Nisan ayında Akdamar manastırının açılışı yapılacak. Burası Ermeni krallığının saray kilisesidir. Kilise olmanın ötesinde, siyasi bir misyon taşımaktadır. Bu kilise 1915 yılında Ermenilerin Vanı terk etmesiyle işlevini kaybetmişti. Kimliği açık olan Ermenilerin Vanda kalmayışı ihtiyacında da ortadan kalkmasına sebep olmuştu. Bu tarihten sonra Akdamar resmi olarak ibadethane olmaktan çıkmış, kültür varlığı haline dönüşmüştü.
19. yüzyılın sonlarında bölgede ortaya çıkan Ermeni isyanlarında Muş- Arak ve Van Yedi Kilisesi (Varak Vank) gibi Ermeni dini merkezlerinin isyanlarda önemli roller üstlendiği bilinmektedir. Özellikle Arak Manastırında bir grup komitacı ile birlikte saklanan Antranikin bu manastırda Osmanlı askerlerini katlettiği vesikalarıyla sabittir (Geniş bilgi için bkz.: Haluk Selvi, Hangi Antranik, İkibinyirmiüç-2023, 12, Ankara, 2002, 30-35). Dikkat edilmesi gereken bu kiliselerin Katagikosluk merkezi olan Akdamar kilisesine bağlı olduğudur.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında geri çekilen Ruslardan elde edilen silahlarla Van gölü havzasında akıl almaz işkencelerle katliamlar yapan Ermeniler, unutulmaz acılar bırakmışlardır. Bunlardan bir tanesi 50 000 civarında insanın yaşadığı bu günkü kale ve civarındaki eski Van şehrini tamamen dinamitleyerek yok etmeleridir. Bu günkü Van şehri sonradan kurulmuştur. Osmanlının eyalet merkezi olan eski Vanın kazı ve restorasyon çalışmalarıyla ayağa kaldırılması, kültürel varlık olarak yeniden kazanılması ve Ermeni soykırım iddialarının yeniden gündeme getirildiği günümüzde, dünya kamuoyunun dikkatine sunulması gerekirken bu konu niçin görmezlikten gelinmektedir? Bu bölgedeki bilimsel çalışmalar için gereken cüzi miktarlardaki ödenekler buradan esirgenirken, Akdamar Kilisesinin restorasyonu için 2 milyon 600 bin YTL harcanmıştır. Üstelik Van ve civarında resmi kayıtlara göre Ermeni bulunmamasına rağmen. Bu arada bölge halkının büyük bir fakr-u zaruret içinde yaşadığını, işsizliğin kol gezdiğini de belirtmekte fayda vardır.
Akdamar manastırının bu kadar masraf yapılarak ve niçin bu zaman diliminde restore edildiği sorusu zihinleri meşgul etmektedir. Bu soruların cevabını hükümet tarafından açıklanan Kilisenin açılış tarihi ortaya koymaktadır. Bakanlık açılış tarihi olarak 24 Nisanı açıkladı. 24 Nisan'ın diaspora tarafından 'Ermeni soykırımını anma günü' olarak kabul edildiğini hatırlatırsak, hükümetin esas maksadı anlaşılacaktır. Ermeni Kraliyet Kilisesi, Ermeni soykırımını anma gününde açılarak bir taraflara mesaj verilecekti. Gelen yoğun eleştirilerden sonra hükümet açılış tarihini değiştirmek zorunda kalır. Bu defa yeni bir tarih açıklanır. Bu tarih ise 11 Nisan'dır. Hrant Dink yazdığı bir makalede, 11 Nisan'ı 'tarihin cilvesi' olarak değerlendirerek şunları yazmıştı. 1915'in 11 Nisanı'yla, bugünün 24 Nisanı aynı takvime ve aynı güne denk düşüyor. Zaten 24 Nisan Ermeni literatürüne sonradan, yeni takvimle geçmiş bir tarih. O tarihin aslı diğer bir deyişle Ermeni aydınlarının ve önderlerinin toplatılıp bilinmezliğe gönderilişlerinin tarihi aslında 11 Nisan 1915. Burada akla gelen soru şu: Hükümet yetkilileri mi Ermeni kültürünü çok iyi biliyor, yoksa bu kültürün sahipleri mi hükümete talimat veriyor ki tarih değiştirilse de günün anlamı değişmiyor. Suçüstü yakalanan hükümet bu tarihi de değiştirmek zorunda kalır.
AKP hükümeti ne yapmaya çalışmaktadır