Prof. Dr. Haydar Baş’ın 02 Ocak 1998 tarihinde kaleme aldığı köşe yazısıdır:
Oruç ve medeniyet arasındaki münasebet dikkate şayandır. Hemen insanın hatırına şöyle bir soru gelebilir. Orucun medeniyetle ne münasebeti olabilir ki? İbadetlerin insan karakterine olan etkisini bilmeyen için bu soru çok tabiidir. Mümin bilir ki, insan karakterinin oluşmasında, şahsiyetinin tekamülünde, kısaca medenî olmasında ibadetin yeri çok büyüktür. Zira ibadet insanın nefsinin temizlenmesine, güzel ahlak sahibi olmasına, kişiliğinin olgunlaşmasına vesile olan ilâhi bir emirdir.
Bu cümleden olarak insanın medenî oluşunda oruç, belki de ibadetlerin en başta gelenidir. Cenab-ı Hakk'ın Hz. Musa'ya benim için ne yaptın sorusuna mukabil, Hz. Musa "Oruç tuttum" cevabını verince, Âlemlerin Rabbi "Oruçla nefsini temizledin" buyurmuştur. Demek ki oruç nefsin temizlenmesi ve tezkiyesinde amil bir faktördür. Oruç insana sabrı ve kanaati öğretir ve yaşatır. Yardımlaşma duygusunu geliştirir. İnsanlara acımak, muhtaç olanlara yardım etmek, hep oruçlu insanın düşündükleridir. Kin tutmamak, nefret etmemek, insanları birliğe ve beraberliğe davet etmek orucun insana kazandırdığı ahlaki vasıflardır.
Medeni insan yukarıda anlattığımız sıfatların sahibi olan insan değil midir?
O halde medenilik, duygularına da oruç tutturarak Müslüman karakterine ve kişiliğine erişmenin adı olsa gerektir. Bugün insanımız günahlardan uzaklaşıp Cenab-ı Hakk'ın rahmetine erişmek için, her türlü kötü alışkanlıklarını terk ederken, bu temiz niyetli insanları bir takım şeytanî vesveseler veya sorularla aynı bataklığa çekmenin, terk ettiği alışkanlıkları hele de bu mübarek ayda hatırlatmanın hiç bir manası yoktur. Bize düşen, Sayın Diyanet İşleri Reisi'nin de ifade ettiği gibi rahmet kapılarının açık olduğunu hatırlatarak onları bu ibadet kulvarına çekmek ve alışkanlıklarını hatırlatmamak üzere terk etmelerine yardımcı olmaktır. Bu manada programlar yapıp, bazı alışkanlıklara meşruiyet kazandırmaya çalışmak yarayı kaşımaktan öteye geçmeyecek gayretlerdir. Bu tip düşünceler hiç bir kardeşimiz tarafından tasvip görmez.
Her neyse, biz asıl konumuza dönelim. Bugün meselelerde kabuğu delerek öze nüfuz edemediğimiz zaman medeniliği ve medeniyeti giyimde, kuşamda, cinsellikte, şekilde ve bir takım moda denilen renk ayrımlarında zannetmekteyiz. Hatta bu anlayış o kadar ileri safhalara varmış ki, neredeyse bir ideolojik gösterge olmuştur. Medeniliği giyim ve kuşamda, bir takım renk cümbüşlerinde aramanın hiç şüphesiz ki ilmi mantıkla izahı mümkün değildir.
Özetleyecek olursak medeniyet, iyi bir insan olmanın, insanlarla geçinmenin, insanlarla diyalog kurmanın ve herkese faydalı olmanın adı ise; o da ibadetle ve özellikle de oruçla kazanılan ulvî bir vasıftır ki, bu ayda Cenab-ı Hak hepimize bu ahlakı kazanmayı nasip etsin. (Prof. Dr. Haydar Baş / 2.1.1998)