İslam’da, tabiatıyla Mevlâna'nın mesajın da bu kadar köklü
yeri olan tövbe konusunu biraz daha açalım:
Varlıklar içerisinde insan, çok farklı bir mevkiye sahiptir.
Melek, şeytan ve hayvan... Hiçbir yaratık ne onun konumuna erişebilir
ne yüklendiği misyonu yerine getirebilir. Maddeyi kuşatmaya çalış an akıl ve
iradesinin yanında, onlardan ayrı olmaksızın manaya kucak açan gönül ve ruh
cephesiyle dikkatleri üzerine çeker insan. Onun dışındaki hiçbir varlıkta bu
kemâl ve üstünlüğü görmek mümkün olmaz.
Diğer yandan; insanın sadece iyiliğe dönük olan cephesi
değil, kötülüğe yönelik tarafı da hayret vericidir." Zira Allah’ın rahmet,
mağfiret ve gazap sıfatlarını celbeden, daha çok bu yönüdür.
Günah ve isyan, insandaki akıl ve iradeyle ilgili bir
fenomendir. Hatta Hz. Âdem (as) ve Havva Annemizin, “bu ağaca yaklaşmayınız
ilahi hitabına rağmen "yasaklanmış ağaçtan" gıdalanmaları,
"insan iradesi'" 'nin ortaya çıkışı, ardından tövbe ve bağışlanma
müjdesinin insan fıtratıyla münasebeti bakımından dikkat çekici noktalardır.
Çünkü bu ilk örnekle birlikte insan fıtratının, zıtları kendinde cem eden bir
mahiyeti de tespit edilmiş olur. Gülmeyi- ağlamayı, sevinci- üzüntüyü, iyiyi
kötüyü, güzeli-çirkini, günahı ve tevbeyi kendinde barındıran insan, adeta
âlemdeki zıtlıkların büzülmüş, küçültülmüş ve özenle paketlenmiş bir hâlidir.
İnsanın, şerre dönük cephesinde en çok karşılaştığı
olgulardan biri günahtır. Günah, mü'minin Rabbiyle olan bağlarındaki gevşeklik
iken, küfür bu bağların kopmasıdır. Şüphesiz insan, günah işlemekle çıkışı
olmayan bir yola girmiş olmaz.
Zira 'tövbe' en büyük kurtuluş ve çıkış kapısıdır. Fakat
küfürden sonra belki en tehlikeli durum, nefsin kişiyi tövbe kapısından uzak,
pişmanlık duygusundan yoksun bırakmasıdır.
Tövbe ve istiğfara yanaşmamak, kişinin, Allah’ın rahmetinden
kendine açılan kapıları kapatmasıdır. Ferdin dünya ve ahiret haya tını altüst
edecek derecede korkunç bir tehlikenin habercisidir.
Efendimiz (sav); '"Günahlarınız göğe ulaşacak kadar çok
olsa dahi, tövbe ederseniz, Allah tevbenizi kabul eder.” Buyurur. Bir hadis-i
Kutsi’de de Resulullah’ın ağzından Cenab-ı Hak; "Ey kullarım; benim
koruduğum kimseler müstesna, hepiniz günah işlersiniz. (Bu sebeple) mağfiret
dileyiniz ki, bağışlayayım. Diyerek tövbe çağrısında bulunur. Çünkü;
"Günahtan tövbe eden, hiç günah işlememiş gibidir”
Mü'min, günahlarında ısrar etmediği gibi Allah' tan da ümidi
kesmez. "(Tarafımdan onlara) de ki: Ey nefislerine karşı aşırı giden
kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Allah (şirk hariç) bütün
günahları bağışlar." (Zümer/53) ilâhî hitabıyla hayat bulur. (Zümer/53)
(Prof. Dr. Haydar Baş / İslam ve Mevlâna / Sayfa 177-182) (Devam edecek)
Uğur Kepekçi