, kan, gözyaşı ve de yoksullukla iç içe yaşamak mecburiyetinde bırakılmıştır. Bugün dünyada nüfusun % 10u toplam gelirin %90 nını alırken, nüfusun %90nına da toplam gelirin % 10u düşmektedir. 1,5 milyar insan günlük iki doların altında gelirle yaşamlarını sürdürmek zorunda bırakılmıştır. Oysa aynı dünyada uyurken bir gecede milyarlarca dolar kazanan baronlar var. İşte bilim bu baronların milyarlarına milyarlar katmak için faaliyet gösteriyor, yanlışı doğru doğruyu da yanlış olarak topluma anlatıyor.
Sosyal bilimlerin bununla ne alakası var diyenler olabilir. Günümüzde sosyal bilimciler, toplumları yönlendirip yalan yanlış bilgilerle toplum mühendislerinin de devreye sokulmasıyla toplumların hiçbir reaksiyon göstermeden sömürülmelerini sağlamaktadırlar.
Batı merkezli sosyoloji bilimi toplumların yaşamlarını geleneksel ve çağdaş diye iki kategoride inceler. Geleneksel toplumda insanlar biz merkezli yaşarken çağdaş toplumlarda insanlar ben merkezli yaşarlar. Batılı sosyologlar ve toplum mühendisleri insanlara çağdaşlaşmanın ve zenginliğin ben merkezli yaşamdan geçtiğini empoze ederken, geri kalmışlığın ve fakirliğin nedenini de biz merkezli yaşama bağlarlar. Bu manada milliyetçiliği, vatanseverliği, devletçiliği, milli ve manevi değerlere bağlılığı çağ dışılık ve marjinallik olarak kabul ederler. Onun için toplum mühendisleri basın yayın organlarını da kullanarak toplumun bütün değer yargılarını toplum nezdinde hor ve hakir göstermek suretiyle basite alıp küçük düşürerek alay konusu yaparlar. Bu tamamen yanlıştır, eğer toplum bu değerlere bağlı olarak yaşarsa o toplumu sömürmek mümkün olmaz.
Biz merkezli yaşamda birlik beraberlik vardır, toplumun menfaatini şahsi menfaatin üstünde tutmak vardır. Saygı, sevgi, hoşgörü, müsamaha, merhamet, tevazu, kişi hak ve hürriyetlerine saygı, örf, adet, töre, gelenek ve göreneklere bağlılık, toplumun ortak malı olan maddi zenginliklere, milli ve manevi değerlere sahiplenme vardır. Böyle bir toplumu batı dünyasının sömürmesi ve yıkması mümkün değildir.
Ben merkezli yaşamda egoistlik vardır bana dokunmayan yılan bin yaşasın düşüncesiyle herkes kendi çıkarını düşünür, bu anlayışta şahsi menfaat ön plana çıkar, kişi menfaati olmayan hiçbir şeye ilgi duymaz. Ben merkezli yaşayan insanlar için toplumun ortak malı olan maddi zenginliklerin milli ve manevi değerlerin hiçbir önemi yoktur başkası onu hiç ilgilendirmez kısacası neme lazımcı olur. Rahmetli Akif ne güzel söylemiş girmeden topluma tefrika düşman giremez, toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez. İşte o en büyük tefrika kişilerdeki benlik duygusudur
Halk arsında Bana dokunmayan yılan bin yaşasın gibi sözleri topluma mal ederek ben merkezli yaşam daha da yaygınlaştırılmıştır. Hatta şöyle bir hikâye anlatılır. Bir gün hocaya gelerek hocam memlekette kötülük var ne yapalım derler hocada nemelazım ben mahallemi bilirim der. Kötülük mahalleye gelir hocam mahallede kötülük var ne yapalım derler hoca nemelazım ben sokağımı bilirim der. Kötülük hocanın sokağına gelir hocaya hocam sokakta kötülük var ne yapalım derler hoca nemelazım ben evimi bilirim der. Kötülük hocanın evine girer hocaya hocam evinde kötülük var derler hocada nemelazım ağam ben kendimi bilirim der. Bu hikâyede amaç hem din âlimlerini toplumun gözünde basitleştirmek hem de toplumu nemelazımcı bir anlayışa sürüklemektir. Aslında ne böyle bir olay vardır ne de böyle bir hoca bu tamamen yahudi düzmesidir.
Kanuni Sultan Süleyman han bir gün vezirini yanına çağırır Vezirim bütün kurum ve kuruluşlarıyla çok sağlam ve mükemmel bir devlet (Osmanlı devletini) kurduk hep düşünüyorum da acaba bu devlet yıkılır mı? Vezir Sultanım bana iki gün müsaade et düşüneyim der. İki gün sonra padişahın huzuruna çıkar Nemelazım sultanım der, padişah vezirin ilgisiz kaldığını düşünerek bu nasıl cevap diye tepki gösterir. Vezir ikinci defa Nemelazım sultanım der. Padişah vezir vezir ben sana bir soru soruyorum sen bana nemelazım diyorsun bu ne ilgisizlik der. Bunun üzerine vezir Devletlim sizin sorunuza ilgisiz kalmak ne haddime ben ne zamanki toplum nemelazımcı olur bu muhteşem devlet o zaman yıkılır demek istemiştim der. İşte bu nemelazımcı anlayış koca Osmanlı devletini yıkmıştır.
Şimdi ülkenin yer altı yerüstü kaynakları özelleştirme adı altında yabancı sermayeye peşkeş çekiliyor bazı vatandaşlar nemelazım ağam diyor. Ekonomi IMFye, dış politika ABDye, iç politika ABye, İstihbarat CİA ve Mossada, maneviyatımızda Vatikana bağlandı kısaca bağımsızlığımızı kaybettik halen birçok vatandaşımız nemelazım ağam ben cebime bakarım diyor.. Ülkenin güneydoğusunda kürt devleti kurulma aşaması etap etap devam ediyor yani bölünüyoruz bazı vatandaşlar daha halen nemelazım ağam diyor. Dinler arası diyalog (medeniyetler arası ittifak) masalıyla milleti İslam gemisine bindirip Hıristiyan rıhtımında demirlediler bazı vatandaşlar nemelazım ağam diyorlar. Devlet televizyonu TRT 1de kurban bayramında kurbanla ilgili programda tahrif edilmiş olan Tevrat ve İncilden bölümler ve misaller veriliyor. Kuranı Kerimin mealinde İncilden ve Tevrattan misaller veriliyor, vatandaşa bunu anlatıyorsun vatandaşın büyük bir kesimi nemelazım ağam diyor. Nemelazımcı bir toplum olduk korkarım sonumuz Osmanlı devleti gibi olacak.
Mehmet İnekçioğlu.