Hayatı ve dünyayı Allaha kulluk adına yaşayan müminler için fırsatlar ardı ardına geliyor. İşte yine böyle bir mevsime kavuşmanın zevkini yaşıyoruz. Hac mevsimi ve kurban bayramının gölgesi üzerimize düştü bile. Etrafımıza baktığımızda tatlı bir meşguliyet sardı eş ve dostlarımızı. Hac farizasını eda edecekler, maddi manevi hazırlıklarını yerine getiriyorlar. Hac İslamın 5 temel şartından bir tanesi. Hemen ifade etmek gerekir ki artık bizim ülkemizde de insanlar daha genç yaşta iken hac farizalarını yerine getirmeye başladılar. Şimdiden Beytullah, Mescid-i Nebevi, Arafat, Müzdelife, Mina gönlümüzde, gözümüzde canlanmaya başladı bile. Hac ibadetinde seçilmiş bir mekânda, seçilmiş bir zaman diliminde, seçilmiş insanlar bir araya gelmektedir. İşte böyle bir yoğunluğun yaşandığı dualar geri çevrilmez. Hazreti Aişe (r.a.) validemiz anlatıyor: Allah, hiçbir günde, Arefe günündeki kadar çok bir kulu ateşten azat etmez. Allah mahlûkata rahmetiyle yaklaşır ve onlarla meleklere karşı iftihar eder ve: Bunlar ne istiyorlar? der. (Müslim, Hac 436)
Yine memnuniyetle ifade edebiliriz ki, ülkemizde Diyanet İşleri Başkanlığı keyfiyetli organizasyonları ile hüccacın rahat bir hac yapmasına yardımcı oluyorlar. Hac yılın belli bir döneminde ifa edilen bir ibadet. Bu kısa bir zamanda belli bölgelerde çok yoğun kalabalıklara gıda ve barınmadan tutun da sağlık hizmetlerinden, alt yapı hizmetlerine, çevre temizliğine, ulaşıma kadar oldukça kapsamlı bir hizmeti en güzel şekilde veren Suudi Arabistan yetkili makamlarına ne kadar teşekkür etsek yeridir.
Hac ibadeti bütün Müslümanların gönül dünyasında önemli bir yere sahiptir. Hem bir farize yerine getirilmiş olacak, hem Peygamberimiz ziyaret edilecek; hem de dünyanın dört bir yanından gelen müminlerle lisan olarak aynı dil konuşulmasa da, gönül olarak aynı dil konuşulacak, hem hal olunacaktır. Günümüzde en çok ihtiyacını hissettiğimiz birlik halinin, tevhidi yaşamanın zevki mevsimlik de olsa yaşanmış olacaktır. Bunların yanında ecdadımızın Hicaz topraklarına ve haccın manasına ve Peygamberimize olan hürmetine canlı olarak da şahit olunacaktır. Bir tek Hicaz demiryolu bile işin mahiyetini çok güzel bir şekilde anlatmaktadır. Hicaz demiryolu projesi Abdülhamit Hana aittir ve İstanbuldan Medineye kadar uzanan bu demiryolu 1900-1908 yılları arasında yaptırılır. Fakat ne fayda ki Osmanlı topraklarında gözü olan batılı devletlerin yoğun çabaları sonucunda 1. Dünya Savaşı yıllarında rayların emniyeti sağlanamaz ve bu proje uzun ömürlü olmaz. Abdülhamit Han, Hicaz demiryolunda tren geçerken çıkan seslerden Peygamber Efendimiz rahatsız olmasın diye, Medinenin
Gelelim Kurbana. Basın yayın tarafından gerek Ramazan ve gerekse Kurban bayramları sıradan bir tatil gibi lanse edilmeye çalışılmaktadır. Oysa bu günlerin kendine ait vecibeleri vardır ve yerine getirilmelidir. Konumuz kurban olduğu için belirtelim; kurban bayramında gücü yetenler mutlaka kurbanlarını kesmelidirler. Çoluk çocuğuna bu konuda da örnek olmalıdırlar. Param yok bahanesinin ardına saklanılmamalıdır. Hadisi şerifte Kurban bayramında kurbana harcanan paradan, Allah'a daha sevgili bir para yoktur. (Hz. İbni Abbas r.anhüma 372-11 Ramuzelehadis) buyrulmaktadır. Nitekim hadisi şerifte Bir insan, kurban bayramı gününde, Allah'a kan akıtmaktan (kurban kesmekten) daha sevgili bir amel yapmamış olur- Muhakkak ki, o kurban boynuzları ile, tüyleri ile, tırnakları ile, gübresi ile (her şeyi ile) kıyamet günü mahşere gelir (hesaba girer). Kurban kesildiğinde kanı daha yere değmeden, Allah (z.c.hz.)'nin rıza mevkiine düşer. Şu halde kurbanınızı nefsinizi tayyib ederek seve seve kesiniz. (Hz. Aişe r.anha 376-7 Ramuzelehadis) buyrulmaktadır. Yalnız yaşayanlarımız değil ölmüşlerimiz için de kurban kesebilmenin hesabını yapmamız gerekmektedir. Umulur ki, onlar için de bir af ve mağfiret sebebi Allah rızası için kesilen bu kurbanlar olacaktır. Hem biz geçmişlerimiz için kurban keselim ki, bizden gören çocuklarımız da bizden sonra, bizim için aynı ibadeti yapsınlar. Şunu unutmamak da gerekir ki, dünyada kazanılan ne mal, ne mülk bizimle ahirete gelecek değildir. Bizimle gelecek olan salih amellerimizdir. Kişi öldüğü zaman amel defteri kapanır ancak amel defterinin açık kalabilmesi için gereken şartlardan bir tanesi de hayırlı evlattır. Yani biz öldükten sonra hayırlı işler yapan bir nesil yetiştirebilmeğe çalışılmalıdır. Hacca ve Kurbana bu pencereden de bakılmalıdır.
Karşısındaki kişiye efendim diye hitap eden ve karşısındaki kişiye de kendini bende olarak kabul eden İslamın tavsiye ettiği tevazuyu Hac ve kurban ibadetinin kazanımlarından biri olarak elde edebilmeye gayret etmek gerekmektedir.