Gazi Mustafa Kemal Atatürk dünyalık hiçbir çıkar düşünmeden
ömrünü milletine adamış Allah’ın rızasından başka bir emeli olmamıştır.
Bu kuru bir iddia değildir. Şahit arayanlar ömrünü
incelesin, kâfidir.
Vatan kurtarmak gibi önemli bir başarının üstüne isteseydi
kendini kral, padişah, halife ya da benzeri tek adamlığa layık görüp dünyalık
çıkar sağlayabilirdi.
O, taşıdığı fikirleri, kurduğu meclisteki vekillere tasdik
ettirmek için ikna etmek yolunu tercih etti. Bu sebeple çıkan her kanuna
İngiliz ve Yunan ajanlarının etkisi altında kalan aymazlar dışında, topyekûn
millet olarak sahip çıkıldı.
Onun kişisel bir kaygı gütmeden ortaya koyduğu gayretler sebebiyle
bir yuva sahibi bile olmadığını hepimiz biliyoruz. Çünkü Onun yurdu da yuvası
da sevdası da vatan ve millet idi. Bu konudaki fikrini şu ifadelerle
zikrediyor:
“Pekâlâ bilirsiniz ki
benim bütün yaşamımda bu ana kadar güttüğüm amaç, hiçbir zaman kişisel
olmamıştır. Her ne düşünmüş ve her neye girişmiş isem, daima memleketin,
milletin ve ordunun adına ve çıkarına olmuştur. Hiçbir zaman şahsımın
üstünlüğünü ve sivrilmemi göz önüne almamışımdır.” 1914 (Atatürk’ün Özel
Mektupları, Sadi Borak, s. 40)
Zaten ona hediye edilen mülk ve eşyaları dahi milletine miras
olarak bırakmayı tercih ederek hem yaşamıyla hem ölümüyle sevdasını ispat
etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk'e daha önceden hediye edilen
Trabzon’daki köşk dahil olmak üzere bütün malvarlığını, yüce Türk milletine
bağışladığı, vasiyetini Trabzon’daki köşkteki odasında; 11 Haziran 1937
tarihinde kayıt altına aldırmış.
Şöyle bir düşünün değerli dostlar: Yıllarca adı ve nesli
iftiralarla kirletilmeye çalışılan, vasiyet ettiği malları ve değerleri talan
edilen, bu muhteşem insanın yaptığı gibi kaç devlet büyüğü vasiyetini ölmeden
önce kaleme aldırmıştır? Kaç devlet büyüğü, mal varlığını milletine
bağışlamıştır?
Atatürk, bütün hayatını vatan müdafaasına harcamış,
defalarca yaralanmış, aç kalmış, cepheden cepheye koşmaktan kendi menfaatini
düşünecek zamanı bile olmamıştır. Zaten elde ettiği ve sonradan milletine miras
olarak bıraktıkları, kendisine hediye olarak sunulan şeylerdi.
Dünyanın hemen her yerinde, dindar geçinen devlet
büyüklerine bir bakarsak; bırakın vasiyeti, sanki ölmeyecekmiş gibi servet
biriktirme peşindeler.
Mallarına bir şey olur korkusuyla, ya da başlarına bir bela
gelir endişesiyle; servetlerini, yurtdışı bankalarında korumak peşindeler.
Sadece liderler değil iktidarlara akraba, arkadaş ve yandaş
olanlar dahi inanılmaz servetler elde etmektedirler. Biriktirdikleri malları,
servetleri, yedi sülalelerine yetecek kadar.
Ruhun şad olsun Atam.
Uğur Kepekçi