Erdoğan ve AK Partisinin Suriye macerası aslında kendilerini Siyasal İslam’ın Dünya temsilcisi olarak görmeleri ile başlar. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Müslüman ülkeleri içinde tarihten gelen mirasla oynadığı başrol (Ağabey) ve yeni Osmanlıcılık düşüncesi onları tarif edilmez bir hayal dünyasına sürükledi.
Türkiye'de iktidar olmaları gibi bir dış destekli bir kurgunun benzerini Arap Ülkelerinde gerçekleştireceklerini zannettiler. Her bir Ortadoğu ülkesinin demografik yapısının, coğrafyasının, kültürünün bir etkiye farklı tepki verecekleri hususu; gerek başbakan ve gerekse yardımcıları tarafından derin bir şekilde analiz edilemedi.
Bunun en büyük sebebi analizi yapan güruhun; düşünce insanlarının Türkiye dışından bilgi edinmelerinden kaynaklandı. Örneğin Başbakanın danışmanlarının fikirsel alt yapıları büyük dizayn yapan emperyalist düşünceden nemalanıyor. Düşünsel orjin böyle iken hayatın fiziksel devamı da kapitalizmin araçları ile sağlanıyor. Bunun ilk adımını da Turgut ÖZAL güya faizsiz bankacılık yasaları ile Arap Sermayesini Türkiye'ye transfer edilmesi ile atmıştı. Sadece adı değişik olan bu sistem Arap sermayesi ile birlikte Türkiye'deki inançlı insanların birikimlerini de döngüye dâhil olmuş oldu.
Kapitalizm için önemli olan sömürünün devam etmesidir. Sisteme dâhil olan insanın inancı onun için önemli değildir. Yeni bir sistem öngörme kapasitesinden mahrum, eski düzenin gönüllü hizmetçisi olanlar, kredi ile ev araba almayı, borçlanmayı istikrar olarak gördüler. Bir litre benzin eşittir bir dolar denklemi Türk Milleti aleyhine yüzde 250 değişmişken bu tablonun müsebbiplerinin hala istikrardan bahsetmeleri neyin işaretidir?
Kapitalizmin ekonomik çarkında sürüklenme beraberinde fikirsel kapitalizme hizmeti de sağlamaktadır. Varlıklarının devamını emperyalizme borçlu olanlar yok olma korkusunu yenmek için Suriye'ye saldırmayı İngiltere’den, Almanya’dan, Amerika’dan daha fazla istemektedirler. Batı Suriye'ye silahlı müdahalede fayda zarar muhasebesi yaparken Türkiye'yi idare edenler Suriye'ye silahlı müdahaleyi var olma yok olma hesabı üzerine yapmaktadırlar. Beşar Esad bunu verdiği demeçlerde çok net bir şekilde dile getirmektedir. Beşar Esad Tayyip Erdoğan'ın siyasi hayatını uzatabilmek için Suriye'yi hedef tahtasına oturttuğunu, bu nedenle ülkesine saldıran teröristleri desteklediğini Türk Halkı ile Suriye Devleti arasında en ufak bir sorun olmadığını dile getirmektedir. Hz Mevlana "adaletsiz idareciyi, kendi yavrusu yerine kurt yavrularını emziren keçiye" benzetmektedir. AKP kendi ülkesinde yapmadığını, yapamadığını güya Suriye'den istemektedir. Bunu isterken de bir Müslüman gibi değil ahiret inancı olmayan biri düşünmektedir. İnsan öldürmekte, öldürenlere maddi manevi destek olmaktadır.
Her şeyden önce ilahi ölçüleri göz ardı etmekte onu birçok uyaran Prof Dr. Haydar Baş ve ekibini yok farzetmektedir. Minareleri süngü, camileri kışla kabul ettiğini söyleyen Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde Irak'ta camiler ABD askerlerinin kışlası olmuş, Suriye'de minareler suni mezhep kavgası bahane edilerek kırılmıştır.
AKP'nin bindiği at İsrail'in atıdır. Bu at onu Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in birçok hadisi şeriflerinde övdüğü emin belde olarak nitelendirdiği Şam'a doğru zarar verecek şekilde sürmektedir. O at eninde sonunda onun mahvına sebep olacaktır.
Eğer Türk halkı bu gerçeği bir an önce idrak etmezse Şam'ın ateşi Tayyip Erdoğan'la beraber bizi de yakacaktır.
Cenabı Hak cümlemizi korktuğumuz akıbetten korusun.
Av. M. Galip Akdağ