Dün akşam evde
kitaplığımda bir kitap ararken elime Şeyh Sadi Şirazi’nin Gülistan adlı eseri
geçti. Şirazi, İslam dünyasında büyük şöhrete ulaşmış bir şair ve
edebiyatçıdır. Gülistan adlı eserinin birçok doğu ve batı dillerine tercümesi
yapılmıştır. Bu eserinde, nesir ve nazımdan oluşan, didaktik- ahlaki hikâyelere
ulaşabilirsiniz. Kitap, kısadan hisse hikayelerle verdiği öğütlerle, yüz yıllar
boyu değerini yitirmeyecek evrensel mesajlar içermektedir. Kitabın sayfalarını
çevirirken dikkatimi çeken bir hikayeyi sizlerle paylaşmak istedim.
“Bir adamcağızın gözünde ağrı oluşmuş. Adam bir
baytarın önüne gitmiş.
- Bana bir ilaç ver de şu gözümün ağrısı dinsin. demiş.
Baytar, dört ayaklı hayvanların gözüne sürdüğü
ilacı alıp getirmiş, adamın gözüne sürmüş. Adam kör olmuş. Bu olay üzerine
mahkemelik olmuşlar. Ve dava kadının huzuruna getirilmiş. Durumu inceleyen kadı
kararını açıklamış:
- Baytarın adama diyet ( kan bedeli ) ödemesi lazım
gelmez. Çünkü bu adam, merkep olmasaydı, baytarın önüne gitmezdi.”
Öyle değil mi dostlar. Şimdi düşünün:
“Hasırcı da bir dokumacıdır. Ama onu kimse ipek
dokuma tezgahına geçirmez”.
Kur'an-ı Kerim’de de "Şüphesiz ki Allah¸ size emânetleri ehline
vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman¸ adaletle hükmetmenizi
emrediyor." (4/Nis⸠58 ) buyurulmaktadır.
Evimizde ya da
işyerimizde bir iş yaptıracağımız zaman bir usta ihtiyacımız oluyor. Hiçbirimiz
ilk gördüğümüz kişiye bu işi vermiyoruz. Hep işi en iyi şekilde yapacak bir
usta arıyoruz. Çünkü biliyoruz ki; tecrübe edilmemiş bir kimseye büyük bir iş
ısmarlanırsa, sonucu iyi olmazsa hep yaptırdığımıza pişman oluruz. Halk arasında
da işi ehline vermediğimiz için ahmaklık töhmetiyle karşılaşırız.
Türkiye’nin
seçim gündemine girdiği şu günlerde vatandaş mevcut iktidarın bir çok
faaliyetinden şikayetçi.
Taksiciler
hükümetin UBER sorununun bir türlü çözmemesinden şikayetçi (Taksici esnafı 1,5 milyon TL lisans ücreti ödeyerek elde ettikleri
hakları, UBER üyesi olanların kullanmasını istemiyor).
Sebze-Meyve
Hali esnafı hükümet tarafından meyve-sebze fiyatlarındaki yükselmenin
kendilerine bağlanmasından şikayetçi.
Taşımacılık
işi ile uğraşan esnaf, Yavuz Sultan Selim Köprüsünü kullanmaya zorlanmalarından
şikayetçi ( Bu köprüyü kullandıkları
zaman hem yolları uzadığı için yakıt harcamaları artıyor, hem de geçiş
ücretleri daha yüksek.).
Oturdukları
evleri kentsel dönüşüme giren mahalle sakinleri, kentsel dönüşümün rantsal
dönüşüme dönüştürülerek evlerinin adeta ellerinden alınmasından şikayetçi.
İlaç
ücretlerinin %26 artmasından, buna rağmen bir çok ilacın eczanelerde
bulunmamasından hastalar şikayetçi.
Bir
türlü atamaları yapılmayan öğretmen adayları şikayetçi
Bir
türlü iş bulamayan başta üniversite mezunları olmak üzere gençler şikayetçi.
Maaşları
yeterli olmayan, emeklilik keyfini bir türlü yaşayamayan emekliler şikayetçi.
Elektrik,
su, doğalgaz faturalarının çok yüksek olmasından aile reisleri şikayetçi.
Çalışanlar,
geçim şartlarının zorlaşmasından şikayetçi.
Başta
pazar fiyatları olmak üzere, tüm ürünlerdeki fahiş fiyat artışlarından şikayetçi
olmayan yok.
Bu
listeyi çok daha fazla uzatabiliriz.
Şikayetlerin
bu kadar yoğunlaştığı şu günlerde, 31 Mart yerel seçimlerine sayılı günler
kaldı. Meclisteki tüm partiler adeta birbirleri ile anlaşmış gibiler. AKP ile
MHP’nin seçime kadar değil, mezara kadar dediği birliktelikleriyle, muhalefet
adına MHP etkisiz eleman halini almıştır. CHP’nin etkisiz muhalefeti, bir
alternatif proje üretememesi ve kendi iç sıkıntıları ile uğraşması ana
muhalefet fonksiyonunu yerine getirememesini doğurmuştur. Böylece, iktidar “köpeksiz
köyde değneksiz gezme” misali her istediğini yapar hale gelmiştir.
Şimdi
önümüze sandık konacak. AKP ile MHP ve CHP ile İP seçime ittifak yaparak
giriyorlar. 81 il 957 ilçenin tamamında kendi amblem ve ismi ile seçime giren
tek parti Bağımsız Türkiye Partisi. Vatandaşın mevcut durumdan şikayetlerinin
yoğunluğu, meclisteki 4 partinin ittifak ile seçime girme kararı almalarında
çok etkili olmuştur. Onlar da kendilerine güvenemiyorlar. BTP ise İstanbul,
Ankara, İzmir, Adana gibi büyükşehirler dahil tüm belediyelerde Prof. Dr.
Haydar Baş Beye ait Milli Ekonomi Modeli ile Sosyal Belediyecilik Projelerini
tek tek sıralıyor. Ve yukarıdaki şikayetlerin çözümlerini tek tek ortaya
koyuyor.
Şimdi
size soruyorum, biz vatandaş olarak 31 Mart’da bizi bu halden kurtaracak proje
ve model sahiplerinin yanında değil de, mevcut Meclisteki partilerin yanında
yer alırsak; gözü ağrıdığı için baytara giden adamdan ne farkımız kalır?
Karar
Sizin!
Dr.
Öğr. Üyesi Ali Bestami Kepekçi 25/02/2019