• Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri
Anasayfa
  • Ekonomi
  • İslam
  • İlçeler
  • Kilis Güncel
  • Analiz
  • Eğitim
  • Siyaset
  • Vefat
  • Spor
  • Bitki Rehberi
  • Güncel Haberler
  • Kültür & Sanat Teknoloji Sağlık Dünya Türkiye Videolar
  • Ara
SON DAKİKA:
10:03
Dolar - Euro - TL Kuru 5 Temmuz 2025
10:02
Altın Fiyatları 5 Temmuz 2025
Video Galeri Foto Galeri Yazarlar Üye Paneli
A
Büyüt
A
Küçült
  1. Köşe Yazarları
  2. Uğur Kepekçi
  3. Kendinizle yüzleşmeye var mısınız? / İCMAL DERGİSİ / EYLÜL 2019
Yayınlanma: 06 Ekim 2019 - 21:30
Güncelleme: 06 Ekim 2019 - 21:35

Kendinizle yüzleşmeye var mısınız? / İCMAL DERGİSİ / EYLÜL 2019

06 Ekim 2019 - 21:30
Güncelleme: 06 Ekim 2019 - 21:35
TAKİP ETTAKİP ET
Yazdır
A
Büyüt
A
Küçült
Kendinizle yüzleşmeye var mısınız? / İCMAL DERGİSİ / EYLÜL 2019
Uğur Kepekçi

Yapılacak her işe, hayırlı bir neticeye ulaşması için mutlaka temiz bir niyet ile başlanması lazımdır. Büyükler “niyet hayır, iman selamet” buyurmakla dikkat çekmek istedikleri nokta asılında tam da budur. Bir işin gerek Allah(c.c.) katında, gerekse de kul katında, güzel neticeye ulaşması, niyetle direk alakalıdır. Bir kimseye verdiğiniz selamdan tutun, takındığınız tavır, yaptığınız iş ne olursa olsun; gönlünüzün tavrıdır (niyetinizdir) aslında…

Gönlünüzün tavrını, (niyetinizi) bir müddet saklayabilirsiniz, rol yapıp, yapmacık davranışlar sergileyebilirsiniz; karşıdaki ikinci şahıslardan bir müddet gönlünüzde taşıdığınız niyetinizi gizleyebilirsiniz. Ama bu halinizi çok uzun süre devam ettiremezsiniz. Eninde, sonunda, gerçek yüzünüzü ele verecek bir şeyler yapacaksınızdır.

Bir büyüğümün bu konuda çok muhteşem bir tespiti vardır. Onu paylaşayım sizlerle: “Adamın gönünde taşıdığı niyeti, muhakkak bir gün ayağına dolaşacaktır. Yani Allah, ona bir gün, içinde taşıdığı niyetini ortaya çıkararak bir amel yaptırarak onu ifşa edecektir. Ben hayatımda buna hep şahit oldum. Ama biraz sabır gerekir.” 

Aslında sosyal hayatta bunları çok yaşıyoruz. İçinde taşıdığı niyetini en iyi bilen aslında kişinin kendisidir. Ama kendimizin bildiğini, başkalarından saklayarak, yaptığımız yanlışları kendimizden gizlemeyi alışkanlık haline getirerek yanlışlarımızı daha profesyonel bir tarzla saklamakla;  söylenen o meşhur söz tecelli etmektedir. “İnandığınız gibi yaşamadıkça, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.” Her şeye rağmen, yanlışlarımız bizi rahatsız etmediğini zannetsek de, gizlesek de; içimizdeki fırtınaların, ruhumuzda açtığı yaraların sızısını saklamak mümkün değildir. Ruhumuzdaki sızı, fırtınaya dönüşecek, bir gün gelecek, gerçekler üzerindeki örtüleri savuracak, bizi ele verecektir mutlaka… Kendimizle yüzleşmek, aslında kutlu bir yolun başlangıcıdır.

Kutlu yoldan çözüme ulaşmak

Çözüm çok uzakta değil aslında. Gerçeklerden kaçarak, kendi elimizle kendimizi rezil rüsva edeceğimize, yaralar derinleşmeden, hastalıklarımız kangren olmadan, dostsuz kalmadan, yapacağımız şey; bir an önce kendimizle yüzleşmektir.

Sadece gerçeklerle buluşmak, samimi olarak kendimizi muhasebe etmekle her şey meydana çıkacaktır. Kendimizle yüzleşmekten korktuğumuz için bir köşeye çekilip kendimizi hesaba çekemiyoruz. Tefekkür etmekten korkuyoruz birçoğumuz. Sorun tam da buradadır, çözüm de. Yani kendimizde…

Neticesi canımızı yaksa da, nefsimize zor gelse de; korkmadan, çekinmeden tefekkür etmeliyiz. Tefekkür kişiye kendisiyle yüzleşme kapılarını aralayacaktır. Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.a.) bir hadisi şeriflerinde bizi tefekkür etmeye teşvik etmiştir: “Bir saat tefekkür bazen bir sene ibadetten daha hayırlıdır.”(Suyutî, Camiu’s-Sağir, II/127; Aclûnî, I/310)

“Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekin”, ya da “ölmeden önce ölünüz” gibi ilahi uyarılar, bizi içiyle dışıyla tertemiz olmaya, kendimizi doğru bir ölçüye çekebilmemiz için tefekküre, nefsimizle yüzleşmeye davet etmektedir.

Elbette sadece kuru kuru yüzleşmek değildir istenen. Yüzleşmek, tedavi öncesi teşhis hükmündedir. İstenen bu işlem, hastalığın teşhisi için istenen tetkikler gibidir. Yüzleşme sonunda, tetkik sonuçlarıyla doktorumuza başvurup, tedavi almalı, verilen ilaçları dozunda ve zamanında kullanmalıyız. Yani yüzleşme sonunda, kendimizde gördüğümüz kusurları değiştirme gayretini de göstermemiz gerekmektedir.

Sık sık makalelerimde kullandığım rahmetli Celal Mısır Hocamızın bu konudaki nasihatini tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Rahmetli Celal Mısır Hocamız, şöyle buyururdu: “Bir kimse kendinde bulunun kötü ahlaktan kurtulması için büyük çabalar ortaya koymalıdır. Bu çabalar üç aşamalıdır. Birinci aşama; nefisini iyi bir hesaba çekerek önce kendindeki kusur neyse onu bulacak ve tanıyacak. İkinci aşama; tanıdığı kusuru kendi nefsinde kınayacak. Yani bu nefisi hastalıktan kurtulmadığı taktirde her zaman başına bela olacağını bilecek. Ve kendi nefsinde o fikir ya da davranışına nefret edecek. O kötü ahlak emaresini kınayacak. Değiştirmek için karar alacak. Üçüncü aşama; terk aşamasıdır. Bu işin en zor tarafıdır. Gayret ortaya koyacak. Nefsiyle mücadele edecek. Belki de canı yanacak. İşte bu mücadelenin adı büyük cihat denilen nefisle mücadeledir.”

Hz. Peygamber (s.a.a.) Tebük seferinden dönüşte ashabına şöyle buyurmuştu: “Küçük cihattan büyük cihada dönüyoruz.” (Razi, XXIII, 72; Beydavi, II, 97)

Bu hadisinde Hz. Peygamber (s.a.a.), en kalabalık bir ordu ile katıldığı Tebük seferini "küçük cihat" olarak bahsederek; nefse karşı verilecek mücadeleyi "büyük cihat" olarak nitelendirmektedir.

Diğer bir hadisi şeriflerinde buna benzer bir ifadeyle yine aynı konuya dikkat çekmiştir.

“Hakiki mücahit nefsine karşı cihat açan kimsedir.” (Tirmizî, Cihad, 2)

Elbette bahsedilen aşmaları kat etmek, başarmak öyle sıradan bir iş değildir. Yalnız başına yapılabilecek şeyler değildir. Yüce Allah insanlara nefisler mücadele ve gerçeğe ulaşma noktasında ilahi rehberler yollamıştır. Kitaplar ve resuller, sonra da resullerin varisleri olan seçilmiş insanlar.

Tedavi için rehber şarttır

Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.a.) yaşadığı dönemde ashabıyla içiçe yaşadığı için oluşan yanlışlara yaşanana ölçü sapmalarına anında müdahale ediyordu. Ancak kendisinin son peygamber olduğunu bildiği ve kıyamete kadar geçerli ölçünün ona vahyedilen Kuran ve kendi uyguladığı sünnetler olduğunu bildiği için kendinden sonra insanların tevhit yolundan ayrılmaması için doğru olan yolu önceden tarif etmiş ve ümmetine de emanet olarak bırakmıştır:

“Size iki emanet bırakıyorum. Onlara yapışırsanız asla sapıtmazsınız. Bunlardan biri, Allah’ın yüce kitabı Kur’an-ı Kerim, diğeri ise Ehl-i Beytim, ıtretimdir” buyuruyor” (Müslim, Sahih, Fedail’us-Sahabe, 36; Darimî, Sünen, II/431-432; Ahmed b. Hanbel, Müsned, III/14, 26, 59).

Hadisi şerifte beyan edilen Tevhit ve hidayet yolunun iki temeli bulunmaktadır. Kur’an ve Ehl-i Beyt. Rehber kitap Kur’an, canlı Kur’an da Ehl-i Beyt’tir. Buradan anlaşılan şudur ki; Kur’an’daki yüce Allah’ın muradını en güzel anlayan, temsil eden ve yaşayan Ehl-i Beyt’tir.

Bir başka hadisi şerifte de tevhit ve kurtuluşun ancak Ehl–i Beyt'e tabi olmakla gerçekleşebileceği işaret edilmiştir:

"Benim Ehl–i Beyt'imin sizin içinizdeki misali, Hz. Nuh'un kavmi içerisindeki Hz. Nuh'un gemisi gibidir. Kim gemiye binerse necat bulur, kim binmezse helak olur."  Buyurmuştur. (Suyuti, Tefsir–i Hulafa, s.573; Taberani, Mu'cem'ül Kebir, s. 78)

Burada bizim işaret etmek istediğimiz; birlerinin kendine bir isim takması, bir mezhep, bir meşrep yakıştırması değil, tevhit yolundaki imanı ve yaşayışıdır asıl olan. Gerek isim, gerek şahıs, gerek grup, gerek cemaat olarak kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak ve ancak takvadadır. Nerede ve kimin yanında olursa olsun; adınız, kimliğiniz, ne olursa olsun, önemli olan Hud suresi 112’nci. Ayette beyan edildiği üzere “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol” emrine uymaktır. Öyleyse takvaya tevhitle; tevhide de Ehl-i Beyt’le ulaşıla bilinmektedir.

Değerli dostlar yüzleşme ile başlayan kutlu hadise bakınız eyleme geçince nerden nereye gelmektedir. Öyleyse gerçeğe erişmek isteyen herkse hiç zaman kaybetmeden kendisiyle yüzleşmelidir. Neticeye ulaşmak için de peygamber varisi Kamil insanlara ulaşıp bir an önce tedaviye onların kontrolünde başlamalıdır. Vesselam…

Uğur Kepekçi

 

 

Bu yazı 1724 defa okunmuştur.

Yazarın Diğer Yazıları

  • Kerbela hakkında bilinmesi gerekenler -6- - 05 Temmuz 2025
  • Kerbela hakkında bilinmesi gerekenler -5- - 04 Temmuz 2025
  • Kerbela hakkında bilinmesi gerekenler -4- - 03 Temmuz 2025
  • Kerbela hakkında bilinmesi gerekenler-3- - 02 Temmuz 2025
  • Kerbela ile alakalı bilinmesi gerekenler -2- - 01 Temmuz 2025
  • Kerbela hakkında bilinmesi gerekenler -1- - 30 Haziran 2025
  • Kerbela'dan önce, Kerbela'dan sonra Muharrem! - 29 Haziran 2025
  • Ruhumuzun gıdası zikrullahtır - 28 Haziran 2025
  • Nefsin seni Hakla meşgul olmaktan alıkoyar - 27 Haziran 2025
  • Hüseyin Baş 'Önceliğimiz Türkiye'nin çıkarlarıdır' dedi - 26 Haziran 2025
  • Dünyayı kana boyayan katiller - 25 Haziran 2025
  • Gadir-i Hum Bayramı hakkında bilinmesi gerekenler -10- - 24 Haziran 2025
  • Gadir-i Hum Bayramı hakkında bilinmesi gerekenler -8- - 22 Haziran 2025
  • Gadir-i Hum Bayramı hakkında bilinmesi gerekenler -7- - 21 Haziran 2025
  • Gadir-i Hum Bayramı hakkında bilinmesi gerekenler -6- - 20 Haziran 2025
  • Gadir-i Hum Bayramı hakkında bilinmesi gerekenler -5- - 19 Haziran 2025
  • Gadir-i Hum Bayramı hakkında bilinmesi gerekenler -4- - 18 Haziran 2025
  • Gadir-i Hum Bayramı hakkında bilinmesi gerekenler -3- - 17 Haziran 2025
  • Gadir-i Hum Bayramı hakkında bilinmesi gerekenler -2- - 16 Haziran 2025
  • Gadir-i Hum Bayramı hakkında bilinmesi gerekenler -1- - 15 Haziran 2025
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 168
Köşe Yazarları
Ah !! O eski Kilis Konakları 
Güner Özbalcı
Ah !! O eski Kilis Konakları 
Mehmet Beşe
Mehmet Beşe
DÜNYADA VE TÜRKİYE'DE GIDA SEKTÖRÜ
Doğruları söylemek… / Taner Tümerdirim
Misafir Kalem
Doğruları söylemek… / Taner Tümerdirim
Prof. Dr. Erdoğan Taşkın
Prof. Dr. Erdoğan Taşkın
Mühim Mevzu Marifetli Matris
Mustafa Çobanoğlu
Mustafa Çobanoğlu
Nefes Alıyorsan Ölüme Koşuyorsun!
Alaaddin Özkar
Alaaddin Özkar
İmam Hüseyin İçin Gözyaşı Dökmek.
Prof. Dr. Haydar Baş
Prof. Dr. Haydar Baş
İmam Hüseyin ve Kerbela vahşeti
Kerbela hakkında bilinmesi gerekenler -6-
Uğur Kepekçi
Kerbela hakkında bilinmesi gerekenler -6-
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi
Emekliler Baş Tacıdır, Hakkı Teslim Edilmeli!
Çok Okunan Haberler
Kürecik’ten İran’a: “Radarlar Kimi Gözetliyor?” sorusu artık ertelenemez!
Kürecik’ten İran’a: “Radarlar Kimi Gözetliyor?” sorusu artık...
"İsrail'in elinde 90- 100 tane nükleer silah var"
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş’tan Talat Paşa çıkışı
BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş’tan Talat Paşa çıkışı
Ana Sayfa
Ekonomi
İslam
İlçeler
Kilis Güncel
Analiz
Eğitim
Siyaset
Vefat
Spor
Bitki Rehberi
Güncel Haberler
Kültür & Sanat
Teknoloji
Sağlık
Dünya
Türkiye
Videolar
Köşe Yazarları
Foto Galeri
Video Galeri
Biyografiler
Vefatlar
Üye Paneli
Günün Haberleri
Arşiv
Gazete Arşivi
Anketler
Hava Durumu
Gazete Manşetleri
Nöbetci Eczaneler
Namaz Vakitleri
  • Analiz
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • İlçeler
  • İslam
  • Kilis Güncel
  • Kültür & Sanat
  • Sağlık
  • Siyaset
  • Spor
  • Foto Galeri
  • Video Galeri
  • Köşe Yazarları
  • Biyografiler
  • Vefatlar
  • Üye Paneli
  • Günün Haberleri
  • Arşiv
  • Gazete Arşivi
  • Anketler
  • Hava Durumu
  • Gazete Manşetleri
  • Nöbetci Eczaneler
  • Namaz Vakitleri

  • Rss
  • Künye
  • İletişim
  • Çerez Politikası
  • Gizlilik İlkeleri

kilispostasi.com Haber Portalı 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'na %100 uygun olarak yayınlanmaktadır. Ajanslardan alınan haberlerin yeniden yayımı ve herhangi bir ortamda basılması, ilgili ajansların bu yöndeki politikasına bağlı olarak önceden yazılı izin gerektirir.