O “Hangi Atatürk”, “Hangi Sol”, “Hangi Batı” diye eserler kaleme alıp bu soruyu sordukça bize dayatılan Atatürk, Sol ve Batı’nın gerçek yüzünü ortaya koyarak tarihe önemli birer kayıt düşüyor. Bu yönüyle Türk kültür mirasının yetiştirdiği en önemli mütefekkirlerinden Attila İlhan’ın Atatürk tespitleri Türkiye’de taşları yerinden oynatmış ve özellikle Sol dünyanın Mustafa Kemal algısını adam akıllı silkeleyerek yerli yerine oturtmuştur. “Siz Osmanlı ülkesinde, ‘milli kararlara dayanmak’, ‘meşruluğu’ bunda aramak ne demektir bilir misiniz? Padişahı ve halifeyi silmek, hiçe saymak demektir! Mustafa Kemal, Amasya Tamimi’nden itibaren, Osmanlı meşruluğunu reddetmiş, tarihsel meşruluğu önemsemiştir. Buysa, ‘ihtilal’in ta kendisidir” diyen İlhan, Mustafa Kemal’in iç içe üç büyük eylemini; emperyalizme karşı kurtuluş savaşı, padişaha karşı demokratik devrim, toplumun millet aşamasına dönüşümü şeklinde özetler. Ona göre, Mustafa Kemal, Padişaha başkaldırdığı zaman ihtilalci, devraldığı toplumu dönüştürmeye koyulunca inkılapçıdır. Ona göre şapka giymek değil, padişahı indirmektir ihtilal olan!
Ne mutlu Türk
olana değil Türk’üm diyene
Mustafa Kemal’in “Ne mutlu Türk olana” değil “Ne mutlu Türküm diyene” diyerek aslında toplumdan ve milliyetçilikten neyi kastettiğini vurgulayan İlhan, Mustafa Kemal’in 1920 tarihinde söylediği şu sözlerini aktararak neyi murad ettiğini açıkça ortaya koymuş ve “daha nasıl anlatsın” demiştir: “Burada maksut olan ve yüksek meclisimizi oluşturan kişiler yalnız Türk değildir, yalnız Çerkes değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız Laz değildir; fakat hepsinden oluşmuş Müslüman öğelerdir; içtenlikli bir toplamdır.” İşte tam bu noktada Prof. Dr. Haydar Baş’ın “Ne mutlu Türküm diyene, ne mutlu Müslümanım” diyenedir tarihi tespiti, İlhan’ın tespitiyle birebir örtüşmektedir. Attila İlhan, İnönücülerin unutturmaya çalıştıklarını ifade ettiği Mustafa Kemal’in 1933 yılında yaptığı şu konuşmayı neredeyse her seferinde duygulanarak ve şiir gibi okurdu: “Şark’tan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün Şark milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum. İstiklal ve hürriyetlerine kavuşacak olan çok kardeş millet vardır. Onların yeniden doğuşu, şüphesiz ki terakkiye ve refaha müteveccih olacaktır. Bu milletler bütün güçlüklere ve bütün manilere rağmen muzaffer olacaklar ve kendilerini bekleyen istikbale ulaşacaklardır. Müstemlekecilik ve emperyalizm yeryüzünden yok olacak ve yerlerinde milletler arasında hiçbir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı hakim olacaktır.”
(Kilis Postası Haber Merkezi)